Tekil Mesaj gösterimi
Alt 30 Ocak 2015, 00:40   Mesaj No:2

Allahın kulu_

Medineweb Emekdarı
Allahın kulu_ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Allahın kulu_ isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 33478
Üyelik T.: 09 Kasım 2013
Arkadaşları:29
Cinsiyet:
Memleket:sıratı mustakım
Yaş:48
Mesaj: 2.632
Konular: 164
Beğenildi:1155
Beğendi:1570
Takdirleri:5244
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: özgül öğrenme güçlüğü zeka sorunu değildir

EİNSTEİN HASTALIĞI: ÖZEL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ

Elife ATEŞ kaleme aldı, KAPAK KONUSU bölümünde yayınlandı.

Geçtiğimiz yüzyılın dahilerinden biri olan Albert Einstein, çocukluğunun ilk döneminde konuşma güçlüğü yaşıyordu. İlkokula başladığı zaman bu rahatsızlığa öğrenme ve iletişim güçlüğü de eşlik etti. Ailesinin meseleye yaklaşımı ise Einstein’ın geri zekalı olduğu yönündeydi. Okul otoriteleri de aileden farklı düşünmüyordu. Fakat sanılanın aksine Einstein “geri zekalı” değildi, sadece özel öğrenme güçlüğü yaşıyordu.
Neden kaynaklandığı henüz tam olarak belirlenememiş, halk arasında da adı tam olarak bilinmeyen bir rahatsızlık “özel öğrenme güçlüğü.” Çocukluğun ilk dönemlerinde ciddi anlamda konuşma bozukluğu, ilkokula başlanılan dönemlerde de okuma yazma güçlüğü gibi problemlerle karşımıza çıkıyor. Çevre ise çoğu zaman asıl sorunun farkında olamayarak özel öğrenme güçlüğü yaşayan çocuğa “geri zekalı” yaftasını kolayca yapıştırıveriyor.
Özel öğrenme güçlüğünden kaynaklanan akademik başarısızlık çocuğunun öğrenme probleminin farkında olmayan çoğu anne baba ve okul öğretmenleri tarafından “tembellik” ve “dikkatsizlik” olarak da adlandırılabilmekte.  Sonuç ise yeterince takdir edilmemiş, yeterince yüreklendirilmemiş, özgüveni eksik çocuklar. Zamanında önüne geçilemeyen bu özgüven eksikliğinden dolayı bireyler ileriki yaşlarında benlik saygısı kazanamıyor. Bu ise ileriye dönük sosyolojik ve ruhsal travmalara yol açıyor. Peki bu durum nasıl önlenebilir ve öğrenme güçlüğü diye adlandırılan problem aslında nedir?

ZEKA GERİLİĞİ DEĞİL “ÖZEL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ”

Tanımı ilk kez 1962 yılında Samuel Kirk tarafından konan özel öğrenme güçlüğü, bir çocuğun zekası normal ya da normalin üstünde olmasına rağmen dinleme, düşünme, anlama, kendini ifade etme, okuma-yazma veya matematik becerilerinde yaşıtlarına ve zekasına oranla düşük başarı göstermesidir.
Öğrenme güçlüğü zaman zaman hafif düzeyde zihinsel gerilik olarak algılansa da zeka geriliği değildir. Nitekim bu sorunu yaşayan çocuğun zeka seviyesi akranlarıyla aynı seviyede hatta bazı durumlarda akranlarının da üzerindedir. Nitekim Einstein gibi elektrik ampulünün mucidi Thomas Edison da öğrenme güçlüğü yaşamıştı. Hatta başarısızlığı yüzünden okuldan atılmıştı. Ailesi Edison’un eğitiminin üç yıl boyunca özel öğretmen eşliğinde devam etmesini sağladı. Okuldaki düşük performansına karşın üstün zekasıyla Edison bir sürü buluşun mucidi olarak tarihe adını yazdırdı. Bu problemi yaşayan bireylerde tamamen bir öğrenememe hali söz konusu değilken bireye özel uygulanacak metotlarla öğrenme gerçekleşebilir. Özel öğrenme güçlüğü dikkat eksikliği ve hiperaktivite ile de sık sık karıştırılmaktadır.

