Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 Arkadaşları:2 Cinsiyet: Yaş:48 Mesaj:
4.079 Konular:
315 Beğenildi:49 Beğendi:0 Takdirleri:149 Takdir Et:
| Cvp: Fizilalil Kuran İbrahim Suresi Tefsiri Onların kurduğu bu tuzakların herhangi bir etkinliği sözkonusu değildir. Yüce Allah'ın peygamberlerine vadettiği zaferi engelleyemez. Yüce Allah'ın bu tuzak kuranları güçlü ve üstün bir şekilde yakalayıp hesaba çekmesini durduramaz. "Hiç kuşkusuz Allah üstün iradeli ve öç alıcıdır." Zalimin kaçmasına, tuzak kuranın kurtulmasına müsaade etmez. Ayette `öç alma kelimesinin kullanılmış olması da zulüm ve tuzak atmosferi ile uyuşmaktadır. Çünkü zalim ve tuzak kuran biri, intikamı almayı haketmektedir. Allah'a göre bu intikam, zulüm ve tuzaklarına karşılık azaba uğratılmalarıdır. Her işin karşılığını görmesine ilişkin ilahi adalet ilkesi uyarınca gereklidir bu azap. Ve bu azabın gerçekleşmesi de kaçınılmazdır. 48- O gün yer başka bir yere, gökler de başka göklere dönüştürülürler ve tüm insanlar tek ve ezici iradeli Allah'ın huzuruna çıkarlar. Bunun nasıl gerçekleşeceğini bilmiyoruz. Yeni yerin ve yeni göklerin özelliklerini bilmediğimiz gibi, nerede kurulacağını da bilmiyoruz. Ama ayet dilediğini yapabilen, yeri ve gökleri değiştiren gücün gölgesini yansıtmaktadır. İstediği kadar güçlü ve sağlam görünse de aslında son derece basit ve çürük olan zalimlerin tuzaklarına karşılık yeralması ayrı bir özellik taşımaktadır. Birdenbire bu durumun gerçekleştiğini görüyoruz: "Tüm insanlar tek ve ezici iradeli Allah'ın huzuruna çıkarlar." Hiçbir örtünün kendilerini saklayamayacağı şekilde gözler önünde olduklarını hissediyorlar. Hiçbir koruyucu onları koruyamaz bu durumda. Ne evlerinde, ne de kabirlerindedirler. Tek ve ezici güce sahip Allah'ın huzurunda meydandadırlar. İfadedeki "ezici güç" kelimesi, zorbaların tuzaklarını n karşı koymadığı ezici gücün oluşturduğu tehdit havasına daha etkinlik katmaktadır. Zorbaların tuzakları dağları yerinden oynatacak kadar sağlam olsa bile, bu güç karşısında tutunamayacaktır. Şu anda biz, son derece çetin, dayanılmaz ve aşağılayıcı azap sahnelerinden birini seyrediyoruz. Tam da söz edilen tuzaklara ve zorbalıklara uygun bir azaptır bu. 49- O gün günahkârların zincirlerle birbirlerine bağlandıklarını görürsün. 50- Elbiseleri katrandan olacak ve yüzlerini ateş saracaktır. Günahkârların yeraldığı sahnedir bu. İkişer ikişer birbirlerine bağlanmışlar ve peşpeşe dizilmiş saflar halinde gözlerimizin önünden geçiyorlar. Son derece aşağılayıcı bir sahne olmakla beraber, karşı konulmaz, ezici güce de işaret etmektedir. Birbirlerine bağlanmış olmalarının yanında giysilerinin de yanmaya oldukça elverişli bir maddeden olduğu vurgulanmaktadır. Bu aynı zamanda pis ve simsiyah bir maddedir. "Katran" Bunda bile bir aşağılama ve küçümseme vardır. Ayrıca ateşe yaklaşır yaklaşmaz tutuşan bir madde olduğuna işaret edilmektedir. "Yüzlerini ateş saracaktır." Bu, tuzak kurup büyüklük taslamanın karşılığı tutuşan, alevlenen ve aşağılayıcı azap sahnesidir... 51- Amaç, Allah'ın herkese işlediğinin karşılığını vermesidir. Hiç kuşkusuz Allah'ın hesap görmesi pek çabuktur. Onlar kazanç olarak tuzaklar kurmuş, zulüm işlemişlerdi. Bunun karşılığı da ezilme ve aşağılanmadır. Çünkü Allah hesapları çabuk görür. Hesap görmedeki bu çabukluk, onların kurduğu, kendilerini koruyup saklayacağını, herhangi birinin kendilerine üstünlük sağlamasına engel olacağını sandıklan tuzak ve planlara da uygun. düşmektedir. Ama işte bakın! Kazandıklarının karşılığını aşağılanarak, acı çekerek, hesapları da çabuk görülerek çekiyorlar. EVRENSEL BİLDİRİ Sonunda sure, başında yeralan ifadenin benzeri bir ifadeyle bitiyor. Ama yüksek sesli, gür sadalı evrensel bir duyuru ile bitiyor. Bu mesajı yeryüzünün her tarafındaki tüm insanlara ulaştırmak için: 52- Bu Kur'an tüm insanlara yönelik bir duyurudur. Onun aracılığı ile insanlar uyarılsın, herkes Allah'ın tek olduğunu öğrensin ve sağduyulu kimseler onun ibret derslerinden