Tekil Mesaj gösterimi
Alt 20 Mayıs 2015, 10:20   Mesaj No:5

EyMeN&TaLhA

Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:EyMeN&TaLhA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 21422
Üyelik T.: 08 Kasım 2012
Arkadaşları:35
Cinsiyet:
Mesaj: 3.299
Konular: 784
Beğenildi:131
Beğendi:34
Takdirleri:141
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Atauzem felsefe tarihi özetleri 1-14

4.ÜNiTE

1. Aristoteles (M.Ö. 384-322)

Filozof, ansiklopedist, ahlakçı ve mantıkçı gibi birçok niteliği kendisinde toplamış bir filozoftur. gözlemci kimliğini öne çıkarmıştır. İyi bir eğitim alan Aristoteles, Platon‟un öğrencisi olmuştur. Daha sonra Makedonya kralı Philip‟in, sonradan Büyük İskender lakabını alacak olan oğlunun uzun süre öğretmenliğini ve danışmanlığını yapmıştır. Sonraları öğrencisi İskender‟in dünyayı egemenliği altına alma düşüncesine sıcak bakmadığı için Makedonya‟dan ayrılmış ve Lykeion‟a yerleşmiş ve burada, bugünkü lise (lycee)nin temeli olan, kurulduğu yere nispetle de Lykeion denilen okulunu kurmuş ve burada uzun yıllar eğitim-öğretim faaliyeti sürdürmüştür. İskender‟le sevgi, saygı ve dostluğu devam eden Aristoteles, İskender‟in ölümünden sonra onun himayesi üzerinden kalkan Aristoteles, dinden uzak olmakla suçlanmış, Sokrates‟in akıbetine uğramamak için Atina‟dan ayrılarak Chalcis adasına sığınmış ve kısa bir süre sonra M.Ö. 322‟de burada ölmüştür. Aristoteles‟in eserlerini birkaç konu başlığı altında toplamak mümkündür. Bunlardan biri mantıkla ilgili olarak yazmış olduğu ve mantığın klasik kitabı sayılan Organon‟dur. Bu kitabını altı bölüm halinde yazmıştır.

Organon, basit bilgilerden karmaşık bilgilere doğru götüren zihin aleti anlamındadır. Organon‟un bölümleri ise, Kategoriler, Önermeler, Birinci Analitikler, ikinci Analitikler, Topika ve Sofistik Delillerden oluşmaktadır. Bu bölümlerden Kategoriler varlıkların ana formları, Önermeler düşünce üretme, Birinci Analitikler kıyas, İkinci Analitikler tanım, sınıflama ve bilginin ilkeleri,Topikler diyalektik kıyaslar ve Sofistik Deliller ise Sofistlerin yanlış çıkarımları üzerine yazılmıştır. Bu eser daha sonra Porphirius‟un Ġsagogie‟sinin eklenmesiyle yedi bölüme çıkmıştır. Daha sonra büyük Türk-İslam Filozofu Farabi‟nin (870-950) Poetika ve Retorika‟yı da eklemesiyle dokuz bölüme çıkmış ve yüzyıllar boyunca bu haliyle devam edegelmiştir. Aristoteles‟in eserleri arasında önemli bir yeri de onun fizikle ilgili yazmış olduğu eserler alır. Bunlar doğadaki unsurlardan söz eden Fizik, astronomiden bahseden Göğe Dair (Sema), OluŞ-BozuluŞ ve Meteoroloji,hayvanlarla ilgili yazmış olduğu Hayvanlar Tarihi (Zooloji), bitkilerden söz ettiği Bitkiler (Nebatat) gibi eserlerdir. Onun asıl önem verdiği ve adını koymadığı eseri ise Metafizik‟tir. Asıl felsefesi bu eserde bulunmaktadır. Aristoteles, aslında bu bahsi ilk Felsefe olarak adlandırmıştır. Bu adlar aynı zamanda bir Türk-İslam filozofu olan Ġbn-i Sina (980-1037) tarafından Ma Kable‟t-Tabia (Fizikten Önceki Felsefe) ve Ma Ba‟de‟t-Tabia (Fizikten Sonraki Felsefe) olarak da
kullanılmıştır. Aristoteles‟in yine yüzyıllar boyu etkili olmuş eserlerinden biri de ruhla ilgili yazmış olduğu De Anima (Ruh Üzerine) adını taşıyan kitaptır.

