Cevap: İNUZEM felsefe tarihi özetleri (tüm haftalar)
SOFİZM
[Protagoras, Gorgias, Hippias Prodikos, Euthydemos, Antiphon, Thrasymakhos, Kallikles, Kritias]
Sofistlerle birlikte Felsefe’nin konusu Tabiat’tan İnsan’a çevrilmiştir. Odak, İnsan’dır; İnsan, merkezdir ve aslî kriterdir.
Sofistlerin felsefe tarihindeki yerleri şöyle özetlenebilir:
1. Felsefenin konusunu Tabiat’tan İnsan’a çevirmişlerdir.
2. Bilgi konusunu bir problem alanı olarak ele almışlardır.
3. Mantık oyunları (cedel) ile hasımlarını alt etmeye çalışmışlardır. Bu suretle onlar, hakikate varmaktan çok, münazara kazanmaya çalışmakla kötü bir damga yemişler, onlarla birlikte Sofizm, “Safsatacılık” (Safsataiyyun) olarak anılmıştır.
4. İlk defa olarak, paralı felsefe dersleri vermişlerdir. Yâni, “philosophos” veya “sophos” değil “sophistes” (hikmetçi) olmuşlardır. Bu durum, felsefenin asâletine aykırı göründüğü için çok tenkid edilmiştir. (Bilhassa Aristo ve Platon tarafından)
Bilgi konusunu ilk ele alışları da septik ve agnostik tavırlarıyla yakından ilgilidir. Denebilir ki Septisizm ve Agnostisizm ilk defa onlarla belirgin olarak felsefeye girmiştir
5. Politeizm’in zihnî temellerini yıkmışlar yani çok tanrılı inancı yıkmışlardır. Sokrates’in, Platon’un, Stoalılar’ın dinine yol açmışlardır.
PROTAGORAS (M.Ö. 482-411)
Bu filozof, tabiat felsefesini reddeder. Kalkış noktası Herakleitos’dur. O’na göre, mâdem ki Ana Madde (Arke) olan Ateş sürekli değişmektedir, o halde sâbit olmayan tabiatın sabit ve kesin, belirli bir bilgisi edinilmez.
Agnostisizm(bilinemezcilik) ve Septisizm(şüphecilik): Ne tabiatın ve ne de tanrıların varlığı bilinebilir. Bu güvensizlik, bilgi açısından bir agnostisizm ve septisizm’dir. Bu fikirleri O’nun dinsizlikle suçlanmasına yol açmıştır. Allahın ve kainatın ne varlığını nede olmadığını ispatlayabiliriz. Agnostisizm(bilinemezcilik) ilkesini savunur.
Bilgi: Bilgi’nin menşei, Duyulardır der ama duyularda değişkendir der ve şüpheci yaklaşır. hâlde yegâne bilgi olan Duyu Bilgisi de ancak bir ‘doxa’ (vehim) olmaktadır. Bilginin değeri konusunda da, Protagoras, “praxis”i ön plana çıkarır: Bilgi pratik içindir, yâni bilginin amacı teorik değil, pratik olmalıdır ve Bilgelik de budur.
|