Cevap: Kelama Giriş Ünite özetleri 1-10 Ünite 2- Kelâmın Doğuşu
Kelamın yöntemi iki bilgi kaynağından beslenerek gelişmiştir.
Bunlardan birincisi vahy ve nakil; Vahyin eseri K.K ve ikincisi de akıldır. Kelamın ana konularının ortaya çıkışı · Beş döneme ayrılabilir:
1. Hz. Peygamber Dönemi: vahyin devam ettiği dönem.
2. İhtilaflar Dönemi: kelami tartışmaların ortaya çıktığı ilk fikri hareketlerin başladığı dönem.
3. Mutezile mezhebinin ortaya çıkış dönemi.
4. Ehli kitap kelam mezheplerinin ortaya çıkışı.
5. Yeni ilmi kelam dönemi: On dokuzuncu asrın sonundan başlayarak halen devam etmekte olan dönem. Hz. Peygamber Dönemi
v Kur’an vahyinin devam ettiği ve hz. Peygamberin vefatına değin süren dönem.
§ Bugünkü anlamda herhangi bir İslami ilim olmadığı için kelam ilmi de yoktu.
Bütün bunlar bu dönemde hiç tefekkürün bulunmadığı veya itikadi problemin çıkmamış olması anlamına gelmez.
Cennet cehennem hayatı konularında çok konuşulup düşünülmüş konuşulmuştur ve peygamber bunları yasaklamamıştır.
v K.K henüz tamamlanmamıştır.
v Dönemde aykırı fikirler çıkmamıştır.
v Akla takılanları Hz peygambere sorma şansları vardı.
v Peygamberimiz (SAV) diğer dinlerin mensuplarının da kasıtlı ya da iyi niyetle sorulmuş sorularını da cevaplamıştır.
v Peygamber bunu yaparken vahy ve Allah’ın kendisine verdiği bilgi ile hareket ediyordu.
v Peygamber insanlarla tartışmıştır. (Necran Hıristiyanlarıyla Hz. İsa’nın şahsiyet ve mahiyetini tartışması meşhurdur) İlk İhtilaflar Dönemi
Bu ihtilaflar dahili ve harici sebeplere dayanır. DAHİLİ SEBEPLER
v Müteşabihatın direk olarak anlaşılamaması
v Siyasi nedenler HARİCİ SEBEPELR
v Tercüme faaliyetleri
v Fetih ve başka sebeplerle başka kültürlerle karşılaşılması KIRTAS HADİSESİ
! Şia ekolünün önemli dayanaklarından biridir.
Peygamberin ölüm hali üzerindeyken “bana kağıt ve kalem getirin size yazı yazdırayım ki benden sonra sapıklığa düşmeyesiniz “ dedi. Bir kısım sahabe isteğini yapmak istedi hz. Ömerin de aralarında bulunduğu grup ise bu bir vahy değil yorulmasın dediler ve kağıt getirilmesi. Bun da “kırtas hadisesi” denildi.
Bütün bunlar bu dönemde hiç tefekkürün bulunmadığı veya itikadi problemin çıkmamış olması anlamına gelmez.
Cennet cehennem hayatı konularında çok konuşulup düşünülmüş konuşulmuştur ve peygamber bunları yasaklamamıştır. HİLAFET MESELESİ
! Aslında hilafet İslam hukukunun meselesidir. Burada konu edilmesi şia ekolunun konuya itikadi muhteva kazandırması üzerine olmuştur.
v Aslında K.K halifenin kim olacağı ya da nasıl seçileceği konusunda bilgi yoktur.
Hilafet meselesi etrafında İslam düşüncesinde ortaya çıkmış fikirler
Ø Ehlisünnet görüşü: Hz. Peygamber kendinden sonra kimin halife olacağı ile ilgili bir belirleme yapmamıştır. Dolayısıyla halifenin belirlenmesi seçimle olmalıdır. Bu minvalde istişare ile Ashap HZ Ebu Bekir’i halife seçmiştir.
Ø Şia ‘nın görüşü: Halifelik meselesi seçime bırakılacak bir iş değildir. Halife nassla belirlenir. Hz peygamber Hz. Ali ‘yi kendisinden sonra halife olarak tayin etmiştir.
Ø Haricilerin görüşü: Ehlisünnetle aynı görüştedirler. Halifenin belirlenmesi seçimle olmalıdır. Siyasi anlaşmazlıklar ve İç savaş
Hz.Osman’ın şehadeti Cemel ve Sıffın olayları sonucu ortaya çıkan kelami sorunalr :
1. Büyük günah işleyenin durumu:
Hariciler e göre ; Adam öldürmek gibi büyük günah işleyen kişi dinden çıkar kâfir olur. Ölünce de ebediyen cehennemde kalır ve azabı kâfirinkinden farksızdır.
Mutezileye göre; Dinden çıkarsa da kâfir olmaz. İman ile küfür arasında kalır. Ne mümin ne de kâfir sayılır. Ölünceye dek tövbe etmesi beklenir. Tövbe etmeden ölürse ebedi olarak cehennemde kalır. Buna rağmen azabı kâfirlerinkinden daha hafif olur.
Mürciye’nin görüşü; konu hakkında hüküm verilmemelidir. Sorun ahrete ertelemek uygundur.
