Durumu: Medine No : 33478 Üyelik T.:
09 Kasım 2013 Arkadaşları:29 Cinsiyet: Memleket:sıratı mustakım Yaş:49 Mesaj :
2.631 Konular:
164 Beğenildi:1156 Beğendi:1570 Takdirleri:5244 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Cevap: Sohbet bir aynadır. İnsanın içini yansıtır, cevherini ortaya koyar. YOLUMUZ SOHBET YOLUDUR… Cenab-ı Mevlâ, insanoğlunu bütün mahlukatın içinde en mükemmel, mümtaz vemükerrem olarak yaratmıştır. İnsan bu mükemmeliyet ve mükerremiyetini idrak edip, Allah’ın Kelâmı’na veFahr-i Alem s.a.v.’in beyanlarına kulak verir ve bunları halisane yaşamayagayret gösterirse, işte o zaman felaha erenlerden olacak.
Cenab-ı ZülCelâl’in, meleklerine karşı iftihar ettiği övülmüş insanlar zümresinegirecek.Habib-i Kibriya s.a.v. Efendimiz, bütün dünyada İslâm’ın şaşırtıcı bir hızla yayılmasıyla neticelenen hizmetini, sohbetle insanları yetiştirerekbaşlatmıştı.
O’nun sohbetiyle terbiye olan ve en şerefli nesil olma lütfunaeren bu insanlara Ashab-ı Kiram denilmektedir ki, bu ifadenin bir manası“sohbetle yetişenler, olgunlaşanlar”dır. Fahr-i Kainat s.a.v. Efendimiz’in sohbeti öyle bir terbiyeye vesile idi ki,insanların yırtıcılıkta vahşi hayvanları geçtiği bir ortamda Ashab-ı Kiram,bütün imkansızlıklara rağmen barışı, birlik ve beraberliği temin etmiş,insanlığın kurtuluş modeli olmuştu.
Tarihin hiçbir devresinde bu şekildecennet hayatının daha dünyada iken yaşandığı görülmemiştir, görülmeyecektirde...
Rabbül Alemin’in sohbetlere ayrı bir nazarı vardır. İslâm ahlâkını öğrenmek,birbirleriyle kardeşlik kurmak, ayrılığı, tefrikayı bertaraf etmek için biraraya gelip sohbet eden müminlere melekler dahi gıpta ederler.
Eğer bu sohbetler iyi değerlendirilirse, insanlar süflilikten kurtulur,yüksek derecelere kanat açarlar.
Sohbetin bu önemi sebebiyle büyükler, “yolumuz sohbet üzerinedir”buyurmuşlardır. Dolayısıyla, sohbeti terkeden, büyüklerin tarif ettiği yoluterk etmiş olur.
Ayrıca sohbet müekked bir sünnet olduğunu da bilmemizgerekir.
Burada sözü edilen sohbet, dışarıdan bakıldığında herhangi bir sohbetten çok farklı gözükmese de, önemli bazı özellikler taşır.
Bu özelliklerin en başta geleni, yapılan sohbetin gayesidir.
Sohbetten gaye,Cenab-ı Mevlâ’nın rızasını tahsil, kalbin ihyası, ebediyyet yolunda gerekli bilgilere ulaşmak, güzel ahlâk ve edep yolunda mesafe kat etmek, terakki etmektir.
Diğer bir fark, sohbetin konularında kendini gösterir.
Sohbette dünyakonuşulmaz, konuşulmamalıdır.
Hatta ukbadan da bahsedilmez, siyaset, hayatpahalılığı gibi lüzumsuz işlerden bahsedilmez. Dedikodu, gıybet, malâyanilik gibi gayri meşru davranışlara asla yer verilmez, fırsat tanınmaz.
İnsanın manen terakkisine vesile olan sohbetin diğer önemli bir vasfı da,kiminle sohbet yapılacağı hususudur.
Büyükler bunu şu veciz sözleaçıklamışlardır:“Ya senin kendisinde yok olacağın, ya da onun sende yok olacağı biri ilesohbet et.
Ya da hem senin, hem de onun Allah’da yok olacağınız biri ilesohbet et; ne sen kalasın, ne de o...
”İşte böyle bir sohbet meclisinde, anlatılanlara iyice kulak verilmeli, kalbi uyandırıcı sözlere dikkat edilmelidir. Fahr-i Kainat s.a.v. Efendimiz’in huzurlarına giren kimse, birçok faydalıbilgilerle donanmanın yanı sıra, güzel bir ahlâka bürünerek ayrılırdı. Bizler de sohbetin yukarıda bazılarını zikrettiğimiz edeblerine riayetettiğimiz takdirde arzu edilen kazancı elde etmiş oluruz.
