Durumu: Medine No : 176 Üyelik T.:
15 Eylül 2007 Arkadaşları:0 Cinsiyet: Yaş:31 Mesaj:
612 Konular:
248 Beğenildi:11 Beğendi:0 Takdirleri:10 Takdir Et:
| Cvp: Fizilalil Kur'an Tevbe Suresi Tefsiri İnceleyeceğimiz âyetler, bu konuda, şu gerçekleri belirliyorlar: 1- Yahudiler ile hıristiyanlar yüce Allah'a ve Ahiret gününe inanmazlar 2- Her iki grup da yüce Allah'ın ve Peygamber'inin haram ilân ettiği şeyleri haram saymazlar. 3- Bu grupların her ikisi de dine inanmazlar. 4- Yahudiler "Uzeyr, Allah'ın oğludur" ve hıristiyanlar "İsa, Allah'ın oğludur" diyorlar. Bunlar bu sözleri ile kendilerindeki önceki dönemlerin kâfirleri ile, ya putperest eski Yunanlılar'la, Romalılar'la, Hindular'la, Firavunlar döneminin Mısırlıları ile ya da diğer kâfir milletler ile benzeşiyorlar, onlarla ayni görüşü paylaşmış oluyorlar. (İleride hıristiyanlarca savunulan üçlü ilâh (teslis) inancının ve gerek hıristiyanlarca gerek Yahudilerce ileri sürülen Allah'ın oğlu olduğu iddiasının aslında eski putperest inançlardan alındığını, yahudiliğin ve hıristiyanlığın özünden kaynaklanmadığını ayrıntılı biçimde anlatacağız.) 5- Hıristiyanlar, nasıl Hz. İsa'yı ilâh edindilerse, tıpkı bunun gibi yahudiler ile birlikte hahamlarını papazlarını ve rahiplerini -Allah dışında- ilâh edindiler. Onlar sapıklıkları ile kendilerine verilen Allah'ı bir bilme ve sadece O bir Allah'a inanma emrine ters düştüler. Ve bu nitelikleri ile ' müşriktirler." 6- Kitap ehlinin bu her iki kesimi de yüce Allah'ın dini ile sürekli savaş halindedirler. "Yüce Allah'ın nurunu ağızlarının soluğu ile söndürmek isterler." (Saff, 8) 7- Onların papazlarının, rahiplerinin ve hahamlarının çoğu halkın malını eğri yollar kullanarak yerler, yolsuzluk yaparlar ve insanların Allah yoluna girmelerine engel olurlar. İşte kitap ehli ile yüce Allah'ın dinine inanan ve O'nun sistemine bağlı olan müslümanlar arasındaki ilişkileri düzenleyen bu nihaî hükümler, onların bu nitelikleri ve inançlarının özüne ilişkin bu belirlemeler gözönünde bulundurularak alınmıştır. İlk bakışta kitap ehlinin inançlarının özüne ilişkin bu belirlemelerin sürpriz, hatta Kur'ân'ın bu konu ile ilgili daha önceki belirlemelerine aykırı olduğu sanılabilir. Nitekim müsteşrikler, misyonerliğin öncüleri ve onların çömezleri böyle demeye can atarlar. Onlara göre Peygamberimiz- salât ve selâm üzerine olsun- yahudilere ve hıristiyanlara karşı kendini güçlü ve üstün görünce onlara ilişkin sözlerini ve hükümlerini değiştirmiştir. Yalnız Kur'ân'ın gerek Mekke dönemindeki ve gerekse Medine dönemindeki yahudilere ve hıristiyanlara ilişkin değerlendirmeleri objektif bir bakışla gözden geçirildiği takdirde İslâm'ın, bu grupların geleneksel inançları ile ilgili görüşünün özü itibarı ile hiçbir değişiklik göstermediği açıkça görülür. İslâm, ilk günlerinden itibaren yahudiler ile hıristiyanların inançlarının sapık olduğunu, eğri (batıl) olduğunu, bu inançları savunanların yüce Allah'ın gerçek dini karşısında "müşrik" ve "kâfir" olduklarını, hatta kendilerine inmiş olan gerçek mesajı ve gerçek dininden vaktiyle kendilerine verilmiş olan payı bile inkâr ettiklerini sürekli biçimde vurgulamıştır. Değişiklik ise sadece onlar ile kurulan ilişkilerin yönteminde meydana gelmiştir. Daha önce bir çok kez vurguladığımız gibi, bu ilişkilerin yöntemini sürekli biçimde değişen pratik