Durumu: Medine No : 21422 Üyelik T.:
08 Kasım 2012 Arkadaşları:35 Cinsiyet: Mesaj:
3.297 Konular:
784 Beğenildi:132 Beğendi:34 Takdirleri:141 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Cevap: Atauzem islam ahlak felsefesi özetleri 1-14 3.ÜNİTE
AHLÂKIN GEREKLiLiĞi A) Ahlâkın Kısımları
Ahlâk genel anlamda niteliği bakımından“iyi”, “güzel” ve “kötü”, “çirkin” ahlâk olmak üzere iki kısma ayrılır. Günlük kullanımda “iyi ahlâk” yerine “ahlâklı”, “kötü ahlâk” yerine de “ahlâksız” ifadeleri kullanılmaktadır. Aslında” ahlâksız” demek ahlâkı olmayan demektir. Oysa ahlâkı olmayan insan” yoktur. Her insanın mutlaka iyi ya da kötü bir ahlâkı vardır. Eğer insan yaşadığı toplumun kültürünün, benimsediği dinin ve genel geçer doğruların oluşturduğu ahlâk sisteminin önerdiği eylemleri, makbul eğilimleri yapar, kaçınılmasını istediği eylemlerden kaçınılırsa iyi ahlâklı olur. Bu önerilene uymazsa kötü ahlâklı olmuş olur. A.1- Fıtrî ahlâk:
İnsanın yaradılışında, fıtratında, potansiyel olarak mevcut olan iç kuvvetlerin, ahlâkî eğilimlerin, niteliklerin tamamına fıtrî ya da tabii ahlâk denir. Bunlar ferdin tabii halleridir. Bu tür niteliklerin hukuki ya da müeyyide boyutu yoktur. İnsanlar bu niteliklerin, potansiyel durumda oldukları sürece, kötü olsalar da sorumlu tutulmazlar. Bu nitelikler sorumluluğun dışında değerlendirilirler. Örneğin, hiç kimse yaradılışından itibaren kendinde mevcut olan öfke niteliğinden dolayı sorumlu tutulamaz ve ayıplanamaz. Ancak öfke niteliği kontrol edilemeyip, kötü bir eyleme dönüşürse o zaman sorumluluk söz konusu olur. A.2- Kesbî ahlâk:
İnsanlar doğumdan itibaren bulundukları çevrenin etkisiyle ve eğitim ve öğretim faaliyetleriyle, deney ve tecrübeyle kazanılan ahlâkî niteliklere kesbî ahlâk denir. Bu tür ahlâkta insan iradesinin ve tercihinin etkisi vardır. Çevrenin ve eğitim, öğretim faaliyetlerinin sunduğu ahlâkî değerler, insanın hür iradesiyle tercih edip benimsediği, içselleştirdiği, özümsediği ahlâk ilkeleridir. İnsan bu ahlâkî niteliklerinden dolayı sorumluluk taşır. B.1- Ahlâkın Değişmeyeceğini Benimseyen Görüş:
Huyun değişmesini kabul etmek, insanın tabii ve biyolojik isteklerinin, fıtratının değişmesi anlamına gelir ki bu da mümkün değildir. Nasıl ki insanın fiziki yapısını değiştirmek mümkün değilse, ya da doğru değilse, ruhî yapısını, huyunu da değiştirmek mümkün değildir. Bu konuda “can çıkar huy çıkmaz”; “yedisinde ne ise yetmişinde de odur.” gibi ifadeler de genel ilke olarak kabul edilerek, ahlâkın değişmeyeceği ileri sürülmüştür. Nasreddin Tûsî, Yusuf Has Hâcib ve Kâtip Çelebi gibi İslam ahlâkçıları bu görüşü benimseyenlerdendir. Batı dünyasında Schopenhauer, Lamark gibileri de bu görüşü benimsemişlerdir. B. 2- Ahlâkın DeğiĢebileceğini Benimseyen Görüş:
Ahlâkın değişmeyeceğini ileri sürenlerin gerekçeleri kadar, geçerli olabilecek delillerle ahlâkın değişebileceği ileri sürülmüştür. Bu görüşü benimseyenlere göre; doğuştan insan her yönüyle tam olan hiçbir nitelik, bilgi, huy getirmez. Dolayısıyla hiçbir huy tabii değildir. Çünkü insan her türlü fikir, his ve huydan bağımsızdır, fakat her çeşit huyu edinmeye, değişime, yenilenmeye uygun bir yapıda yaratılmıştır. İbn Miskeveyh, Fârâbî, İbn Sina, Gazalî, Birgivi gibi İslam ahlâkçıları tarafından benimsenen bu görüş, Aristoteles, Kant, J. Locke, J. J. Rousseau gibi ahlâkçılar tarafından da benimsenmiştir. Ahlâkın değişebileceğini ileri süren ahlâkçılar dini, akli ve tecrübî olmak üzere, konu hakkında üç delil ileri sürmüşlerdir. B. 3- Ahlâkın (Huyun) Kısmen Değişebileceğini Benimseyen Görüş:
Örneğin; insan yaradılışında şehvet, öfke, hırs gibi nitelikleri vardır. Bu nitelikler iyiye doğru da kötüye doğru da değişmeye yönlendirilmeye müsaittirler. Yoksa insan bu niteliklerden tamamen kurtulması, bunların yok edilmesi imkânsızdır. İnsanın bu gibi nitelikleri eğitim ve öğretimle mutedil hale getirilip, kontrol altına alınabilir. Zaten ahlâk, gayesine ulaşabilmek için bu gibi nitelikleri yok etmeyi değil, onlara egemen olmayı hedefler. Bunun için insan, gücü yettiğince çaba göstermeli ve iyiye doğru yönelişler gerçekleştirmelidir. eğitimle ahlâk değişebilir, fakat herkesten aynı oranda sonuç alınmayabilir.
