Cevap: Haftanin konusu: muslumanlar neden geri kaldi?
İslam Dünyası Neden Geri Kaldı?
Mehmet Ali Bulut köşesinde, Bediüzzaman Said Nursi'nin Hutbe-i Şamiye adlı eserinde bahsedilen, müslümanları gerilemesine mukabil avrupanın gelişmesine sebep olan altı hastalıktan bahsediyor. Hutbe-i Şamiye, Bediüzzaman'ın 35 yaşında iken (1912-13) hacca gitmek niyetiyle uğradığı Şam'da, Emeviyye camiinde irade ettiği bir hutbedir.
Bediüzzaman, o altı hastalığı şu şekilde sıralar:
Birincisi: Ye'sin, ümitsizliğin içimizde hayat bulup dirilmesi.
İkincisi: Sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi.
Üçüncüsü: Adavete muhabbet.
Dördüncüsü: Ehl-i imanı birbirine bağlayan nurani rabıtaları bilmemek.
Beşincisi: Çeşit çeşit sari hastalıklar gibi intişar eden istibdat.
Altıncısı: Menfaat-i şahsiyesine himmeti hasretmek.
ÜMİTSİZLİK
O hastalıkların ilki, Yeistir. Yani ümitsizlik! Çünkü zaman içinde imanın insana bahşettiği yaşama sevincine rağmen tüm İslam yurtlarında ‘ümitsizlik' hayat bulup dirilmiştir. Geleceğe umutla bakmak yok olup gitmiştir. Müslümanlar, içine düştükleri meskenetten kurtulmak için adım atma gereği duymamışlar asırlar boyunca. Her an değişip tazelenen bir dünya içinde, öylece kalmak, zaten tek başına bir toplumu bitirebilecek bir beladır…
SIDK VE DOĞRULUK
İkincisi, toplum hayatında sıdk ve sadakatin değer yitirmiş olmasıdır. Halbuki İslam'ın özü Sıdk ve doğruluktur. O olmadan İslam olmaz. Bir yerde yalan ve yalancılık hayat bulmuşsa orada İslam barınamaz.
Bediüzzaman onun da çaresini kendince aktarır. İslam dünyasının bu beladan da kurutulacağına inancı tamdır…
HASED VE KISKANÇLIK
Üçüncüsü ‘Adavete Muhabbet' dediği, sevgisizliğin yürekleri kuşatmasıdır. Müslümanlar birbirini sevmeyi unutmuştur. Bir arada sevgiyle yaşamak varken, düşmanlığın yolunu açan, düşmanlıkları sevdiren, insanları yalnızlığa iten hased ve kıskançlığın yaygınlık kazanmış olmasıdır.
Bediüzzaman bu düşmanlığa sevginin ne bela bir musibat olduğunu izah ettiktan sonra ondan da kurtulmanın yollarını izah eder.
MANEVİ BAĞLAR
Dördüncüsü, islim toplumunda bireyleri birbirine bağlayan nurani bağların bilinmemesiveya unutulması,
DİKTATÖRLÜK
Beşinci musibet istibdattır. İstibdat, yani ‘zorbalık', diktatörlük! Kendi fikrinden başkasına itimat etmemek! Hemen hemen her alanda, idare etme noktasına geçenlerin hemen dayatmacı bir usul edinmesidir. Bir tür ağalık!
Herhangi bir şekilde eline bir üstünlük geçiren bir insanın, emrinin altında bulunan veya gücünün yettiği insanlara kendi görüşünü zorla empoze etmesi… onların da bir görüşünün olabileceğini kale almaması hali…
Esasında bugün de bu hal -hem de daha da şiddetlenmiş olarak- devam etmektedir. Şeyhlerimiz sultan; sultanlarımız, despot; despotlarımız gaddar; gaddarlarımız insafsız ve hadsiz… Elinin altındakileri birer malzeme gibi görüyorlar... Yoksa hangi vicdana, meydanda oturan masumları mitralyözlerle taratabilirsin? Adamın aklına gelmiyor ki onlar da candır ve o canlara kıymak haramdır…
Bediüzzaman'a göre, Müslümanları bu hale düşüren, onlardaki istibdat-severliktir. Bu istibdat ve istibdat severlik İslam'ın da Müslümanın da belini kırmıştır. İslam toplumlarını bundan kurtarmak ve yerine Kur'ani hürriyeti yerleştirmek uğruna nüfusun yarısı telef olsa değer, demeye getirir.
Çünkü ona göre Müslümanları mahveden en birinci hastalık istibdattır. O, her ahlaksızlığa, her cinayete ve zulme kapı aralayan bir musibettir. Kuran ile asla uzlaşmayacak bir haldir. Ama istibdat arzusu İslam dünyasının en temel özelliği olmuştur. Ona göre Mutezile ve Cebriye gibi sapkın mezheplerin ortaya çıkması bile bu istibdat fikrindendir… ‘hocanın vurduğu yerden gül biter' sözü o istibdadın, ne kadar masum kisvelere bürünmüş olduğunu da göstermektedir…
O hutbeyi o gün orada okuyan Bediüzzamana göre İslam toplumu bu beladan da kurtulacaktır. Çünkü insanlığın gidişatı o yündedir. Herkesin ilerlediği, terakki ettiği bir zamanda Müslümanlar o eski hale razı kalamayacak ve ilerlemesine engel olan halleri ortadan kaldıracaktır. Müslümanlar da nihayet istibdadın her kötülüğün anası olduğunun farkına varacaklar ve onu yurtlarından kovacaklardır...
ŞAHSİ MENFAAT
Altıncı hastalık, “Kişisel Çıkarı öncelemek”.
Fedakarlık ve isar medeniyeti olan İslam'ın, ‘ben rahat yaşayayım da gerisi tufan' anlayışının en rezil mertebesi olan ‘kendi çıkarını esas bilme' hastalığı yüzünden acı çektiğini söyleyen Bediüzzaman’a göre Müslümanlar sonunda bu rezil ve hasis huylarını da bırakacaklar. Tıpkı sahabede olduğu gibi İslam'ın ve Müslümanların rahatı için kendi menfaatinden vaz geçecek olgunluğa ulaşacaklar.
O hutbesinde Bediüzzaman o hastalıklardan kurtulma çareleri de önerir… Müslümanlar o hastalıklardan kurtulduklarında kimse onları tutamayacak ve İslam medeniyeti yeniden ayağa kalkacaktır… Çok ümitvardır bu konuda…
Tarih : 29.08.2013
Kaynak : Risale Ajans
|