Aristoteles‟in üzerine yazmış olduğu bir diğer önemli konu ise ahlaktır. Onun ahlakla ilgili eserlerinden biri, oğlunun adını verdiği Nikomachos‟a Etik, diğer kitabı ise Eudemos‟a Etik ismini taşır. Devlet felsefesi üzerine de eser yazmış olan Aristoteles‟in bu konudaki eseri Politica adını taşımaktadır. Aristoteles bu eserinde de „zoon politikon‟ diyerek insanın sosyal bir varlık olduğuna işaret etmektedir. Son olarak sanatla ilgili yazmış olduğu eserlerden söz edilecek olursa bunların da Poetika ve Retorika adlarını taşıdığını belirtmek gerekir.

1.1. Aristoteles'in Mantık Anlayışı

Mantık, doğru düşünme ve doğru ifade etme anlamındaki logic kelimesinin Arapça‟daki karşılığıdır. asıl mantık kuralları Aristoteles tarafından Organon isimli eserinde ortaya konulmuştur. Daha önce de belirtildiği gibi Organon, altı kitaptan meydana gelmiştir. Bu kitaplardan birincisi Kategoriler‟dir. Kategoriler düşünmeye konu olan nesnelerin adeta formlarıdır. Konuşurken bu zihin formlarını dikkate alarak düşüncelerimizi şekillendiririz. Aristoteles‟e göre bu formlar cevher, nicelik, nitelik, bağıntı, mekan, zaman, hal, mülkiyet, etki ve edilgidir.

1- Bir obje tümel bir kavram altında toplanabilir; sözgelimi bu bir insandır,
2- Bu objenin niceliğini soruşturabilir ve mesela bu nesnenin çokluğunu, azlığını, sayısını, büyüklüğünü, küçüklüğünü ifade ederiz.
3-Yine aynı nesnenin ne gibi vasıfları bulunduğunu sorgular ve sözgelimi sıcaklığını, soğukluğunu, sertlik ve yumuşaklığını.. ifade ederiz.
4- Aynı objenin diğer nesnelerle olan ilgisini de bağıntı kategorisiyle ifade ederiz. Çocuğun anne-baba ile olan ilgisi,
5- Nesnenin nerede olduğunu bu kategoriyle belirleriz. Ağaç ormandadır.. gibi.
6- Zaman kategorisiyle nesnenin geçmişle ya da şimdi ile olan bağını ortaya koyarız
7- Objenin bulunduğu durum hakkında hal kategorisiyle hüküm verir ve mesela „kapı açıktır‟
8- Bu kategori de ise objenin neye sahip olduğunu belirler ve sözgelimi „Ahmet‟in arabası var‟ deriz.
9- Objenin ne yaptığını etki kategorisiyle ifade ederiz ve mesela „Ahmet çalışıyor‟ deriz.
10- Son olarak ise obje üzerindeki etkilerden, objenin neye maruz kaldığından edilgi kategorisiyle söz etmiş oluruz ve mesela „evi su bastı‟ deriz.

Aristoteles‟in kategorileri oluşturmasındaki neden, konuşmanın düzgün ve anlamlı olmasını sağlamaktır. İslam düşünürü Farabi bunu nutk-ı dahili ve nutk-ı harici olarak isimlendirmiştir. Nutk-ı dahili iç düşünme demek olup, zihin kategorilerini karşılarken, nutk-ı harici ise bu iç düşünmenin kelimeler yoluyla konuşma olarak dışa yansımasını ifade etmektedir.

Organon‟un ikinci kitabı Önermeler olup Aristoteles mantığının ve bilgi teorisinin de en önemli konusudur. Önerme, zihnin kategoriler yardımıyla dış dünya hakkında vermiş olduğu kısa hükümdür. Her önermede bir süje (özne, fail) bir de yüklem bulunur. Bu iki bölümün bir hüküm ifade edebilmesi için de bir bağlama ifadesi gerekir ki buna da kopula adı verilmektedir.dır eki gibi...örn: “Kaplan bir hayvandır” Sözgelimi birinci önerme, “Bütün insanlar ölümlüdür”; ikinci önerme, “Ben bir insanım”. Bu iki önermede orta terim insan kavramıdır. Orta terimin sonuçta bulunmayacağı ilkesini koyan Aristoteles, bu iki önermeyi birbirine bağladığında orta terim kendiliğinden ortadan kalkmakta ve sonuç önermesinde yeni bir hüküm ortaya çıkmaktadır.