şartlarla, özel durumlar belirlemiştir. Yoksa bu ilişkilere dayanak oluşturan temel realiteye- ki bu yahudiler ile hıristiyanların inançlarının mahiyetidir- ilişkin bakış açısı yüce Allah'ın hükmünde, ilk günden beri, hep değişmez kalmıştır. Şimdi aşağıda Kur'an-ı Kerim'in kitap ehline ve savundukları inançlara ilişkin belirlemelerinden bazı örnekler sunacağız. Arkasından da onların İslâm ve müslümanlar karşısında takınmış oldukları pratik tutumları gözden geçireceğiz. Zaten onlarla ilişkileri belirleyen bu nihaî hükümlere vardıran sebep, İslâm'a ve müslümanlara karşı takınmış oldukları bu tutumlardır. Mekke'de ne yahudilerin ve ne de hıristiyanların sayıca ya da prestij bakımından toplumsal ağırlığı olan örgütlü cemaatleri yoktu. Sadece yahudiliğe ve hıristiyanlığa bağlı tek-tük kişiler vardı. Kur'an-ı Kerim'den aldığımız bilgilere göre bu bağımsız "fert"ler İslâm'a yönelik yeni çağrıyı sevinçle, onayla ve kabul ile karşılayarak İslâm'a girdiler. İslâm'ın ve Peygamberimiz'in, ellerindeki kutsal kitabı onaylayan bir gerçek olduğuna tanıklık ettiler. Bu yahudi ve hıristiyan fertler mutlaka tek Allah (tevhid) ilkesine bağlılıklarını sürdüren ve yüce Allah tarafından indirilmiş kutsal kitapların bazı orijinal kalıntılarının metinlerini okuma imkânını bulmuş kimseler olmalıdır. İşte aşağıda örneklerini okuyacağımız âyetler bu tür kimseler hakkında indi: "Daha önce kendilerine kitap verdiklerimiz buna inanırlar. Bu Kur'ân onlara okunduğunda `O'na inandık, O Rabbi'miz tarafından gönderilmiş bir gerçektir, biz zaten daha önce de müslümandık' derler." (Kasas, 52-53) "De ki; `Siz bu Kur'ân'a ister inanınız, ister inanmayınız o daha önce kendilerine bilgi verilmiş olanlara okunduğunda o kimseler çeneleri üzerine secdeye kapanırlar. "Ve `Rabbimiz'in şanı yücedir, O'nun verdiği söz kesinlikle yerine gelecektir' derler. Ağlayarak çeneleri üzerine secdeye kapanırlar, Kur'ân onların ürpertili saygısını arttırır. (isra, 107-109) "De ki; `Hiç düşündünüz mü? Eğer bu Kur'ân Allah tarafından gönderilmiş olduğu halde onu inkâr ediyorsanız İsrailoğulları'ndan biri bunun benzerine tanıklık edip inândığı halde siz burun kıvırarak ona inanmaya yanaşmamış iseniz durumunuz nice olur? Allah zalimler güruhunu doğruyola iletmez." (Ahkaf, 10) "İşte sana. böyle bir kitap indirdik. Kendilerine daha önce kitap verdiklerimiz ona inanırlar. Şu müşriklerden de ona inananlar vardır. Kâfirlerden başka hiç kimse bizim âyetlerimizi inkâr etmez. (Ankebut, 47) "Allah, size ayrıntılı açıklamalar içeren kitabı indirmişken ben onun dışında bir hakeme mi başvurayım? Kendilerine kitap verdiklerimiz, Kur'ân gerçeğe dayalı olarak Allah tarafından indirildiğini bilirler. O halde sakın kuşkuya kapılanlardan olma." (En'am, 114) "Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, sana indirilen bu Kur'an karşısında sevinç duyarlar. Fakat İslâm'a karşı komplo kuran gruplara bağlı kimi kişiler onun bazı âyetlerini inkâr ederler. Onlara de ki; `Bana yalnız Allah'a kulluk etmem, O'na hiçbir şeyi ortak koşmamam emredildi. Ben O'na çağırırım, dönüşüm de O'nadır." (Ra'd, 36) Bu olumlu karşılama ve "onaylama" tutumu Medine'deki bazı bağımsız fertler tarafından da tekrarlandı. Kur'ân-ı Kerim, onların bu tür bazı olumlu tutumları hakkında Medine'de inen surelerde bize bilgi vermiştir. Bu âyetlerin bazılarında bu olumlu