Tekil Mesaj gösterimi
Alt 23 Eylül 2008, 01:40   Mesaj No:33

Verda_Naz

Medineweb Sadık Üyesi
Verda_Naz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Verda_Naz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 176
Üyelik T.: 15 Eylül 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:31
Mesaj: 612
Konular: 248
Beğenildi:11
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: Fizilalil Kur'an Tevbe Suresi Tefsiri

ONBİRİNCİ CÜZ

Bu cüz, büyük bir bölümü onuncu cüzde geçen Tevbe suresinin geri kalan kısmı ile Yunus suresinden meydana gelmektedir. Önce Tevbe suresinin kalan kısmına devam edeceğiz. Yunus suresini ise inşaallah bu cüzün ilgili bölümünde tanıtacağız.
Onuncu cüzde Tevbe suresinin girişinde onun yapısını indiği sıradaki çevre şartlarını ve gelişmeleri müslüman toplum ile diğer toplumlar arasındaki nihai ilişkileri ve islâmın hareket metodunun yapısını açıklamanın önemini ortaya koyan şu bölümlere yer vermiştik:
Bu sure Medine'de indi. Kur'an'ın en son inen suresi değildi, ama son inen surelerden biridir. Bu niteliği yüzünden bu sure, gerek müslüman toplumun içe dönük ilişkileri konusunda ve gerekse yeryüzündeki diğer milletler ile müslüman toplumun arasındaki ilişkiler konusunda uyulacak nihai hükümleri içerir. Bunun yanısıra müslüman toplumun sınıflandırılmasını, ele alır, değer yargılarını, sosyal mevkilerini, toplumdaki her kesimin ve her zümreyi belirler; toplumu bir bütün olarak tanımladığı gibi toplumun her kesimini ve her zümresini de ayrıntılı somut ve açık bir şekilde tanımlar.
Bu açıdan bakınca Tevbe suresi, islâmın uygulama yöntemini, bu yöntemin aşamalarını ve adımlarını açıklama konusunda özel bir önem taşır. Özellikle bu surenin içerdiği nihai hükümler ile daha önceki surelerde yeralan geçici hükümleri birbirleri ile karşılaştırdığımızda bu özel anlam daha da ön plana çıkıyor.
Bu karşılaştırma bir yandan bu sistemin ne oranda esnek olduğunu ve öbür yandan da ne kadar kesin sözlü olduğunu ortaya koyar.
Eğer bu karşılaştırma yapılmazsa somut uygulama şekilleri, hükümler ve kurallar birbirine karışır. Nitekim geçici hüküm içeren bir ayet yerinden alınıp nihai hüküm ifadeye zorlandığı ya da nihai hüküm ifade eden ayetler zoraki bir uyum sağlama amacı ile geçici hükümlerle bağdaşacak şekilde yorumlanmak istendiğinde de aynı kavram kargaşası ile karşılaşırız. Özellikle cihad konusunda ve müslüman toplum ile diğer yabancı toplumlar arasında bu kavram kargaşası daha etkili biçimde kendini gösterir. Yüce Allah'dan dileğimiz odur ki, gerek bu sureyi tanıtan yazımızda ve gerekse surenin ayetlerinin ayrıntılı açıklaması sırasında bu muhtemel tehlikeyi, yani yanlış yorumlamadan kaynaklanabilecek kavram kargaşasına düşme tehlikesini anlaşılır bir dille açıklamaya muvaffak olalım.
Yine surenin giriş kısmında bu surenin konu, atmosfer ve şartlar açısından bir bütünlük oluşturmakla beraber, değişik bölümlerden oluştuğunu ve her bölümün kendi konusunda en son hükümleri açıkladığını belirtmiştik. Bu surenin ilk bölümü Arap Yarımadası'ndaki müslümanlar ile müşrikler arasındaki nihai ilişkilerle ilgili hükümleri açıklamaktaydı... İkinci bölüm ise, yine müslümanlar ile bütün ehli Kitap arasındaki ilişkilerle ilgili hükümleri açıklıyordu. Üçüncü bölüm Tebük savaşı için hazırlığa çağrıldıkları halde gevşek davranan ağır hareket edenleri kınamıştı. Bilindiği gibi, bu savaş islâmı ve islâm toplumunu yok etmeyi amaçlayan ve Arap Yarımadası'nın çevresinde kümelenen ehli Kitab'a karşı verilmişti. Dördüncü bölüm ise, münafıkların müslüman toplumda çevirdikleri dolapları ve onların kirli çamaşırlarını ortaya çıkarmayı, onların psikolojik ve pratik durumlarını tasvir etmeyi, Tebük savaşından, sonra ve savaş sırasında takındıkları tutumlarını ortaya koymayı amaçlamıştı. Onların savaştan geri kalmaktaki niyetlerinin, oyunlarının ve mazeretlerinin, müslümanların safları arasında güçsüzlük, yaygara ve ayrılık furyasını yaymalarının Peygamberimize -salât ve selâm üzerine olsun- eziyet edişlerinin ve mü'minlerden kurtulma istemelerinin gerçek nedenini göstermeyi hedef almıştı. Onların bu durumlarının ortaya konuşu ile samimi mü'minler münafıkların tuzaklarından sakındırılıyorlardı. Bunlarla onlar arasındaki ilişkiler sınırlandırılıyor, sakındırılıyor, iki grup birbirinden ayrılıyor ve herbiri sıfatları ve eylemleri ile netlik kazanıyordu.
İşte bu dört bölümde bütünü ile onuncu cüzde yeralmıştı. Sadece savaştan geri kalanlardan ve savaştan geri kalmanın doğal sonuçlarından söz eden bölüm yarım kalmıştı...
Onuncu cüzde yeralan son ayeti yüce Allah'ın şu sözleriydi:
"Savaşma gücünden yoksun olanlar, hastalar ve savaş masraflarını karşılayacak imkânı olmayanlar için Allah'ın ve peygamberinin tarafını tuttukları takdirde savaştan geri kalmanın sakıncası yoktur. İyi niyetlilere karşı kınama ve suçlama yolu kapalıdır. Allah bağışlayıcı ve merhametlidir."
"Bir de kendilerini binek hayvanı sağlayasın diye sana başvurduklarında "size binek hayvanı bulamıyorum" deyince bu yolda harcama yapacak imkânları olmadığı için üzüntüden gözlerinde yaş olarak geri dönenlere karşı da kınama ve suçlama yoktur.
Oradaki ayetlerin devamı olup bu cüzün başlangıcını oluşturan ayetler ise şunlardır:



93- "Ancak zengin olduklara halde savaşa katılmamak üzere senden izin isteyenler, böylece savaşma gücünden yoksun olanlarla birlikte evlerinde oturmayı içlerine sindirenler kınanabilir suçlanabilirler. Allah onların kalplerini mühürlediği için neyin yararlı olduğunu bilmezler. "

"Savaştan döndüğünüzde size özür beyan ederler. Onlara de ki; boşuna özür beyan etmeyiniz, size inanacak değiliz, çünkü Allah kötü niyetlerinize ve oyunlarınıza ilişkin bize bilgi vermiştir. İlerde Allah da peygamberi de neler yapacağınızı görecektir. Sonra görünür-görünmez her şeyi bilen Allah'ın huzuruna çıkarılırsınız da o size neler yaptığınızı haber verir."
"Savaştan döndüğünüzde kendilerini azarlamayasınız diye size Allah adına yemin edeceklerdir. Onları azarlamayınız, bir şey olmamış gibi davranınız. Çünkü onlar soyut pisliktirler. İşledikleri kötülüklerin karşılığı olarak varacakları yer, cehennemdir."
"Kendilerinden hoşnut olasınız diye size yemin ederler. Oysa siz onlardan hoşnut olsanız bile Allah yoldan çıkmışlar güruhundan kesinlikle hoşnut olmaz." (Tevbe suresi 93-96)
Bu ayetler, yüce Allah savaştan geri kalmış münafıkların durumlarını Peygamberimize -salât ve selâm üzerine olsun- bildirmekte, kendisini ve kendisi ile birlikte bulunan samimi müslümanlar savaştan döndüklerinde onların ne şekilde mazeretler ile süreceklerini O'na haber vermektedir. Bu durumda Peygamberimizin ve müslümanların onlara karşı nasıl bir tutum izleyeceklerini bildirmektedir.
Alıntı ile Cevapla