Sonuç önermesi “Öyleyse ben de bir ölümlüyüm”. Aristoteles Organon‟un Analitikler adını verdiği bölümlerde ayrıca çeşitli kıyas figürleri geliştirmiş, bunları ayrıntılarıyla açıklamıştır. Aristoteles‟in ortaya koymuş olduğu tüm bu kıyas çeşitleri, kategorik (şartsız) kıyas olarak isimlendirilmiştir. Bu kıyas türü sonraki dönemlerde de kullanılarak ve buna ilave olarak hipotetik (şartlı) kıyas türü de geliştirilmiştir. Aristoteles bu bölümde ayrıca bir taraftan bilimsel kıyas ile alelade kıyası birbirinden ayırt etmekte, bir taraftan da zihnin temel ilkeleri olan özdeşlik, çelişmezlik ve üçüncü ihtimalin yokluğu prensiplerinden söz ederek, kıyasın tümdengelim ve tümevarım türlerini de ortaya koymaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken önemli husus Aristoteles‟in „zihnin temel ilkeleri‟ adını verdiği prensipleri, aklın doğrudan doğruya sezgi yoluyla kavradığını belirtmesidir.

Aristoteles, Topikler‟de ise mantığın kötü amaçlar için kullanıldığı durumlarda ne tür sonuçlar ortaya çıkabileceğini göstermeye çalışır. Bunu yaparken de diyalektik kıyası inceler. Böylece öncüller değiştiğinde sonucun değişeceğini savunanların tezlerinin doğru olmadığını ispatlamaya çalışır. Bunun için sağlam bir yöntemin ne olduğunu bulmayı amaçlar.

Organon‟un altıncı kitabı olan, Topikler‟e bir ek olarak yazıldığı düşünülen Sofistik Deliller ise yanlış çıkarımların yapısına ilişkin bir analizdir. Burada Aristoteles yanlış çıkarımları iki grupta ele alır. Bunlardan birincisi dilden kaynaklı olanlar ikincisi ise dilden kaynaklı olmayanlardır. Dilden kaynaklı olan yanlış çıkarımlar; çift anlamlılık, ikiz anlamlılık, sözcüklerin yanlış bir biçimde birleştirilmesi ve bölünmesi, vurgu yanlışları ve gramer yanlışlarıdır. Dilden kaynaklı olmayan yanlış çıkarımlar ise daha çok anlam konusunda yapılan yanlışları içermektedir.

1.2. Aristoteles‟te Bilgi Teorisi

Aristoteles‟e göre zihni ve akli bilgilere temel oluşturan asıl bilgileri duyular ve tecrübe yoluyla elde ederiz. Bu duyu ve zihnin ortak çalışmasında akıl iki yönlü işlev görmektedir. Önce zihne gelen bilgiler pasif akıl tarafından algılanmakta ve korunmakta daha sonra ise zihindeki bu aklın izlenimleri aldıktan sonra bunları aktif aklın kategoriler yardımıyla işlemesi, düzenlemesi ve sözcükler aracılığıyla ifade etmesidir.

Daha önce belirtildiği gibi Platon‟a göre bilgi doğuştandı. Çünkü ruh ideler evreninden geçerken oradaki, bu evrende var olan her şeyin aslının bulunduğu ideleri görüyor ve öğreniyordu. Bilgi ise yalnızca daha önceden ideler evreninde bilinenin burada hatırlanmasından ibaretti. Halbuki Aristoteles‟e göre her şey bu evrende olmaktadır. ideler evreni diye reel bir evren mevcut değildir.Aristoteles e göre ideler evreni diye reel bir evren mevcut değildir. Bir nesneyi bilmek, onu önce bir kavram altında toplayıp daha sonra ise o nesnenin tikel özelliklerini tanımaktır. Bir
objenin altına sokulduğu genel kavram zorunlu, tek tek özellikleri ise tesadüfidir.