tutumu takınan fertlerin hıristiyanlar arasından çıktıkları belirtilmiştir. Çünkü Medine yahudileri, İslâm'ın kendileri için tehlike oluşturduğunu sezdikleri andan itibaren, bu dine karşı Mekke'deki bağımsız fertlerininkinden farklı bir tutum takınmışlardır. Şimdi de bu tür âyetlere birkaç örnek veriyoruz: "Kuşkusuz kitap ehlinden Allah'a, size indirilen ve kendilerine indirilmiş olan mesaja, Allah korkusu içinde, inananlar; Allah'ın âyetlerini birkaç paraya satmayanlar vardır. Bunlar Rabb'leri katında ödüllerini alacaklar. Hiç şüphesiz Allah'ın hesaplaşması pek çabuktur." (Al-i İmran, 199) "İnsanlar arasında müminlere en amansız düşman olanların yahudiler ve Allah'a ortak koşanlar olduğunu göreceksin. Buna karşılık müminlere en çok sempati duyanların `Biz hıristiyanız' diyenler olduğunu göreceksin. Çünkü hıristiyanlar arasında Allah'a bağlı bilginler ve din adamları vardır. Ve onlar büyüklük taslamazlar. Peygamber'e indirilen Kur'ân'ı işitince gerçeği tanımalarının sonucu olarak gözlerinden yaşlar akarken onların şöyle dediklerini görürsün: `Ey Rabb'imiz, inandık, bizi de gerçeğe şahid olanlar arasında yaz! "Rabb'imizin bizi iyi kulları arasına katacağını umarken neden Allah'a ve bize gelen gerçeğe inanmayalım?' "Allah, onları bu sözlerinden dolay, altlarından ırmaklar akan ve içlerinde ebedi olarak kalacakları cennetler ile ödüllendirdi. Bu iyi kulların mükâfatıdır." (Maide, 82-85) Fakat bu az sayıdaki bağımsız fertlerin tutumu, Arap yarımadasında yaşayan ezici ehl-i kitap çoğunluğunun- özellikle yahudi kanadının- tutumunu temsil etmez. Kitap ehli, ezici çoğunluğu ile, İslâm'ın varlıklarına yönelik bir tehlike kaynağı olduğunu anladıkları andan itibaren Medine'de bu dine karşı sinsi bir savaş başlatmışlar ve Kur'ân-ı Kerim'in çeşitli âyetlerinde bize anlattığı gibi bu savaşta her türlü araç ve yöntemi kullanmışlardır. Bunun yanısıra bunlar doğallıkla, İslâm'a girmeyi de reddettiler. Kendi kitaplarının Peygamberimizin geleceğini müjdeleyen haberlerini kabul etmeye yanaşmadıkları gibi Kur'ân-ı Kerim'in ellerindeki bu kitaplarda bulunan gerçek ilâhi mesaj kalıntılarını onaylamasını da umursamamışlardır. Oysa sözünü ettiğimiz saflığını yitirmemiş bağımsız fertler bu gerçekleri kabul ediyorlar, onaylıyorlar, onları kendi dinlerine mensup inkârcıların yüzdelerine karşı açık açık dile getiriyorlardı. Bunun üzerine Kur'an-ı Kerim'in Mekke'de inen bölümünün onların bu inkârcılığını dile getirmeye, tescil etmeye, savundukları inancın sapık, bozuk ve eğri niteliğini, çeşitli sürelerde, ortaya koymaya yöneldiğini görüyoruz. Fakat unutmamak gerekir ki, Kur'ân'ın Mekke bölümü de onların inançlarının bozukluğunu belirtmeyi asla ihmal etmemiştir. Şimdi bunun örneklerini okuyalım: "İsa açık belgelerle gelince `Ben size hikmet dolu kitapla ve anlaşmazlığa düştüğünüz bazı meseleleri açıklayayım diye geldim. Allah'tan korkunuz ve bana itaat ediniz." `Allah, benim de sizin de Rabb'inizdir, o halde O'na kulluk ediniz, dosdoğru yol budur' Fakat hıristiyanların ve yahudilerin aralarından çıkan partiler uzlaşmazlığa düştüler. Kendilerini bekleyen acı günün azabından dolayı vay gele zalimlerin başına!' (Zuhruf- 63-65) "Hani onlara denmişti ki; "Şu kasabada oturunuz, orada ne isterseniz yiyiniz, kasabanın kapısından girerken başlarınızı eğerek `Bağışla bizi' deyiniz ki, günahlarınızı