Durumu: Medine No : 21422 Üyelik T.:
08 Kasım 2012 Arkadaşları:35 Cinsiyet: Mesaj:
3.298 Konular:
784 Beğenildi:132 Beğendi:34 Takdirleri:141 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Mutsuz bir evlilik her şeye rağmen devam etmeli mi? Mutsuz bir evlilik her şeye rağmen devam etmeli mi? Önceki gün üniversitede öğrenci arkadaşlarla “Anne Baba Eğitimi” dersinde, “Mutsuz bir evliliği her şeye rağmen devam ettirmek mi, yoksa ayrılıp çocuğu daha huzurlu bir ortamda yetiştirmeye çalışmak mı daha doğru karardır?” konusunu işledik.
Bu, öyle kolay cevap verilecek bir soru olmasa da, enine boyuna konuşmayı denedik.
Eşler, ayrılık kararını sadece kendini düşünerek verecek olsa, bir kerecik yaşanacak ömrü, mutsuzca tamamlamaktansa, ayrılıp mutlu olmaya çalışmak daha cazip gibi görünür.
Ancak, işin içine çocuk da girince, bu, öylesi kolay verilecek bir karar olmaktan çıkar.
Eğrisi doğrusu ile geceler boyu düşünmek… İç içe geçmiş onlarca soru ile aylarca boğuşmak… Bir taraftan kendi mutsuz yanlarına bakıp için için acı duymak… Diğer taraftan çocuğa bakıp anne-babasız bırakmaya kıyamamak…
Ayrılık öncesi depresyon, kişinin kendi ile çocuğunun arasında kalma çaresizliğinden başka bir şey değildir aslında.
Derste tartışma konusunu daha da açabilmek için, yaşanmış bir örneği paylaştım öğrenci arkadaşlarla.
35 yaşlarında bir beyefendi, 9 yaşındaki kız çocuğunda dikkat dağınıklığı olduğu için yardım almaya gelmişti bir gün.
Gözlemledim… Çocukta bir sorun görünmüyordu. Ancak mutsuz bir çocuktu. Bitkindi sanki. Yüzünde, “çocuksu tebessüm” görünmüyordu.
Görüşmemiz bittikten sonra, babası ile yeniden durum değerlendirmesi yaptık.
Çocuktaki mutsuzluk hali, babasında da vardı.
Konuştuk… Mutsuz olmadığını, aksine her şeyin çok yolunda olduğunu söyledi. Güzel bir evliliği olduğunu, eşinin çok iyi bir insan olduğunu söyledi. Maddi imkânları da yerindeydi. Ancak çocukluk yıllarını konuştuğumuzda, derinlerde yatan bir huzursuzluğun varlığı gözler önüne serildi.
Bu baba, 7 yaşında iken anne babası ayrılmış…
Başlangıçta ne olduğunu çok da anlayamamış. Ancak yıllar geçtikçe sanki bir suçlu gibi içinde gizlediği ayrılık acısını daha çok duyar olmuş.
Üniversite yıllarında bir kız ile tanışmış, evlenmeyi düşünmüş. Ancak kızı ailesinden kim isteyecek sorusu geceler boyu düşünceye sevk etmiş genç delikanlıyı. Babası gitse kızı istemeye, annesi bunu kabullenemez. Annesi gitse, babasının zoruna gider. İkisi birlikte zaten gidemezler, ikisi de ikinci evliliğini yapmış. Durumu kızın ailesi ile paylaşsa, ayrılmış bir anne babanın çocuğu olmak, kendi hakkında olumsuz düşünceye sebep olur zannı ile haftalarca depresyondan çıkamamış. Bu kararsızlık kızın dikkatini çekmiş. Konu açılmış… Kız, bunu hiç de sorun etmeden, kendi ailesi ile konuşmuş. Ailesi, “Madem öyle, önce babası gelsin istemeye, sonra da annesi” diye anlayış göstermişler.
Evlenmişler, ama anne babasının ayrılık sorunu hep gölgelemiş evliliği. Düğünün, annesinin yaşadığı yerde mi, babasının yaşadığı yerde mi olacağından, çocukları dünyaya geldiğinde koyacakları isme dek... Bayramlarda büyükleri ziyarete gittiklerinde, çocukların “Bu hangi dedem” diye çocukça sorularına kadar sorun olmuş.
Bu genç baba, hüznünün nedenini anlatırken “İçimde, derinlerde bir yerlerde bitmeyen bir acı var sanki” diye tarif etti. Anne babasının 28 yıl önceki ayrılık kararı, kendisinden, çocuğuna aktarılan mutsuz bir surata dönüşmüş.
Bu örneği derste anlattığımda, bir öğrencimin gözleri doldu. “Bu duyguyu tanıyorum ben” deyiverdi…
“Nereden tanıyorsun?” diye sorduğumda, “Ben de ayrılmış bir anne babanın çocuğuyum. Ben de evlendim. Bunların hepsini gizli gizli ben de yaşadım. Hâlâ da yaşamaya devam ediyorum. Şu an oğlum sünnet olacak, sünnet düğününe anne babamı birlikte çağırıp çağırmayacağımın sorusu beni boğuyor.” dedi.
Her şeye rağmen evliliği sürdürmeye çalışmak doğru bir karar olsa da ayrılık bazen kaçınılmaz olabiliyor.
Ayrılık kararı alan eşlerin, “yaşanmış güzel günlerin hatrına” birbirlerinden dostça ayrılmaları, “çocuklarının geleceği için” birbirleri ile düşmanlık etmemeleri, sadece medeni bir insan tavrı değil, aynı zamanda çocuklarının içine dinmek bilmez bir hüzün bırakmamak için insanlık görevidir.
ALINTIDIR
ADEM GÜNEŞ |