1.3. Aristoteles‟e Göre Varlık ve Oluş

Aristoteles‟e göre oluşun gerçekleşmesi için, biri nesnenin genel özelliklerini belirleyen ve değişmesi söz konusu olmayan, bir başka ifadeyle zorunlu olan şekil (form, suret) ve diğeri de varlığı zorunlu fakat değişmez olmayan ve dış tesirlerle belirlenen, imkan dahilinde bulunan madde gereklidir. Aristoteles dış dünyadaki gerçekliğin sürekli bir değişim halinde olduğunu gördüğü için, evrende sürekli bir oluş hali bulunduğunu da kabul etmiştir. Ancak bu değişime konu olan varlıkların, kendiliklerinden var olmaları mümkün değildir. Bu bakımdan Aristoteles, başlangıcı olmayan, yani ezeli olan ve aynı zamanda sonsuz olan şekilsiz bir ham maddeden söz etmektedir. Her oluşun temelini bu ham madde
oluşturur. Empirik dünyada görülen varlıklar ise artık şekil kazanmış durumdadırlar ve bu empirik dünyada şekilsiz hiçbir madde bulunmamaktadır. Bu bakımdan ne maddesiz bir şekil düşünülebilir ne de şekilsiz bir madde. şekil de madde gibi sonsuzdur ve belli bir zamanda meydana gelmemiştir. Buradan da anlaşılmaktadır ki Aristoteles oluşun gerçekleşmesinde maddenin ve şeklin ezeliliğini kabul etmek suretiyle bunların yaratılmış birer varlık olmadıklarını öne sürmektedir. Oluş, daha önce de ifade edildiği gibi, bir imkan halinden gerçekliğe geçiştir. imkan, maddededir. Gerçeklik ise şekille olmaktadır. Aristoteles‟e göre alemdeki oluşu ilk defa harekete geçiren kuvvet, Tanrı‟dır. Madde ve şekil ezelidir, yaratılmamıştır, bir aradadır ama onlardan yeni varlıkların ortaya çıkmasına neden olan güç, Tanrı‟dır. Her oluşun başlangıcında Tanrı bulunduğu gibi, sonunda da Tanrı bulunmaktadır. Çünkü Tanrı tarafından harekete geçirilen oluş, Tanrı‟ya doğru dönen bir oluşu da içermektedir.

Aristoteles‟e göre bütün varlıklara ilk hareketi vermesinden dolayı Tanrı “ilk muharrik”tir, ancak bu ilk muharrikin kendisi hareket etmez. Çünkü Tanrı‟nın da hareket edebilen bir varlık olduğu kabul edilecek olursa hareket eden ve harekete getiren sonsuz bir sebepler zinciri oluşur ki, o takdirde hareketin ilk sebebine ulaşma imkanı ortadan kalkar. İlk hareketi veren Tanrı‟nın verdiği bu hareket, artık sonsuz bir hüviyet kazanmaktadır. Hareket gibi Tanrı da sonsuzdur ancak Tanrı, aleme hareket kazandıran madde ve formdan daha yüce ve saf bir güçtür.

İşte bu ilk hareketle başlayan oluş, organik ve inorganik varlıkların meydana gelmesini sağlar. Organik varlıklardaki oluş, bu varlıklardan yeni varlıklar meydana getirebilecek imkanı da (potansiyel) kendi cinsinden olan varlıklara aktarır ve böylece aynı cinsin devamlılığı sağlanır. İnsanlardaki ve hayvanlardaki durum böyledir. İnorganik varlıkların devamlılığı ise bir yapıcı veya sanatçının etkisiyle olur ki söz gelimi şekil alma imkanını bulunduran taştan bir heykelin meydana gelmesi, heykeltıraşın ona şekil kazandırmasıyla gerçekleşir. Alemdeki her oluş, bir harekettir ve her hareketin iki güdüsü bulunmaktadır. Bunlardan biri hareket eden, diğeri de harekete getiren güdüdür. Aristoteles doğadaki her gelişmenin ve oluşun belli bir amacı olduğunu kabul etmekte ve doğa hakkındaki açıklamalarını tamamen teleolojik bir temele oturtmaktadır.

1.3.1. Aristoteles‟te Dört Neden Teorisi

Aristoteles‟in, oluşu açıklarken madde ve şekli birer neden olarak kabul ettiğini daha önce belirtmiştik. Bu iki temel nedenin yanına o gaye ve harekete geçiren nedeni de ilave edince, varlığın meydana gelişinde dört ana neden olduğu anlaşılmaktadır.

