Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 Arkadaşları:5 Cinsiyet:erkek Yaş:37 Mesaj:
4.833 Konular:
926 Beğenildi:342 Beğendi:0 Takdirleri:62 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Cevap: İNUZEM islam ahlak felsefesi der özeti(tüm haftalar)
C) KANT AHLAKI VE İSLAM’DA AHLAKLILIĞIN EN YÜKSEK İLKELERİ
Normatif İslam Ahlak Kuramlarına baktığımızda, dini yahut geleneksel denilen ahlakın, İslami fakat sade ve sistematik olmadığını; tasavvufi ahlakın, sistematik ama sade ve kapsayıcı olmadığını; felsefi ahlakın ise, sade ve sistematik olmasına karşın yabancı kavramlarla ele alındığı için pedagojik olmadığını söyleyebiliriz.
Kur’an da geçen ayetlerin sık kullanılma istatistiğine göre, ya da genel yapı gözetilerek, bir ayette geçen vurgulu ifadelere göre yapılmalıdır. Sıkça kullanılma istatistiğinin öne çıkardığı dört erdem şunlardır: Sabır, Doğruluk, Affedicilik ve Yardımseverlik. ( 2011 FİNAL S:12 )
Bundan ziyade bizimde tercih ettiğimiz ikinci yol ise, Nahl Suresi 90. Ayette geçen kavramların karşılıkları olan ilkelerdir. Bundan hareketle, hatırda yer tutan ve her Müslüman’ın kolayca anlayacağı dört temel erdem şunlardır: Adalet, Yardımlaşma, İffet ve Merhamet.
( 2011 FİNAL S:8 )
‘İslam Ahlak Felsefesi’ ifadesini tarihsel olarak, Klasik İslam Ahlak Felsefesi ve Modern İslam Ahlak Felsefesi şeklinde iki döneme ayırmak mümkündür. İslam Ahlak Felsefesindeki bu kırılmayı sağlayan, ünlü Alman düşünürü İ. Kant olmuştur. Kant sonrası dönemde Müslüman ahlakçıların artık erdem kavramından ziyade vazife, ilke, ödev, yasa, emir vb. Kant felsefesine özgü kavram ve konuları daha fazla öne çıkardıkları görülmektedir. ( 2011 FİNAL S: 10 )
Erdemler, bireylerin sahip olduğu ve ahlaken övülen nitelikler iken; ilkeler, bireylerin temel davranış kurallarını belirten önermelerdir. İlke, belki biraz ilk kavram ile de bağlantılı görülebilir; o, bir kurallar dizisinin bir veya birkaç ana öğesi, en genel kapsamlı özüdür. İlke cins, kurallar tür gibi düşünülebilir.
( 2011 FİNAL S: 16 )
Aristoteles erdemleri, ‘aşırılığa düşmemek ve hep orta yolda olmak’ ilkesine göre tespit etmekte ve temellendirmektedir. İlke olmadan erdem oluşturmak zordur, erdem haline dönüşmeyen bir ilkenin de fazlaca bir işlevi ve anlamı olmayacaktır.
Kant da, ilkeleri tespit edip vurguladığı kitabın başında da sonlarında da iyi niyet veya iyi niyetli olma erdemine vurgu yapmaktadır. ( 2011 NO YÜKSELTME S:15 )- ( 2011 FİNAL S: 14 )-( 2012 FİNAL S:20 )
KANT’IN AHLAK DÜŞÜNCESİNDE İLKELERİN ÖNEMİ VE KESİN BUYRUKLAR
Kant, Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi adlı kitabının önsözünde, bu çalışmanın içeriğinin, ‘ahlaklılığın en yüksek ilkesi’ nin aranıp bulunmasından ve belirlenmesinden öte bir şey değildir, der.
1-İyi İsteme: Kant ahlakının başlangıç noktası, bilinçli bir ahlaki seçim yaparken sarf ettiğimiz toplam çabaya işaret eden bir nitelik olarak, iyi iradelilik ya da iyi isteme veya iyi istençtir. Kant'a göre, ahlaki açıdan en önemli ve en değerli şey, iyi istemedir; hatta dünyada, dünyanın dışında bile, iyi bir i s t e m e d e n başka kayıtsız şartsız iyi sayılabilecek hiçbir şey düşünülemez. Ayrıca bu iyi isteme, etkilerinden ve başardıklarından ve herhangi bir amaca ulaşmağa uygunluğundan değil, bir isteme olarak, kendi başına iyi oluşundandır.
( 2011 FİNAL S:15 )
2-Ödev: Kant'a göre, ahlaken değerli sayılması gereken eylemler, her şeyden önce, ödevden dolayı yapılmış olan eylemlerdir. Bir eylem hiçbir eğilim duymadan veya hiçbir baskı altında hissedilmeden, yalnız ve yalnız ödev duygusundan dolayı yapılırsa ancak o zaman halis ahlaksal bir değer taşır. Ödev, yasaya saygıdan dolayı yapılan eylemin zorunlu bir sonucudur.
