Tekil Mesaj gösterimi
Alt 20 Kasım 2014, 13:35   Mesaj No:83

ali70

Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:ali70 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 36490
Üyelik T.: 14 Aralık 2013
Arkadaşları:17
Cinsiyet:
Memleket:karaman
Mesaj: 812
Konular: 38
Beğenildi:239
Beğendi:586
Takdirleri:449
Takdir Et:
Standart Cevap: Erkekler Ağlamazmış/Ali Parlak

AĞLAMAK


Hepimiz çok iyi biliyoruz ki her gözyaşı ağlamak değildir. Bilim adamları gözyaşlarını dört ana gruba ayırıyorlar:

Temel Gözyaşları: Bu gözyaşı ağırlıklı olarak su ve tuzdan oluşuyor ve göz yüzeyimizin kaygan kalmasını sağlıyor. Günlük ortalama 150-300 gram kadar salgılanıyor. Ve bir süre sonra burun boşluğuna salınıyor.

Refleks Gözyaşları: Ani durumlarda gözü korumak amacıyla salgılanan gözyaşlarıdır. Soğan doğrarken ya da gözümüze toz kaçtığında gözlerimizin yaşarması sonucu ortaya çıkan gözyaşlarıdır. Refleks gözyaşları salgılandığında biz bu durumu ağlamak olarak adlandırmıyoruz, daha çok gözlerim yaşardı ibaresini kullanıyoruz.

Duygusal Gözyaşları: Yoğun bir duygu sonucunda dökülen gözyaşıdır ki bu gözyaşının dökülmesini ağlamak olarak nitelendiriyoruz. Duygusal gözyaşları diğer gözyaşlarından %25 daha fazla protein içeriyor. Ve tansiyonu düşürüp toksinlerin dışarı atılmasını sağlıyor. Vücudun iyileşmesine yardımcı oluyor. Zararlı bakterilerin temizlenmesi yine bu gözyaşları sayesinde oluyor. Ve araştırmalar, duygusal gözyaşının kişiyi depresyondan uzak tuttuğunu gösteriyor. Yani ağladığımızda sadece ağlamış olmuyoruz; bir yandan rahatlarken, diğer yandan kendimizi depresyondan uzak tutuyoruz. Ağlama sonrasında kendimizi rahatlamış hissetmemiz bu tezi destekliyor.

Patolojik Gözyaşları: Son yıllarda literatürde bir ağlama çeşidi daha dikkat çekiyor, patolojik ağlama. Özellikle bazı psikolojik sorunlara maruz kalan hastalarda o anki durumla ilgisi olmayan uygunsuz ağlamalar görülüyor. Mesela hastaya yemek yedirirken, hastanın yatak örtüsü toplanırken hastanın da kontrolü dışında gerçekleşen ağlamalar patolojik ağlama olarak nitelendiriliyor. Yani etki eden faktörle gözyaşı arasında doğrudan bir bağlantı bulunmuyor. Ve en önemlisi de bu ağlamanın hastanın isteği dışında gerçekleşmesi. Hasta da neden ağladığını bilmiyor. Özellikle Parkinson ve Alzheimer hastalarında patolojik ağlama görülebiliyor.

Neden Ağlıyoruz?
Ağlamamıza yol açan temel faktör, duygu yoğunluğudur. Bazen oluyor, o kadar seviniyoruz ki ’mutluluk gözyaşları’ döküyoruz. Bezen de üzüntümüz o kadar derinleşiyor ki, ’hüzün gözyaşları’ yanaklarımızdan süzülüyor. Korktuğumuz durumlarda ise ’korku gözyaşları’ döküyoruz. Dayanılmaz acılara maruz kaldığımızda, çaresizliğimizin dozu arttığında gözlerimizden ’acı gözyaşları’ süzülüyor. Kimi zaman da pişmanlık duygusu bizi o kadar sarıyor ki ’pişmanlık gözyaşları’ kendini gösteriyor.