ÖZEL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜNÜN NEDENLERİ?

Sorunun temelleri daha eskiye dayansa da öğrenme güçlüğü genel olarak çocuk, aktif eğitim hayatına başladığı zaman fark edilebiliyor. Çocuğun doğum öncesi, doğum süresi ve sonrası karşılaşmış olduğu gelişimsel bozukluklardan, yani gebelik döneminden kaynaklandığı yönünde kanıtlar var. Dolayısıyla beyin hücrelerinin oluştuğu gebelik dönemindeki gelişimsel bozukluklar bu problemin en temel sebepleri arasında. Yine bu gebelik döneminde kullanılan sigara, alkol ve bağımlılık yapıcı maddelerle, ilaç kullanımının da öğrenme güçlüğüne sebep olduğu bilinmekte.
Öğrenme güçlüğünün bir diğer kaynağı da genetik kalıtım. Hatta bazı araştırmalara göre öğrenme yetersizliği olan çocukların % 25-60’ında sorunun genetik olduğu bildirilmiştir.

BELİRTİLERİ NELERDİR?

Aslında öğrenme yetersizliği okul öncesi dönemde de sinyallerini veriyor. Çocuğun ince motor becerilerinde (kalem tutma gibi) yetersizlik, dil gelişiminde gerilik, tuvalet alışkanlığı gibi öz bakım becerilerinin kazanımında gecikme, konuşmada bozukluk bu sorunun habercisi. Fakat rahatsızlığın okul döneminde gösterdiği belirtiler daha dikkat çekiyor. Nitekim bu sorunu yaşayan çocuklar dönem sonunda okul başarısızlıklarını gösteren bir karneyle eve gönderiliyorlar. Aile de karneyi baz alarak çocuğunu değerlendiriyor. Anne baba yeterince hassas davranırsa sorunun farkına varabilirken, sorunun farkına varılmadığı durumlarda çocuk ömür boyu sürecek bir “tembellik” yaftasıyla yaşamına devam ediyor.
Okul dönemi belirtilerinden en önemlileri okul başarısında düşüklük, dikkat problemi, bellekte zayıflık, çok hareketlilik, mekan, gün, ay gibi zaman kavramlarında zayıflık, aritmetikte zorlanma, duygusal olarak hassas, davranış problemi ve sosyal becerilerde yetersizlik.

ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ TANI VE TEDAVİSİNE DEVLET DESTEĞİ

Ülkemizde bu soruna çözüm büyük ölçüde devlet tarafından sağlanıyor. İlköğretimin ilk kademesinde öğretmenleri ve okulun rehberlik merkezi tarafından bu sorunu yaşadığı düşünülen öğrenciler okul ve devlet işbirliğiyle psikiyatristlere yönlendiriliyor. Sorunun tanısı ise psikiyatristler tarafından gözlemlenen çocuğun yönlendirildiği rehberlik ve araştırma merkezlerinde konuyor. Rehberlik ve araştırma merkezleri tanı aşamasında öğrenme yetersizliği olan çocuğa farklı testler uygulamakta. Sorunun tam teşhisi konduğunda ise çocuk yine devlet destekli özel eğitim merkezlerinde tüm masrafları devlet tarafından karşılanarak ayda 8 seanslık periyotlara yayılan bir eğitime tabi tutuluyor.
Öğrenme güçlüğü yaşayan çocuğun yaşıtlarıyla birlikte eğitim alarak normal hayattan soyutlanmamaları sağlanıyor. Milli Eğitim Bakanlığınca, akranlarıyla birlikte eğitim alan çocuklara, öğretmenlerin öğrencinin durumuna uygun sınavlar uygulaması beklenmektedir. Bu şekilde öğrencinin bu süreci kolay bir biçimde geçirmesi (atlatması) amaçlanmaktadır. Fakat Türkiye’de öğretmenlerin çoğu öğrenme güçlüğü yaşayan öğrencilere ayrı sınav yapmıyor. Bu ise düzeltilmesi gereken bir durum.