Maddi neden, diğer üç nedenin temelinde olan ve bu olmaksızın diğer nedenlerin anlamsız olacağı asıl nedendir. Sözgelimi bir bitkinin meydana gelebilmesi için önce kendisini oluşturan hava, su, ısı, topraktan aldığı besin gibi maddi nedenlere ihtiyacı vardır. Bu maddi nedenler olmadan bitkinin somut bir varlığa sahip olması söz konusu olamaz. Şekil kazandıran (suri) neden. Bu neden, bitkinin tohumunda saklı olan ve o bitkinin ne tür bir şekil kazanacağını belirleyen ve onu diğer bitkilerden ayıran nedendir. Örneğin çınar da çam da birer ağaçtır. Ancak ikisinin şekli birbirinden farklıdır.

hareket ettirici neden (muharrik neden) Bu tohumu meydana getirmiş olan daha önceki bir nedendir. Tohuma, tohumluktan çıkıp ağaç olmaya doğru giden hareket sürecini bu neden başlatır.

gaye neden tohumun ve ağacın amacının ne olduğunu belirleyen nedendir. Zaten Aristoteles‟e göre evrende var olan her şey bir amaca doğru gitmektedir. Aslında evrenin tamamının bir amacı vardır ve her şeyin ulaşmak istediği gaye ise Tanrı‟dır.

1.3.2. Aristoteles‟ in Fizik Anlayışı

Aristoteles de tıpkı Empedokles gibi, tabiatın inorganik olan toprak, hava, su ve ateĢten meydana geldiğini kabul etmektedir. Bu dört temel unsur (enasır-ı erbaa) değişik oranlarda bir araya gelerek bu kez bitki, hayvan ve insan gibi organik varlıkların meydana gelmesine neden olurlar. Aristoteles‟in bu konuda Empedokles‟ten bir farkı bulunmaktadır. Empedokles bu unsurların ezeli ve ebedi olduğunu kabul ederek, bunların varlıklarının bir başlangıcı olmadığı gibi yok da olmayacaklarını belirtirken, Aristoteles bu unsurların bazı ana vasıfları olduğunu düşünerek birbirlerine dönüşebileceklerini iddia etmektedir. Yani katı halde olan toprak suya, ateş de havaya dönüşebilir. Bu itibarla Aristoteles, dört unsurun sonsuz olmadıklarını kabul etmektedir. Aristoteles‟in fiziği nitelikçi (kalitatif- keyfiyetçi) bir fiziktir. meydana gelen varlıklar arasında birbirlerine dayanak olma özelliği de bulunmaktadır. Örneğin inorganik olan alem (toprak, hava, su, ateş) organik aleme göre madde; organik alem ise (bitki, hayvan, insan) inorganik aleme göre şekildir.

1.4. Aristoteles‟ in Evren Görüşü

Aristoteles evreni, ay altı ve ay üstü olmak üzere iki kısma ayırmakta ve adeta ay‟ı iki evreni birbirinden ayıran bir sınır olarak görmektedir. Kalitatif fizik anlayışı gereği her iki evrenin farklı yapı ve nitelikte olduğunu kabul etmektedir. Ay üstü evren ether (İslam düşünürlerine göre esir) adı verilen bir maddeden oluşmuştur. Buradaki varlıklar nitelik olarak dört unsurdan farklı olduğu için hareketleri daireseldir. Aristoteles‟in bu varlıkların hareketlerini dairesel olarak düşünmesinin nedeni, başlangıç ve sonucunun bulunmayışı ve bunların mükemmel varlıklar olmalarından dolayıdır. Ay altı evrene gelince, burada bulunan varlıklar dört unsurun farklı ölçülerde bir araya gelmelerinden oluşan fiziksel varlıklardır. Ay altı varlıkların hareketleri düz harekettir. Çünkü hareketlerinin başlangıcı ve sonu bulunmaktadır. Burada bulunan varlıkların nitelikleri de bu dört unsur tarafından benimsenmektedir. Daha önce de belirtmiş olduğumuz gibi, yeryüzünde bulunan varlıklar dünya ve onda bulunan bitki, hayvan ve insanlardır. Bu varlıklar içerisinde en üstün konumda bulunan ise, Aristoteles‟e göre insandır.