Ağlamada Etkili Olan Faktörler Nelerdir?
Bizde duygu yoğunluğu oluşturan durumlar dış kaynaklı olabildiği gibi iç kaynaklı da olabiliyor. Dış çevremizde yaşadığımız bir olay(ölüm, başarı, hastalık) bizi ağlatabileceği gibi, iç dünyamızda, zihnimizdeki düşünceler ya da geçmiş hatıralar bizi ağlatabiliyor.

En Çok Ne Zaman Ağlıyoruz?
Zaman açısından baktığımızda, bebekliğimizde ve çocukluğumuzda daha çok ağladığımızı söyleyebiliriz. Ergenlikten sonra azalan ağlama, yaşlılıkla birlikte yeniden artmaya başlıyor. Peki, en çok hangi duygu yoğunluğunda daha çok gözyaşı döküyoruz? Sevinç gözyaşlarımız mı daha fazla yoksa acı gözyaşlarımız mı? Araştırmalar %49’luk oranla daha çok ’hüzün gözyaşları’ döktüğümüzü gösteriyor. Bunu %29’luk oranla ’mutluluk gözyaşları’ takip ediyor. En son sırada ise %4 ile ’korku gözyaşları’ yer alıyor.

Neden Kadınlar Daha Fazla Ağlıyor?
Yapılan araştırmalar ergenlik dönemine kadar erkeklerle kızların aynı oranda ağladığını gösteriyor. Bu dönemden sonra ortalama olarak kadınlar erkeklerden dört kat daha fazla ağlıyor.
Kadınlar yılda ortalama 64 defa ağlarken erkekler 17 defa ağlıyor. Yaşları 18-75 arasında olan 331 katılımcıdan 30 gün boyunca gözyaşı günlüğü tutmaları isteniyor. Araştırma sonucunda kadınların erkeklerden 4 defa fazla ağladığı görülüyor. Araştırmayı yapan Dr. Frey, bunun sebebini kadınlardaki hormonal dengeye bağlıyor.

Ağlamanın Faydaları:
* Günümüzün en çok rastlanan hastalığı olan stresten ağlayarak kurtulabilirsiniz. Ağlamak insanda rahatlama ile beraber hormonu salgılanmasını sağlayarak stresi yok eder.
* Ağlayan kişilerde aslında tıbbi hastalıklarda daha az görülür. Çünkü hep şöyle denir” içine atmaktan hastalandı” işte gözyaşları sayesinde üzüntüleri içinize atmazsınız dışa vurarak tabiri yerindeyse dert sahibi olmazsınız.
* Üzüldüğünde ağlayan kişilerde kalp damarları açılır. Gözyaşı döktüğümüzde kalp daha az sıkışır ve kalp hastalıkları riski azalır.
* Üzgün olduğu zamanlarda ağlayan insanlar rahatlar ve daha rahat uyurlar.
* Üzüntülü zamanlarda tansiyonu çıkan kişiler ağladığında tansiyonlar normale döner. Böylece ağlamak tansiyona bile iyi gelmiş oluyor.
* Eğer sıkıntılı zamanlarda iştahı açılıp çok yemek yiyenlerdenseniz ağlamak bunada çare oluyor. Ağlayan kişiler daha az yemek yiyor.
* Ağlayan kişilerde göz kuruluğu şikayeti görülmüyor. Göz kuruluğunu önlüyor.
* Ağladığınızda herkes başınıza toplandığında ne kadar sevildiğinizi anlar kendinizi güvende hissedersiniz.

Ağlamanın Zararları:
Ağlamanın zararı ancak gözleriniz kızarması ve şişmesi olabilir. Bu da geçici bir etkidir ve bir süre sonra geçer. Eğer gözleriniz ağlamaktan kızarmış ve şişmiş ise gözlerinize ılık çay poşeti koyarak yarım saat kadar uzanın geçecektir.

Unutmayın, insanların doğduklarında ilk yaptıkları şey ağlamaktır.
Gülmeyi ise sonradan öğrenirler.
Demek ki insan doğası ağlamak üzere kurulu.


alıntı
__________________
Hay'dan gelir, Hu'ya gideriz.
Alıntı ile Cevapla