Konu Başlıkları: Değişmek İstemiyor muyuz?
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 09Haziran 2015, 17:58   Mesaj No:4

KardelenGül

Medineweb Sadık Üyesi
KardelenGül - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:KardelenGül isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 31327
Üyelik T.: 23 Eylül 2013
Arkadaşları:10
Cinsiyet:bayan
Memleket:sivas
Mesaj: 734
Konular: 144
Beğenildi:355
Beğendi:311
Takdirleri:227
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Değişmek İstemiyor muyuz?

MÜRŞİD ELİNDE DEĞİŞİM

Değişim, devamlı ve zorunludur. Tasavvuf ilminin önde gelenlerinden Feridüddin Attar Hazretleri “Mü’min bir anda yetmiş kere değişir. Münafığın kalbi ise 70 sene tek bir hal üzere kalır”16 sözleri ile değişimin mü’minin hayatındaki muazzam yerine işaret etmektedir. “Kalb daima inkılab halinde olup, sükûtu ve istirahatı yoktur, bu sebeple âfetler ona çok çabuk gelir. Çünkü kalbin inkılâbı, kaynayan tencereden daha sür’atlidir.”17 diyen Mehmed Zâhid Kotku Hazretleri, Feridüddin Attar Hazretlerinin sözünü şöyle şerh etmiştir:

“Derviş, cezbe ile sülük halinde vâki olan tecellilerin değişik hallerinde sebat ve ubûdiyetin müstakim olmasından nâşî, kendisini mârifet-i ilâhiyeye uyduran ve ona göre hareket eden kimsedir. Bundan dolayı günde yetmiş renge girer. Vâki olan tecellilere uyar. Münafık ise bu istidâd kendisinde olmadığından, yetmiş sene dahi olsa, aynı hal üzere kalır, değişme bilmez, inadı inattır. Çünkü tecellileri mahcuptur, hicablıdır, mânidir, tecelli kabul etmez. Bu tecellilerden haberleri olmayan zavallı kimseler de, bunları bilmedikleri ve görmedikleri için noksanlık addederler. Hâlbuki ne kadar yanılmaktadırlar. ‘Her gün o yeni bir icaddadır’ âyet-i kerimesinden, Cenâb-ı Hakk’ın her an için tecellisinin ayrı olduğunu bilmek gerektir.”18

Değişme kişinin hususiyetleri ve farklılıkları sebebiyle kişiye mahsus bir gelişim gösterir. Toplumlar da böyledir. Değişirler fakat aynı biçimde değil, benzer şekillerde… Tasavvufun fertten başlayıp toplumu dönüştüren üslubunda “karizmatik” özelliğe sâhip mürşidin çok önemli bir yeri vardır. Selçuklu ve Osmanlı toplumlarını inşa eden, tesirleri zayıflasa da günümüz Türkiye toplumuna da ulaşmış olan tasavvufi etki mürşid-i kâmillerin gayretleri ile gerçekleşmiş, sâlik, hedeflenen toplum yapısının vücud bulabilmesi için donatılmıştır. Öyle ki ülkemiz insanının civarındaki menfi gelişmelere verdiği olgun tepkilerin, mutasavvıflar eliyle Müslüman olmalarının bir neticesi olduğu fikri öne sürülmektedir. Bu olgunluğa Zâhid Kotku Hocaefendi şu sözleri ile dikkat çeker:

“Ne kadar zâhid, ehl-i takvâ ve mutasavvıfînden ve ulemâ-yı zevi’l-ihtirâmdan olsalar bile, bundan ileriye kendi başlarına terakki mümkün değildir. Ancak, üstâd-ı kâmillerinin hizmetine ve onlara teslimiyete vâbestedir. Hizmeti ve teslimiyeti nispetinde nefs-i mutmainneye ayak basmaları ve erişmeleri mümkündür.” 19

“Görmez misin ki bir demir parçası bile, hem soğuk hem de sert bir madde iken, ateşin içine konduğu zaman nasıl onun gibi kıpkırmızı bir ateş oluyor, hem de huyunu değişip yumuşuyor. O hâlinde artık demirci onu istediği kılığa sokabiliyor. Şüphesiz ki bir insan hiçbir vakit bir demirle kıyâs olunamaz. O, demir iken işe yarar hale gelsin de, insan iyi bir terbiyecinin elinde neden terbiyecisinin hâlini kazanmasın?”20

Zâhid Kotku Hazretleri, dervişliğe kabulün ancak iştiyak ile mümkün olabileceğini çeşitli misaller vererek anlatır. Kastedilen, kişinin tövbeye, gittiği yoldan dönmeye yani değişmeye duyduğu iştiyaktır ki o da sınanacaktır:

“Evvelki devirlerde dergâha talip olanlar, yâni derviş olmak isteyenler birçok hizmetlerden ve tecrübelerden geçtikten sonra alınırmış. Meselâ, paraları sevenler için paralarını getir derler ve onu bir keseye koyup denize atmasını tavsiye ederlermiş. Bunu yaparsa dergâha kabul olunur, yapmadığı takdirde huzura alınmazmış…21
devamı var inşaallah
__________________
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Alıntı ile Cevapla