3-İlke: İstemenin öznel ilkesidir ya da öznenin kendisine göre eylemde bulunduğu ilkedir. Yasa ise, her akıl sahibi varlık için geçerli olan ve ona göre eylemde bulunması gereken ilkedir, yani buyruktur. Maksimim de, ‘aynı zamanda genel bir yasa olmasını isteyebileceğim şekilde’ olmalıdır.
İlkenin Önemi:Kant'a göre, "ahlaksal değer söz konusu olduğunda sorun, gördüğümüz eylemler değil, eylemlerin göremediğimiz o iç ilkeleridir.
İlke ve Buyruk: Kant'ın tanımıyla, bir İsteme için zorlayıcı olduğu ölçüde nesnel bir ilkenin tasarımına emir (aklın emri), bu emrin formülüne de buyruk denir. Buyruklar nesnel olarak geçerlidirler ve öznel ilkeler olan maksimlerden büsbütün farklıdırlar.
Buyruklar, koşullu (hipotetik) buyruklar ve kesin (koşulsuz) buyruklar (kategorik imperativ) olarak ikiye ayrılır.
Koşullu buyruklar, insanın ulaşmak istediği başka bir şeye araç olarak bir eylemin zorunluluğunu ortaya koyarlar.
Kesin buyruk ise, bir eylemi kendisi için, başka herhangi bir amaçla ilgi kurmadan, zorunlu olarak sunan buyruktur. Mesela mutluluk amacını geliştirmeye aracı olacak eylemlere yönelik buyruklar koşullu buyruklardır; eylem mutlak olarak değil, mutluluk amacının aracı olarak buyrulmuştur. Kesin buyruklar, öğütlerden farklı ve zorunlu yasalar niteliğindedir.
Kesin buyruk, Kant'a göre kesin buyruk aslında bir tanedir ve o da şudur: ancak, aynı zamanda genel bir yasa olmasını isteyebileceğin maksime göre eylemde bulun. Aynı yerde, "genel ödev buyruğu" da dediği bu buyruğu o şöyle de dile getirmektedir: eyleminin maksimi sanki senin istemenle genel bir doğa yasası olacakmış gibi eylemde bulun. Bunun Pratik Aklın Eleştirisi’ndeki ifadesi de şudur: Öyle eyle ki, senin istemenin maksimi, hep aynı zamanda genel bir yasamanın ilkesi olarak da geçerli olabilsin.
Üç adımlı bir düşünme süreciyle eylemin doğru olup olmadığına karar vermemiz gerekir
1-Maksimini belirle,
2-Maksiminin, kendinle çelişkiye düşmeden, genelleştirilip genelleştirilemeyeceğini düşünüp karar ver,
3-Genelleştirilebiliyorsa onu yap, genelleştirilemiyorsa yapma.
Bu eylemimizin bir maksiminin genel bir yasa olmasını isteyebilmemiz hususu, ahlaksal yargılamamızın en genel veya en temel ilkesidir. Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi adlı eserinde en genel dediği bu ilkeye Kant, Pratik Aklın Eleştirisi adlı eserinde en temel der.
Kesin Buyruk, Bu ilkeye dayalı pratik buyruk şudur: Her defasında insanlığa, kendi şahsına olduğu kadar, başka herkesin şahsına da, sırf araç olarak değil, aynı zamanda amaç olarak davranacak biçimde eylemde bulun.
Kant, birinci ilkenin geçerliliğini yahut ahlaken işlerliğini göstermek için verdiği örnekleri bu ilkenin geçerliliğini göstermek için de kullanır.
Kant'ın üçüncü ilkesi ise, her akıl sahibi varlığın istemesinin, genel yasa koyucu bir isteme olarak görülmesidir. Bu ilkeye göre, istemenin genel yasa koymasıyla bağdaşmayan bütün maksimler reddedilir. İsteme, kendisi yasayı koyan olarak görülmeli; ya da her akıl sahibi varlığın istemesi genel yasa koyucu isteme olarak düşünülmelidir. Aynı zamanda yasa olarak genel olmasını isteyebileceğin maksime göre hep eylemde bulun yahut benzer bir ifadeyle, kendilerini aynı zamanda genel yasalar olarak edinebilecek nesne maksimlere göre eylemde bulun. Bir kişi kendi yasasını kendisi koyacak fakat bu yasa, kendi kişisel çıkarlarına göre koyulan bir yasa olmayacaktır. Aksine bireysel değil, genel bir yasa olabilme özelliği dikkate alınarak konulmuş bir
yasa olacaktır. Bu buyruğun, birinci buyruğa oldukça yakın bir anlam taşıdığı söylenebilirse de buradaki vurgunun, maksimin evrenselleştirilebilirliğinden ziyade, öznenin yasa koyuculuğu üzerinde olduğu görülür. İşte Kant'ın her insanın kolayca yararlanabileceğini savunduğu ana pusulası ve ondan çıkardığı diğer iki pusula bunlardır.
Kant'ın ahlak felsefesinin merkezinde Tanrı değil, pratik aklın kumanda ettiği insan bulunmaktadır.
|