Çünkü ahlâkın değişmesinde mizacın, yaşın ve çevrenin de etkisi vardır. Örneğin eğitimin en iyi küçük yaşta, çocukluk çağında olduğu, eğitimle yaşın ters orantılı olduğu görülür. Dolayısıyla insandaki bir takım ahlâkî nitelikler tamamen yok edilemezse de, öz kalmakla birlikte iyileştirilmesi ya da kötüleştirilmesi mümkündür. Yani eğitimle ahlâkın, huyun kısmen değiştirilebileceğini, kötü bir kişinin iyi huylu ve ahlâklı bir insan olabileceğini söyleyebiliriz. Genel anlamda insanlara mutluluğun yolunu gösteren bir ilim olan ahlâkın konusu; öncelikle insanın eylem ve hareketleri, davranışlarıdır. Dolayısıyla ahlâkî iyi ve kötünün nasıl olması gerektiğini ve ahlâk ilkelerinin nasıl belirlenmesi gerektiği konusunda çıkarımlar yapar.
Ahlâkın bu kısmına ahlâk felsefesi denir. Hukuk da ahlâk da toplumun düzenini, huzurunu sağlamak için bazı kurallar, ilkeler belirlemişlerdir. Her ikisi de ilkelerine uyulmasını ister. Ancak bu noktada ikisi önemli ölçüde ayrışırlar. Hukuk kendine uyulmasını emreder ve uyulmaması durumunda ceza-i müeyyide uygulayacağını vaat eder. Ahlâk ise kendi ilkelerine uyulmasını benimseterek yapmaya çalışır ve kendine uyulması durumunda mükâfat, uyulmaması durumunda ise ceza vaat eder. Dolayısıyla bu açıdan konuya baktığımızda toplumun huzurunun sağlanmasında ahlâkın daha etkili olduğunu söyleyebiliriz. Hukuk emrederek yaptırdığı, ahlâk duygulara hitap ederek ve benimsettirerek yaptırdığı için ahlâk daha etkin olabilir. Bu açıdan bakıldığında da ahlâk gerek toplum, gerekse birey için önemli ve gereklidir. hırs, cimrilik, haset, kin, her türlü aşırılık, öfke, yalan, alay etmek, kusur araştırma, kibir, gösteriş vb. nitelikler erdemli yaşamı olumsuz etkileyen birer hastalık olarak değerlendirilmiştir.
Bu hastalıkların tedavilerinin ahlâk yoluyla mümkün olabileceğini benimseyen bazı ahlâkçılar, bu anlamda ahlâka “Tıbbu’r-Ruhânî” demişlerdir. İslam ahlâk ilmi, kitap, sünnet, akıl ve örfe dayanarak insanın mümkün olan en iyi olgunluğa, erdeme ulaştırmak için gerekli kuralları ve ilkeleri belirleyerek öğretir. Ahlâk Eğitiminin Gerekliliği İnsan sosyal bir varlık olmasından dolayı toplum halinde yaşamaya uygun bir şekilde yaratılmıştır ve buna da mecburdur. İlk günden beri insanlar sosyal hayatta yardımlaşma yoluyla ihtiyaçlarını gidererek, yaratılışları gereği yalnız değil, toplum halinde yaşamaktadırlar. Dolayısıyla insanın yaşamı içinde diğer insanlarla olan ilişkilerini düzenleyen hukuk ve dini sistemlerin yanında ahlâk sistemlerinin de olmasının gerekliliği kabul edilen bir gerçektir.
Nitekim insan ancak eğitim ve öğretimle layık olduğu erdem ve mutluluğa ve kendinden beklenen yaratılış gayesine ulaşabilir. Ahlâk öğretici, bilinmesi gerekenleri öğretirken, eğitimci de, öğrenilen ahlâk ilkelerine yatkınlığı ve yaşama yansıtma alışkanlığını kazandırır. Eğitimci, eğitimi altında bulunan kimselerin ruhlarının derinliğine kadar inip, onların duygu ve içgüdülerini düzenlenmesine katkı verir. Ahlâk eğitimi de güzel ahlâkın, iyi huyların özümsenmesi ve bunun teorik bilgisinin ve yaşamdaki önemini insanlara öğretmeyi amaçlar. Eğitim ve öğretim faaliyetiyle bunu yaparken, din, akıl, bilim, doğal yaşam, deney ve tecrübe, kültür, gelenek ve görenek gibi kaynaklardan destek alarak, nefsin olumsuzlukları (cimrilik, öfke, yalan, hırs vb) hakkında bilgilendirerek bu tür nefsi olumsuzluklardan kaçınmanın gerekliliği anlatılıp benimsetilmeye çalışılır.
Ahlâkın konusu insanın eylemleridir. Bu anlamda klasik eğitim anlayışına göre ahlâk eğitimi, geçmişten günümüze taşınan bilgi, beceri, değer, erdem, ilke ve kuralların yeni nesillere aktarılıp benimsetilmesidir. Bu tür ahlâk eğitimine de “karakter eğitimi” de denilir. Bu anlayışa göre insan zihninde hiçbir şey olmadan, tabula rasa (boş levha) şeklinde dünyaya gelir ve yaşamı boyunca eğitim ve öğretimle o boş levha doldurulur. Yani insan hangi dış etkiye muhatap olursa onunla zihni donanıma sahip olur. Bunun için insanın doğru, yararlı donanıma sahip olabilmesi için, her alanda olduğu gibi, insanın ahlâk alanında da eğitime ihtiyacı vardır.
alıntıdır |