1.5. Aristoteles‟in insan Görüşü

Aristoteles‟e göre insan yeryüzünde mevcut diğer varlıklardan Tanrı‟ya en çok benzeyen ve yaklaşan varlık olmasıyla ayrılır. Çünkü insan akla sahip ve bu sayede de yeni bilgiler elde etmeye kabiliyetli bir varlıktır. Tanrı‟yı, varlığı, oluşu ve oluşun nedenlerini kavrayabilecek yegane varlık, insandır. İnsanı diğer canlı varlıklardan ayıran başka nitelikleri de bulunmaktadır. Bunlar, başını vücuduna paralel olarak, yukarıda ve dik tutması, bakışlarını uzaklara ve gökyüzüne çevirebilmesi, ellerini kullanabilmesi ve hepsinden önemlisi akla sahip olmasıdır. İnsan vücudu iç organlarının işleyişi bakımından da adeta evrenin küçük bir özetidir.

İnsan hayvanlardan farklı olarak düşünebilen, düşündüklerini kelimelere aktarıp kendisini ifade edebilen bir varlıktır. Hayvanlarda ise anlamlı söz dizisi oluşturabilme özelliği yerine, sadece ses çıkarma özelliği bulunmaktadır. İnsan bu önemli özelliği sayesinde tek başına yaşayan varlık olmaktan çıkıp toplumsal bir varlık haline gelmektedir. Aristoteles bunu „zoon politikon‟ terimiyle karşılamaktadır. İnsan bu özelliği ile aile hayatı kurmakta, toplumsal bir kurum olarak devleti gerçekleştirmektedir.

1.6. Aristoteles‟ in Ruh Anlayışı

Aristoteles‟e göre gökyüzündeki cisimler de dahil olmak üzere canlı olan tüm organizmalarda ruh bulunmaktadır. Çünkü Aristoteles ruhu, varlığı şekillendiren bir ilke olarak görmektedir. Beslenme, nefes alma, hareket etme hep ruhun birer fonksiyonu olarak görülmüştür.

Aristoteles‟e göre her canlı organizmaya karşılık gelen bir ruh formu vardır ve her ruh formunun da o organizmayı belirleyen özellikleri bulunmaktadır. Bitkilerde bulunan ruh, „nebati (bitkisel) ruh‟tur. Bitkisel ruh, organik hayatın en alt basamağını meydana getirir. Bu ruh, bitkiye canlılık verdiği gibi onun beslenip büyümesini ve çoğalmasını da sağlar. Ruhun bir üst basamağı, hayvani ruhtur. Bitkisel ruh, adeta hayvani ruhun maddesi gibidir. Hayvani ruh ise bitkisel ruha göre şekil gibidir.

Hayvani ruh, bitkisel ruhun özelliklerini taşıdığı gibi ilave olarak hareket ve algı niteliklerini de barındırır. Hayvan bu iki özellik sayesinde bir yerden bir yere gidebilir veya tehlikeyi algılayabilir. Aslında Aristoteles hayvani ruhu incelemekle, algının kendisini de incelemiştir. Buna göre bitkisel ruhta pasif bir algı bulunmaktadır. Hayvani ruhta ise, hayvanda bulunan kalpten dolayı aktif bir algı mekanizması vardır. Ruhun en yüksek formu insanda bulunanıdır. Bu ruh hayvani ruha nispetle şekil konumundadır. Bitkisel ve hayvani ruhlarda bulunan nitelikler insan ruhunda da bulunur. Çünkü bu ruhlara ait nitelikler insanın insanlıkla ilgili olan özelliklerini gerçekleştirmek için birer madde görevi görürler. Ancak insan ruhunu diğer ruhlardan ayıran akıl ve düĢünme gücü bitki ve hayvan ruhlarında bulunmaz.

1.7. Aristoteles‟in Ahlak Anlayışı

Aristoteles insanın akıllı bir varlık olmasından hareketle, ahlak problemini bu yöntemle ele almıştır. Ona göre her varlık bir mükemmele, bir yetkinliğe doğru gitmektedir. Çünkü insan aktif aklıyla hayvanlardan ayrılmakta ve bilinçsiz bir biçimde hazzın vb. peşine koşmamaktadır. İnsanın sahip olduğu Logosa uygun olan eylemleri aynı zamanda erdeme de uygundur.

Çünkü Aristoteles‟e göre erdem, akla uygun ve ölçülü hareket etmektir. Çünkü asıl mutluluk eudaimonia‟ya (ruhun dingin durumda olması) ulaşmaktır. Aristoteles‟e göre bu mutluluğa ulaĢmanın yolu, orta yolda olmaktır. İnsan bütün eylemlerinde ölçülü olmalı ve pozitif ve negatif yöndeki iki aşırı uçta bulunmaktan kaçınmalıdır.
cömertlik, cimrilikle savurganlık arasındaki orta noktadır. Aristoteles bunu „altın orta‟ terimiyle de nitelemektedir.

