Cvp: Tefsir Usülüne Giriş Kasas (Kıssa Anlatmak)
Kasas ve kass (kıssa anlatmak) sözlükte izi takip etmek demektir. Terim olarak; ardı arkasına gelen birtakım aşamalara sahip bir hususa dair haber vermektir.
Kur’ân'da anlatılan kıssalar en doğru kıssalardır. Çünkü yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Allah'tan daha doğru sözlü kimdir?" (en-Nisa, 4/87)
Bu ise Kur’ân kıssalarının vakıa ile eksiksiz bir uyum göstermesinden ileri gelmektedir.
Yine en güzel kıssalar da Kur’ân kıssalarıdır. Çünkü yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Biz sana bu Kur’ân'ı vahyetmekle, sana en güzel kıssaları anlatıyoruz." (Yusuf, 12/3)
Çünkü Kur’ân kıssaları belâğatta mükemmellik, anlamda üstünlük derecelerinin en yücesini kapsamaktadır.
En faydalı kıssalar da Kur’ân kıssalarıdır. Çünkü yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Andolsun ki onların kıssalarında olgun akıl sahipleri için bir ibret vardır." (Yusuf, 13/111)
Çünkü Kur’ân kıssalarının kalplerin ıslâhı, amellerin ve ahlâkın düzeltilmesi üzerinde güçlü bir tesiri vardır.
Kur’ân kıssaları üç kısma ayrılır:
Bir kısmı peygamberler, rasûller, onların kendilerine iman edenlerle ve onları inkâr eden kafirlerle, başlarından geçen olaylarla ilgilidir.
Bir diğer kısım başlarından ibretli olaylar geçen fertler ve çeşitli gruplarla alâkalıdır. Yüce Allah onların bu kıssalarını bize nakletmiştir. Meryem ve Lukman kıssaları ile duvarları çatıları üstüne yıkılmış bomboş bir kasaba yanından geçen kimsenin kıssası (bk. el-Bakara, 2/259), Zulkarneyn, Karun, Ashab-ı Kehf, Ashab-ı Fil, Ashab-ı Uhdûd ve daha başka kıssalar gibi.
Bir başka kısım da Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem döneminde meydana gelmiş birtakım olaylar ve kimselerle ilgilidir. Bedir, Uhud ve Ahzab gazveleri, Kureyza oğulları, Nadir oğulları gazveleri, Zeyd b. Harise, Ebu Leheb ve başka kimselere ait kıssalar gibi.
Kur’ân-ı Kerim'deki kıssaların oldukça büyük, pekçok hikmetleri vardır. Bunların bazıları şunlardır:
1. Yüce Allah'ın bu kıssaların ihtiva ettiği hikmeti açıklaması. Çünkü yüce Allah: "Andolsun onlara kendisinde alıkoyucu özelliği olan haberler gelmiştir." (el-Kamer, 54/4) buyurmaktadır.
2. Yalanlayanları cezalandırmak suretiyle yüce Allah'ın adaletinin açıklanması. Çünkü yüce Allah yalanlayıcılar hakkında: "Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar kendi nefislerine zulmettiler. Rabbinin emri gelince Allah'ı bırakıp da tapındıkları ilâhları onlara bir fayda sağlamadı." (Hud, 11/101) diye buyurmaktadır.
3. Mü'minleri mükâfatlandırmak suretiyle yüce Allah'ın lütfunun açıklanması. Çünkü yüce Allah: "Biz üzerlerine ufak taş yağdıran bir rüzgar gönderdik. Lut’un ailesi müstesnâ. Onları seher vaktinde kurtardık. Tarafımızdan bir nimet olmak üzere (bunu yaptık). İşte şükredenleri biz böyle mükâfatlandırırız." (el-Kamer, 54/34-35) diye buyurmaktadır.
4. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'in yalanlayıcıların kendisine yaptıklarına karşı teselli edilmesi. Çünkü yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Eğer seni yalanlıyorlarsa onlardan öncekiler de yalanlamışlardı. Peygamberleri onlara apaçık delillerle (mucizelerle), sahifelerle ve nur saçan kitaplarla gelmişti. Sonra kâfir olanları yakaladım. Şimdi onlara azabım nasıldır!?" (Fâtır, 35/25-26)
5. Mü'minlerin iman üzere sebat etmeleri ve imanlarını arttırmaları için teşvik etmek. Çünkü mü'minler kendilerinden önce geçen mü'minlerin kurtulduklarını ve cihad ile emrolunanların ilâhî yardıma mazhar olarak zafere eriştiklerini öğrenmiş bulunuyorlardı. Yüce Allah da şöyle buyurmaktadır:
"Biz de duasını kabul edip, kendisini gamdan kurtarmıştık. Biz mü'minleri işte böyle kurtarırız." (el-Enbiyâ, 21/88)
"Andolsun ki biz senden önce kavimlerine rasûller gönderdik, onlar da kavimlerine açık açık delillerle geldiler. Biz de günahkârlardan intikam aldık. Mü'minlere yardım etmek ise zaten üzerimize bir haktır." (er-Rûm, 30/47)
6. Kâfirleri küfürlerini sürdürmekten sakındırmak. Çünkü yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Acaba onlar yeryüzünde gezip kendilerinden öncekilerin âkıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar mı? Allah onları toptan helâk etmiştir. Kâfirlere de onların (âkıbetlerinin) benzerleri vardır." (Muhammed, 47/10)
7. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'in risaletini ispatlama. Çünkü geçmiş ümmetlere dair haberleri ancak yüce Allah bilir. Zira yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
“Bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Onları bundan evvel ne sen biliyordun, ne de kavmin." (Hûd, 11/49)
"Sizden öncekilerin Nûh, Âd ve Semûd kavimlerinin ve onlardan sonra Allah'tan başkasının bilmediği kavimlerin haberleri size gelmedi mi?" (İbrahim, 14/9)
|