Alıntı:
mihrinaz Üyemizden Alıntı
İlahî iradenin sahibi ve beşer üstü olan Allah, ezelî irade ile dileyendir. İradesizlik (îcâb bi’z-zât) onun hakkında muhal olduğu gibi, kudret
sıfatına göre imkân bakımından eşit olan durumlardan birisinin seçimi,
irade sıfatıyla olmaktadır.. hocalarım sizlerden bu cümleye açıklık getirmenizi rica ediyorum,fıkıh dersinde kavramlar arasında baya zihin karmaşası yaşıyorum..yardımcı olursanız sevinirim.. |
Öncelikle burada geçen terimleri anlamaya çalışalım:
İrade:Sözlükte istek,arzu, dilek anlamlarına gelir. Terim anlamı ise; bir şeyin yapılıp yapılmaması veya yapılacaklar arasında birini seçme özgürlüğüdür.
Maturitidiler Allah'ın iradesini ikiye ayrımışlardır:
1-İlahi irade
2-Ezeli irade
Yine Maturidiler kulun iradesini de iki yönünü belirtmişlerdir.
1-Külli irade
2-Cüz'i irade
Küllî irade, Allah tarafından kula verilmiş olan, yapma veya yapmamayı tercihte aracı kabul edilen seçme yeteneğidir. Cüz'î irade ise küllî iradenin, iki taraftan birine aktif biçimde yönelmesinden ibarettir.
Yukarıda ifade ettiğiniz zihin karmaşasındaki söz Maturidinin görüşüdür.
Maturidi diyor ki:
Alıntı:
İlahî iradenin sahibi ve beşer üstü olan Allah, ezelî irade ile dileyendir.
İradesizlik (îcâb bi’z-zât) onun hakkında muhal olduğu gibi, kudret
sıfatına göre imkân bakımından eşit olan durumlardan birisinin seçimi,
irade sıfatıyla olmaktadır..
|
Allah ilahi irade sahibidir ve beşer üstüdür.Beşerin dilemesi (iradesi ) ile Allah'ın iradesi bir değildir. İradesizlik Allah'ın zatı hakkında düşünülemez. Yani Allah hakkında iradesiz ithamı yapılamaz.
Allah'ın kudret sıfatına göre imkan bakımından eşit durumlardan seçimi de Allah'ın irade sıfatıyla olmaktadır. İlahi irade sahibi olan Allah'ın her şey kudreti yeter. İnsanların seçme hürriyeti iradesi veren de Allah'ın iradesidir. İman etme ya da inkar etme iradesi, gitme-gelme iradesi, sevme-sevmeme iradesi, gülme-ağlama iradesi gibi bir birinin zıttı olan şeylerin iradesini Allah var etmiştir. Ama seçme özgürlüğünü Allah vermiştir.
İnş. anlatabilmişimdir. Çünkü bu konu aslında fıkıhın değil Kelam ilminin konusudur ve biraz çetrefilli/karışık konulardır.