1.8. Aristoteles‟ in Devlet Anlayışı

Aristoteles de Platon gibi devlet konusunu müstakil bir eserde ele almakla bu konuyu ne kadar önemsediğini göstermiştir. Aristoteles‟in bu konuyla ilgili eserinin adı “Politika”dır. Bazı konularda Platon‟dan etkilenmişse de -örneğin eğitime verdiği önem konusunda- ideal devlet anlayışında Platon‟dan tamamen ayrılmıştır. Bazı felsefe tarihçilerine göre Aristoteles devlet konusunda da ahlak anlayışındaki gibi orta yolu benimsemiş ve sosyalizm ile individüalizm arasında bir toplum modeli düşünmüştür. Aristoteles de Platon gibi Yunan site (polis) devlet modelini kabul etmiş ve düşüncelerini küçük çaplı bir devlet üzerine kurgulamıştır.

Yine Aristoteles de Platon gibi insanın toplumsal bir varlık olduğunu belirtmiş ve insanın tek başına yaşayamayacağını,
mutlaka bir toplumun içinde bulunmasını zorunlu görmüştür.

Aristoteles devlet anlayışında insanların uymak zorunda oldukları en önemli prensipler olarak ahlak ve adaleti öngörmektedir. Aristoteles düşüncelerini realist bir devlet biçiminden yana oluşturmuştur. Aristoteles‟in devlet anlayışında temelde iki grup insan bulunmaktadır: Hürler ve köleler. Hür insanlar yurttaşlıkla birlikte her tür hakka sahip iken, köleler yurttaşlık hakkına bile sahip değildir.insanlar ya hür olarak doğarlar veya köle olarak. Dolayısıyla hürlük de kölelik de doğaldır, sonradan meydana gelen bir yapı değildir.

Aristoteles bu durumu ifade etmek üzere alaycı bir tavırla “kölelik, dokuma makineleri ne zaman kendi kendine kumaş dokumaya başlarlarsa, ancak o zaman kalkar” demektedir. Hürlere gelince, hürler de kendi aralarında üç sınıfa ayrılırlar:

Fakirler, zenginler ve orta halliler. Bu üç sınıf da Platon‟un aksine mal, mülk edinebildikleri gibi, rahatlıkla aile de kurabilirler. Ancak ekonomik gücü elinde tutan sınıf bu üç sınıftan ayrı olarak, köylüler, satıcı ve işçilerdir. Aristoteles‟e göre üç çeşit devlet şekli ile karşılaşılır. Bunlar monarşi, aristokrasi ve demokrasidir. Bu üç yönetim şeklinin de iyi ve kötü tarafları bulunabilir. Her biri ne tam iyi ne de tam kötü kabul edilebilir. iyi bir devlet şekli yurttaşlarının mutluluğunu ve iyiliğini gözeten bir anlayışa sahip olan devlet olduğuna göre, devleti yöneten kişi bu ilkeyi göz önünde bulundurduğunda hangi yönetim biçimi olursa olsun iyidir.

1.9. Aristoteles‟ in Sanat Anlayışı

Aristoteles sanatla ilgili olarak şiiri konu alan Poetika ve hitabeti konu alan Retorika isimli eserleri yazmıştır. Aristoteles‟e göre sanat ise Platon‟un dediği gibi bir taklit (mimesis) işidir. Aristoteles‟e göre sanatın amacı da ruhun arındırılması, ferahlatılması anlamında olan katharsistir. Sanat sayesinde insan huzur bulur ve kendini tanır.

1.10. Peripatos Okulu

Aristoteles tarafından kurulan okulun adı Lycee‟dir (lise). Ancak Aristoteles felsefesini, onun bilim anlayışını takip edenlere Peripatoscular denmiştir. Aristoteles derslerini yürüyerek anlattığı için bu yönteme nispetle, „yürüyenler‟ anlamında bu isim verilmiştir. Onun felsefi görüşleri ve ansiklopedik bilim anlayışını devam ettiren birçok filozof yetişmiştir. İslam Dünyası‟nda da Kindi, Farabi, İbni Sina ve İbni Rüşd Peripatosçu olarak bilinir. Bunun karşılığı olarak da Meşşaiyyun (yürüyenler) ifadesi kullanılmıştır.

alıntıdır
Alıntı ile Cevapla