Ehli Sünnetin görüşü; günahlar helal sayılarak işlenmedikten sonra kişiyi dinden çıkarmaz. Bununla birlikte günahlar imana zarar verir ve sahibi ahrette cezalandırılır. Allah dilerse affedebilir.
2. İmanın tanımı mahiyeti iman –amel ilişkisi meselesi:
3. Kader ve irade hürriyeti. Kader ve irade hürriyeti Sorunu
Bu sorun etrafında gelişen mezhep\ekoller:
Cebriyye: Metinleri kendi fikirlerini onaylatacak şekilde anlayan ve anlamlandıran ekoldür.
İnsansın hareketlerinde yapıp ettiklerinde etkin olmadığını cebr halinde olduğunu ileri sürer.
Mutezile ve ehlisünnet de cebriye ye tepki olarak doğmuştur. Müslümanların diğer din mensuplarıyla karşılaşmaları
Ø Arabistan yarımadası sakinleri sade bir hayat ve pek karmaşık olmayan bir din anlayışına sahiptiler. Oysa yeni alınan topraklarda yaşayanların din anlayışları daha farklı ve karmaşık olur.
Ø Suriye ile Mısır’da Hıristiyanlık ve Yahudilik yaygın dinlerdi.
İran ve Irak ‘ta Mecusilik Sabilik Mazdekıyye Seneviyye ve Zerdüştilik yaygın dinlerdi.
v Dolayısıyla dine yeni girenlerin yeni görüşler ortaya çıkarması eski inanışlarının ve kültürlerinin tesiriyle farklı fikirler savunmaları doğal bir durumdu.
Ø Ayrıca yeni fethedilen yerlerde islam’ı gerçekten kabul edenlerin yanında İslam akidesini bozmak niyetiyle çalışanlar da vardı. (Batınıyye grubu buna örnektir.)
Ø Hıristiyanlarla (Suriye Mısır gibi ülkelerde iran hint ve yunan felsefesinden etkilenmiş olan ) Müslümanların karşılaşması sonucu her iki taraf da kendi dinlerinin savunusunu yapmıştır.
! Bu arada Müslüman Âlimler de Hıristiyanlık ve diğer dinlere karşı reddiyeler yazmıştır.
Er- Red alen –nasara
Er-Red alel Mecus
Er-Red aless Sümeniyye
Er-Red aled Dehriyye
Er-Red alet Tabiyyin
Özellikle allah’ın birliği zatı ve sıfatları teşbih tescim konularında önemli tartışmalar yaşanmıştır.
Hıristiyan ilahiyatçı Yuhanna ed-Dımeşki Allah’ın birliği ve Hz İsa’nın tabiatı hususlarında Müslümanlarla nasıl tartışılması gerektiği üzerinde çalışıp metot belirlemeye çalışmış İslam’a karşı reddiyeler yazmıştır. v Farklı dinlerle karşılaşılması sonucu tartışılan başlıca konular:
Ø Tevhid
Ø Teslis
Ø Teşbih
Ø Tescim
Ø Kader
Ø Cebir
Ø İhtiyar
Ø K.K Hakikatleri
Ø Tevrat ve İncil’in tahrif edilmişliği
Ø Nübüvvet
Ø Mesih
Ø Mehdi Tercüme faaliyetleri
Fethedilen yerlerde Yunan felsefesinin ağırlıkla bilindiği ve kullanıldığı ve metodundun da faydalı olacağı görülmüş böylelikle tercüme hareketleri başlamıştır.
Tercüme hareketleri yalnız felsefe değil tabii ilimler tıb kimya astroloji simya ahlak bilimleri eserlerini de içermektedir.
Ø Emeviler’in son zamanlarında başlamış Abbasilerden Mansur Harun Reşit ve Memun zamanında devam etmiştir. İlk tercüme faaliyetleri Mansur zamanında mantık alanında gerçekleşmiştir.
Ø İlk tercümeler pozitif bilimlerle ilgilidir daha çok
Ø Mantık alanındaki ilk tercümeyi İbn el-Mukaffa yaptığı söylenir.
Ø Sistemli olarak felsefe tercümeleri Memun zamanında yapılmaya başlanmıştır. Pek çok “Darul Hikme “( felsefe akademisi ) kurulmuştur.
§ Yunan felsefesinin İslam dünyasına aktarılmasında dönemin ilim merkezleri olan “İskenderiye” “Cündişapur” “Harran” okullarının rolü büyüktür.
§ Bu okullarda okutulan diller; Yunanca Süryanice Pehlevice ‘dir.
KELAM –FELSEFE yakınlaşmasına en çok meyleden Mutezile Grubu olmuştur. Mutezile âlimleri önce felsefenin yöntemlerini öğendiler sonra bu yöntemleri onlara karşı kullanmaya başladılar.
Ø Bu felsefe faaliyetleri sonucu yetişen ilk İslam filozofları yetişmiştir; KINDİ FARABİ İBNİ SİNA gibi. Usuluddin de İhtilafın hükmü:
Ø İdeolojik olan İslam toplumunu parçalamaya yönelik ihtilaflar caiz görülmemiştir.
Ø Dinin temel prensiplerinde ihtilaf etmek caiz görülmemiştir.
Ø Birkaçı dışında İslam âlimleri dinin ana prensipleri dışında itikadi bir konuda ihtilafları olan fırkanın tekfir edilemeyeceğinde ittifak üzeredirler.
|