EĞİTİMLE TEDAVİ SÜRECİ

Sorun ile ilgili patolojik araştırmalar halen devam ediyor. Bu konuda yeterli verilerin elde edilememiş olması ilaçla tedaviyi imkansız kılıyor. Bu durumda tedaviye sadece eğitim çemberinden yaklaşılabiliyor. Eğitim ise tamamen öğrenciye göre olmak zorunda. Tedavi sürecini ise çocuğun tedaviye olumlu ya da olumsuz tepkisi belirliyor. Tanı ve tedavi sürecinde baz alınan nokta ise çocuğun akranları. Eğitim sürecinde çocuğa akranlarına uygun bir öğrenme becerisi kazandırılmaya çalışılıyor. Bu da her bireye özgü farklı metotların uygulanmasıyla mümkün. Eğitim sürecinde birebir eğitim uygulanıyor ve grup şeklinde eğitim uygun görülmüyor.
Her özel öğrenme güçlüğü öğrencisi birbirinden ayrıdır. Kiminde belirtilerin sadece biri vardır ve sistematik bir şekilde öğrenciye eğitim hayatınca eşlik etmiştir. Kiminde birkaçı birada bulunmaktadır. Kiminde de bu belirtilerin hepsi bir arada mevcuttur. Her çocuğun farklı öğrenme metotlarına ihtiyaç duyduğunun bilincinde olarak tamamen çocuğa özgü bir eğitim programı geliştirmek gerekiyor. Bu program sürekli değişime açık olmalı ve öğrenciyi baz alarak öğrencinin değişen ihtiyaçlarına cevap vermeyi amaçlamalı.

ÇOCUĞA BU DURUM NASIL İZAH EDİLMELİ?

Özel eğitimcinin öğrenciyle doğru diyaloğu kurması tedavi sürecinde çok önemli. Eğer bu yakalanamazsa çocuk eğitimciyle iletişim kurmayı reddedebilir. Bu da çözüm sürecini sekteye uğratan bir problem. Bu nedenle eğitimcinin öncelikle kendisini çocuğa kabul ettirerek onun güvenini kazanması gerekiyor. Güvenini kazandıktan sonra çocuğa farklı olmadığı, sadece özel yönleri olduğu farkındalığı uygun yöntemlerle anlatılmalı.
Bir özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinde zihinsel engelliler öğretmeni olan Serdar Yıldırım bu çocukların kendilerine duygusal açıdan zarar görmüş bir biçimde geldiklerini belirtiyor. Kendilerinin yaptıkları ise çocuğun durumunun farkında olmasını sağlamak. Çocuğun diliyle çocuğa hitap etmenin önemli olduğunu belirten Yıldırım, eğitim sürecinin başlangıcında çocuğun onlara güvenmesini sağlamayı hedeflediklerini belirtiyor. Nitekim sosyal çevreye güvensizlik bu bireylerin en büyük sıkıntısı. Çocuğun özel eğitimcisine güvenmesi sosyal çevresine güvenmesi anlamına gelmese de ilk etapta güven probleminin aşılması için önemli bir adım.
Özel eğitimciler, çocuktaki gelişmeleri öğretmen ve ebeveynlere periyodik olarak bildiriyorlar. Ailenin bu süreçte, eğitimin merkezinde olan çocuğun hemen yanına iliştirilmesi gerekiyor.  Bilinçli aile desteği ile sorunun kısa sürede aşılması mümkün. Eğitimcinin ailenin çocuğa nasıl yaklaşması gerektiği üzerine geri bildirimleri çok önemli. Anne babanın bu rahatsızlıkla ve çocuğu ile ilgili bilgi sahibi olması ve ne yapacağını bilmesi gerekiyor. Mesela ev ödevlerine anne baba destek olmalı ancak tamamen kendileri yapmamalı. Çocuk okul dışı faaliyet ve hobilere de yönlendirilebilir.