affedelim ve iyilik edenlerin mükâfatını attıralım." Fakat yahudilerin zalimleri o sözü kendilerine söylenmeyen başka bir sözle değiştirdiler. Biz de zalimliklerinden ötürü o zalimlere gökten ağır bir azap indirdik. Onlara deniz kıyısındaki kasabanın halkının yaptığını sor. Hani onlar cumartesi yasağını çiğniyorlardı. Çünkü cumartesi yasağına uydukları gün onlara akın akın balık geliyordu, fakat cumartesi yasağını çiğnedikleri gün onlara için balık gelmiyordu, Öteden beri fasık oldukları için biz onları böylece sınavdan geçiriyorduk." (Araf 161-163) "Hani Rabbin açıkça bildirdi ki, işkencelerin en ağırını tattıracak zorbaları Kıyamet gününe kadar yahudilerin başlarına musallat edecektir. Hiç kuşkusuz Rabbim çabuk cezalandırandır ve yine O, hiç kuşkusuz bağışlayıcı ve merhametlidir. (Araf-169) Kur'an-ı Kerim'in Medine'de inen bölümü ise kitap ehlinin savundukları sapık inanç hakkında son sözü söylüyor. Onların bu dine ve bağlılarına karşı giriştikleri savaşda kullandıkları en iğrenç yolları ve en sinsi yöntemleri anlatır. Biz bu açıklamaları Ali-i İmran, Nisa sûrelerinde ve diğer Medine inişli sûrelerde uzun bölümler halinde okuyabilirsiniz. Yalnız onlara ilişkin en son söz Tevbe sûresinde söylenmiştir. Aşağıda Kur'an-ı Kerim'in bu çok sayıdaki açıklamalarına birkaç örnek vermekle yetineceğiz: "Şimdi siz onların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa bunlar arasında öyle bir grup var ki, Allah'ın kelâmını işitirler ve anlamına akılları yattıktan sonra onu bile bile değiştirirlerdi. Onlar müminler ile karşılaştıklarında "inandık" derler. Fakat biribirleri ile başbaşa kaldıkları zaman "Rabbiniz katında aleyhinize delil olarak kullansınlar diye mi Allah'ın size açıkladıklarını onlara anlatıyorsunuz? Bunun yanlış olduğuna aklınız ermiyor mu?" derler. "Acaba onlar bilmiyorlar mı ki, Allah onların gizli tuttukları ve açığa vurdukları herşeyi bilir." "Onların içinde bir de ümmiler (okuma-yazma bilmeyenler) vardır ki, kitabı bilmezler. Bütün bildikleri bir takım asılsız kuruntulardır. Onlar sırf zanlara (saplantılara) kapılmışlardır." "Kendi elleri ile kitabı yazdıktan sonra karşılığında bir kaç para elde etmek amacı ile "Bu Allah katından geldi" diyenlerin vay haline! Ellerinin yazdığından ötürü vay gele başlarına! Kazandıkları paradan ötürü de vay gele başlarına!" "Andolsun ki, Musa'ya kitabı verdik ve arkasından ardarda çok sayıda peygamber gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da açık deliller verdik ve kendisini Ruhul Kuds ile destekledik. Ne zaman herhangi bir peygamber size canınızın istemediği bir şey getirdi ise büyüklük kompleksine kapılarak kimini öldürüp kimini yalanlamadınız mı?" "Yahudiler "Kalblerimiz kılıflıdır" dediler. Hayır, yalnız kâfir olduklarından dolayı Allah onları lânetledi. Onların pek azı iman eder." "Onlara Allah katından elleri altındaki Tevratı onaylayan bir kitap (Kur'ân) gelince ki, daha önce kâfirlere karşı zafer kazanmak istedikleri halde öteden beri bilip durdukları bu hak kitap kendilerine gelince onu inkâr ettiler. Allah'ın lâneti kâfirlerin üzerinedir." "Onlar, Allah'ın kendi bağışı olarak dilediği kuluna vahiy indirmesini çekemeyerek O'nun indirdiği kitabı inkâr etmekle benliklerini ne kötü şey karşılığında sattılar da katmerli gazaba uğradılar! Kâfirleri alçaltıcı bir azap beklemektedir." |