İnsanoğlunun kalbinde üç türlü sevgi yer alır.
Dünya sevgisi, ukba sevgisi,Mevlâ sevgisi.
Bir kimse maneviyat yolunda evrad gibi üzerine düşenvazifelerini yapmak kaydıyla tam bir ihlâs üzere manevi sohbetlere devamettiğinde, kalbinde dünya ve hatta ukba sevgisi kalmaz, sadece ve sadeceYüce Mevlâ’nın has sevgisi yer alır ki, işte önemli olan budur; gaye budur.
Rabbü’l Alemin’i seven, dürüst ve istikamet ehli olur.
Şuurla bilerek veşevk duyarak kulluk vecibelerini yerine getirir.
Böylece mert bir insan,dürüst bir esnaf, kadirşinas bir ilim adamı, insaflı bir doktor veyamühendis, adalet ve merhamet sahibi bir mülkî amir olur.
Asla soyguncu birtüccar, vurguncu bir sanayici olmaz.
Helalinden kazanmaya gayret eden,dikkatli ve hürmete layık biri olur.
Sohbetlerin en önemli hususiyetlerinden biri de, insanın kalbinde muhabbeti, muhabbet-i ilâhiyi ve ondan hasıl olacak bütün mahlukata muhabbeti meydana getirmesidir.
Bu muhabbet tarif edilmez, edilemez.
Sadece yaşanır ve yaşanarak bilinir.Gözyaşları ise muhabbetin bariz ifadelerinden sayılır.Kainat hep muhabbetin eseridir.
Bir hadis-i kudside Cenab-ı Hak “Eğer senolmasaydın, felekleri (kainatı) yaratmazdım” buyuruyor.
Cenab-ı RabbülAlemin’in habibi Hz. Muhammed s.a.v. Efendimiz, bütün mevcudatın yaradılışsebebi oluyor.
Demek ki kainatın yaratılışında aşk var, muhabbet var, sevgivar.
Muhabbetten maksat, Muhabbetullah, Muhabbet-i Rasulullah, Muhabbet-iEvliyaullah’dır.
Bu muhabbet lafla olmaz; fedakârlık, sabır, mutabaat verabt-ı kalb ister.
Bu aşk, tabiri caizse bir arslan ile cenkleşmek gibidir;sanıldığı kadar kolay değildir. Muhabbete talip olan kimse, çok çeşitli belalarla imtihan edilir.
Kişi,malıyla, evladıyla, nefsiyle kısaca sahip olduğu her şeyiyle denenir,imtihan edilir. Tahammülü, gücü, sabrı, rızası ölçülür.
Bütün bunlarınsonucunda başarılı olursa, muhabbet tacı giydirilir. İnsanın gönlünde, Allah’ın ve O’nun Habibi s.a.v.’in muhabbetini evliyaullah tutuşturur.
Onlar, Cenab-ı Hakk’ın rızasını kazanmış ve murad-ı ilâhide fena bulmuş zatlardır.
Kişi onları görünce Cenab-ı Mevlâ’yı hatırlar.
Kendisini, dünyalık kaygı, gam ve kederlerden kurtulmuş olarak, ulvi bir alemde hissetmeye başlar.
Hatta öyle bir hal almaya başlar ki, “keşke zaman dursa da, bu yüce huzurdan, manevi iklimden hiç ayrılmasam” diye dua etmeye başlar.
Bu manevi huzurdan ayrılık zamanı gelince yürekler hasretle yanar,büyük bir hasretle vuslat beklenmeye başlanır.
Şu unutulmamalıdır ki; evliyaullahın muhabbeti, insanı muhabbet-i Habib-iKibriya’ya; Habib-i Kibriya’nın muhabbeti de Muhabbetullah’a, yani Allah’avuslata götürür.
Bu yolun temeli ise, kişinin zahirde ve batında sohbetüzere bulunmasıdır.
Yüce Rabbimiz bizlere bu hadsiz muhabbeti nasip eylesin.
M.Saki EROLSEMERKAND DERGİSİ
__________________
Vakit namazinizi kildiniz mi? Ebu Hüreyre'den (r.a.) rivayetle: Mü'minin durumu yeşil ekin gibidir. Rüzgar ne taraftan gelse onu eğer. Rüzgar durduğunda doğrulur. Mü'min de böyledir. O da bela ve musibetlerle eğrilir. Kafirin durumu ise çam ağacı gibidir. Allah dilediği zaman sert ve dik durur. ][Bela ve musibetlere uğramaz. |