OKUL ÖĞRETMENLERİNİN TEDAVİDEKİ YERİ

Okul öğretmeninin olumsuz tutumu çocuğun tamamen içe kapanmasına sebep olabilir. Bu da derse karşı ilgi ve isteksizlik olarak dışa vurmaktadır. Sonuç ise özgüven eksikliği yaşayan çocuklar… Eğitimci çocuğun ailesiyle olduğu gibi öğretmeniyle de her an iletişimde olmak zorunda. Serdar Yıldırım bu konuda tedavi sürecinde öğretmenleri, çocuğun kısa ve uzun vadede değişimlerinden haberdar ederek yönlendirdiklerini söylüyor. Öğretmenden beklenen ise çocuğu rencide etmeyecek bir tutum sergilemesi. Öğretmenin hassas davranarak anlık müdahalelerde bulunup çocuğun akranları tarafından dışlanmasını önlemesi gerekiyor.
Bu sorunun tamamen ortadan kalkması özellikle de genetik sebepler taşıyorsa pek mümkün görünmüyor. Ancak belirtileri ortaya çıktıktan sonra profesyonel yardım alınarak sorun minimize edilebilir. Bu konuda anne babalara çok büyük bir sorumluluk düşüyor. O da çocuklarını yakından takip edip sorunun erken teşhis edilmesini sağlamak.

ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ TÜRLERİ

Okuma güçlüğü (Disleksi): En belirgin özelliği harfler ve kelimelerin karıştırılması ve tersten algılanmasıdır. Okuma ve konuşmada zorluk yaşarlar. Okumada yaşıtlarına göre daha geriden takip ederler. Bu yüzden sıklıkla ilkokula başlama dönemlerinde fark edilirler.
Yazma güçlüğü (Disgrafi): Sınıftaki yaşıtlarına göre yazması yavaştır. Harf, hece, noktalama, gramer yanlışları yapar. Yazı yazarken boşluk bırakmaz veya bir kelimeyi birkaç parçaya bölerek yazar. Örnek (Men dil),(Ge li yo rum) En çok karıştırdıkları harf ve sayılar (b-d, m-n, ı-i, g-ğ, g-y, ev-ve, 2-5, 6-9)
Aritmetik güçlüğü (Diskalkuli): Dört işlemi yapmakta zorlanır, problemin çözümüne gitmekte sıkıntı çekerler. Yavaştırlar, parmakla sayarlar. Aritmetikte kullanılan bazı sembol, işaret, terimleri anlamakta güçlük çeker veya karıştırırlar. Çarpım tablosunda da problemlidirler. (kaynak: [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...])
En sık karşılaşılan öğrenme güçlüğü çeşidi ise disleksidir (okuma güçlüğü). Öyle ki zaman zaman öğrenme güçlüğü ile eş anlamlı olarak kullanılır.Yukarıda bahsedilen belirtilerden bir ya da birkaçının çocukta görülmesi öğrenme güçlüğü tanısının konması için yeterli değildir. Bu belirtilerin sistematik bir şekilde seyretmesi gerekirken tanı konusunda işi uzmanlara bırakmak gerekir.
__________________

Vakit namazinizi kildiniz mi?
Ebu Hüreyre'den (r.a.) rivayetle:
Mü'minin durumu yeşil ekin gibidir. Rüzgar ne taraftan gelse onu eğer. Rüzgar durduğunda doğrulur. Mü'min de böyledir. O da bela ve musibetlerle eğrilir. Kafirin durumu ise çam ağacı gibidir. Allah dilediği zaman sert ve dik durur. ][Bela ve musibetlere uğramaz.
Alıntı ile Cevapla