Kıssaların Tekrarı
Bazı Kur’ân kıssaları sadece bir defa geçmektedir. Lukman kıssası, Ashab-ı Kehf kıssası gibi. Kimisi de görülen ihtiyaca ve maslahata binaen birkaç defa tekrar edilmektedir. Fakat bu tekrarlama tek bir şekilde olmaz. Aksine kısalığı, uzunluğu, yumuşaklığı, sertliği farklılık arzeder. Diğer taraftan kıssanın bazı yönleri bir yerde zikredilirken, diğer yönleri bir başka yerde sözkonusu edilmemektedir.
Kıssalarda bu tür tekrarın hikmetlerinin bazıları şunlardır:
1. Anlatılan bu kıssanın önemini açığa çıkarmak. Çünkü bu kıssanın tekrar edilmesi, ona itina gösterildiğini ortaya koyar.
2. İnsanların kalplerinde iyice yer etmesi için tekrar edilen kıssanın pekiştirilmesi.
3. Bu kıssalara muhatap olanların durumlarını ve zamanı gözönünde bulundurmak. Bu sebepten ötürü çoğunlukla Mekkî surelerde geçen kıssalarda anlatım özlü ve üslup serttir. Fakat Medine döneminde inen surelerde bunun aksini görüyoruz.
4. Kıssaların durumun gerektirdiğine uygun olarak kimi zaman böyle, kimi zaman öbür türlü anlatılması suretiyle Kur’ân belâğatinin açığa çıkması.
5. Kur’ân'ın doğru olduğunun ve onun yüce Allah tarafından gönderildiğinin açıkça ortaya konulması. Çünkü aynı kıssa, herhangi bir çelişki sözkonusu olmaksızın çeşitli şekillerde anlatılmış bulunmaktadır.
İsrâiliyât
İsrâiliyât, İsrailoğullarından olan yahudilerden -ki çoğunlukla görülen budur-, yahut hristiyanlardan nakledilen haberlerdir. Bu haberler üç türdür:
A. İslâmın kabul ettiği ve doğru olduğuna tanıklık ettiği kıssalar haktır.
Buna örnek: Buhârî ve başkalarının rivayetine göre İbn Mesud Radıyallahu anh şöyle demiştir: Yahudi alimlerinden birisi Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'e gelip dedi ki: Ey Muhammed, bizler (kitabımızda) yüce Allah'ın semavatı bir parmağında, yerleri de bir parmağında, bütün ağaçları bir parmağında, suyu ve toprağı bir parmağında, diğer mahlukatı da bir parmağında tutarak ve: Benim melik! diye buyuracağına dair bilgi okuyoruz. Bunun üzerine Peygamber bu yahudi aliminin söylediklerini doğruladı. Ve azı dişleri görününceye kadar güldü. Daha sonra Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem: “Onlar Allah'ı gereği gibi takdir edemediler. Halbuki kıyamet gününde arz bütünü ile onun kabzasındadır. Gökler ise onun sağ eli ile dürülmüş olacaktır. O, şirk koştuklarından münezzehtir ve çok yücedir." (ez-Zümer, 39/67) âyetini okudu.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
B. İslâm’ın kabul etmeyip, yalan olduğuna tanıklık ettiği haberler. Bunlar da bâtıldır.
Buna örnek: Buhârî, Câbir Radıyallahu anh'dan şöyle dediğini rivayet etmektedir: Yahudiler erkek hanımıyla, arka tarafından cimâ’ ettiği takdirde çocuğun şaşı geldiğini ileri sürüyorlardı. Bunun üzerine: "Kadınlarınız sizin için bir tarladır. O halde tarlanıza dilediğiniz gibi varın." (el-Bakara, 2/223) âyeti indi.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
C. İslâm’ın kabul etmemekle birlikte red de etmediği haberler hakkında ise hüküm vermemek icap eder. Çünkü Buhârî'nin
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] rivayetine göre Ebu Hureyre Radıyallahu anh şöyle demiştir: Kitap ehli Tevrat'ı İbranice okuyorlar ve müslümanlara arapça açıklıyorlardı. Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem bunun üzerine: Kitap ehlini tasdik de etmeyin, onları yalanlamayın da ve biz Allah'a, "bize indirilene ve size indirilenlere iman ettik" (el-Ankebut, 29/46) deyiniz.
Fakat herhangi bir sakıncadan korkulmadığı takdirde bu kabilden İsrâiliyâta dair haberleri anlatmak caizdir. Çünkü Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:
"Benden bir âyet dahi olsa tebliğ ediniz. İsrailoğullarından da haber nakledebilirsiniz. Bunda bir sakınca yoktur. Bununla birlikte kim kasten benim aleyhime yalan uydurursa cehennemdeki yerine hazırlansın." Hadisi Buhârî rivayet etmiştir.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Onlardan bu kabilden nakledilen rivayetlerin birçoğunun dinde hiç bir faydası yoktur. Ashab-ı Kehf'in köpeklerinin rengini tayin etmek ve benzeri haberler gibi.
Dine dair herhangi bir husus hakkında kitap ehline soru sormaya gelince bu haramdır. Çünkü İmam Ahmed'in
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] rivayetine göre Câbir b. Abdullah Radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki:
"Kitap ehline herhangi bir şey hakkında soru sormayınız. Çünkü kendileri sapıtmışken onlar sizi asla doğruya götüremezler. Sizler ise (size cevap verdikleri takdirde) ya bir batılı tasdik edeceksiniz yahut bir hakkı yalanlayacaksınız. Gerçek şu ki, eğer Musa aranızda hayatta bulunsaydı, ona dahi bana tabi olmaktan başka bir tutum, helâl olmazdı."
Yine Buhârî
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Abdullah b. Abbas Radıyallahu anh'dan şöyle dediğini rivayet etmektedir: Ey müslümanlar! Sizler nasıl kitap ehline herhangi bir şey hakkında soru sorarsınız. Halbuki Allah'ın peygamberinize indirmiş olduğu kitabınız Allah'tan gelmiş haberlerin en yenisidir ve katıksızdır. Hiçbir şey ona bulaşmamıştır. Allah da sizlere kitap ehlinin Allah'ın kitabını başkasıyla değiştirdiklerini, kitaplarında tahrifât yaptıklarını size anlatmıştır. Kendi elleriyle yazdıklarını az bir bedel karşılığında satmak için bu Allah tarafındandır, demişlerdir. Size gelmiş olan ilim sizleri onlara soru sormaktan alıkoymaya yetmiyor mu? Allah'a yemin ederim, onlardan herhangi bir kimsenin size indirilene dair soru sorduğunu görmedim.