yararlansın diye inmiştir. Bu duyurunun, bu uyarının temel hedefi: İnsanların yüce Allah'ın "tek ilah olduğunu" öğrenmeleridir. Allah'ın dininin başlıca ilkesi budur ve bu dinin hayat sistemi de bu ilkeye dayanır. Doğal olarak amaç sadece bilmek değildir. İnsanların günlük hayatlarını bu bilginin öngördüğü ilkeye göre düzenlemeleridir hedeflenen. Amaç, Allah'dan başka ilah olmadığına göre, insanlar sadece ona boyun eğmelidirler ilkesini yerleştirmektir. Çünkü Rabblık yani egemenlik, efendilik, uygulama, kanun koyuculuk ve yönlendiricilik sıfatı olanın hakkıdır. İnsan hayatının bu temele dayanması, onu kulların kullara Rabblığı, yani kulların boyun eğmesi temeline dayanan bütün hayat biçimlerinden farklı kılar. Bu farklılık inanç ve düşüncede, kulluk kastı taşıyan bireysel davranış ve eylemlerde, ayrıca ahlâk ve davranış kurallarında, değer ve ölçülerde aynı şekilde siyasi, ekonomik ve toplumsal rejimlerde, kısacası bireysel ve toplumsal hayatın her alanında kendini gösterir. Hiç kuşkusuz ilahlığın tekliğine ve ortaksızlığına ilişkin inanç biçimi, hayatın her alanını ele alan eksiksiz bir hayat sisteminin temelini oluşturur. Vicdanlarda yereden ve harekete dönük olmayan bir inanç tek başına yeterli değildir. İnanç sisteminin (akide) sınırları harekete dönük olmayan inançdan daha geniştir. Akidenin sınırları hayatın her alanını içine alacak kadar geniş ve kapsamlıdır. Bütün ayrıntıları ile hakimiyet sorunu İslâma göre bir inanç sorunudur. Bütünüyle ahlâk sorunu bir inanç sorunu olduğu gibi! Ahlâk ve değer ölçülerini kapsadığı gibi aynı düzeyde rejim ve kanunları da kapsayan hayat sistemi inançtan kaynaklanır. İnanç noktasında hepsi de aynı öneme sahiptirler. Bu yüzden biz, bu dinde inancın kapsadığı alanı, Allah'dan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın peygamberi olduğuna şahitlik etmenin anlamını, sadece Allah'a kulluk yapmanın, sadece O'na boyun eğmek anlamına geldiğini, bu durumun sırf namaz esnasında değil, hayatta karşılaşılan her mesele için geçerli olduğunu bilip kavramadığımız ürece, Kur'an'ın içerdiği mesajı kavrayamayız. PUT VE PUTÇULUK Hiç kuşkusuz Hz. İbrahim'in yüce Allah'a yalvararak hem kendisini, hem de çocuklarını kulluk yapmaktan uzak tutmasını istediği putlar sadece Arap cahiliyesinde olduğu gibi ya da çeşitli putperest toplumlarda ki, taştan, ağaçtan, heykelden ya da hayvan, kuş, yıldız, ateş, ruhlar veya hayaletler gibi değişik şekilleri bulunan ilkel biçimde belirmez. Bu ilkel görünümler, Allah'a ortak koşmanın her çeşidini, Allah'ın bir yana bırakıp putlara ibadet etmenin tüm şekillerini kapsamazlar. Şirkin anlamını bu ilkel görünümlerle sınırlandırmak, sonsuz şekilleri bulunan diğer şirk biçimlerini görmemize engel olur. Günümüz cahiliyesinde tüm insanlığın içinde yüzdüğü şirk çeşitlerini gerçek mahiyetleri ile birlikte sağlıklı bir şekilde görmemize engel olur. O halde şirkin tabiatını ve putların şirkle ilişkilerini iyice kavramak, tüm detayı ile bilmek zorunludur. Putların ifade ettikleri anlam ve günümüz cahiliyesinde büründükleri çağdaş görüntüleri iyice kavramak, bilmek kaçınılmazdır. Hiç kuşkusuz Allah'dan başka ilah olmadığına şahitlik etmenin karşıtı olan Allah'a ortak koşma (şirk), hayatın her alanında sadece Allah'a itaat edilmeyen, sadece O'na boyun eğilmeyen her rejimin, her yönetim biçiminin varlığında somutlaşmaktadır. Görünüm ve mahiyet itibariyle şirkin ortaya çıkması için, varolması için kulun hayatın herhangi bir alanında Allah'a boyun eğerken, başka alanlarda Allah'dan başkasına boyun eğmesi yeterlidir. Bireysel kulluk davranışları ise, birçok çeşidi bulunan boyun eğmenin, ibadet etmenin sadece bir şeklidir. Günümüzde insanlığın hayatında her an görülebilen örnekler, tüm özellikleri bakımından şirkin pratik örnekleridirler. Onun tek bir ilah olduğuna inanarak Allah'a yönelip abdest, taharet, namaz, oruç, hac ve benzeri ibadet şekillerinde Allah'a boyun eğerken, aynı zamanda ekonomik, siyasi ve sosyal hayatında Allah'dan başkasının koyduğu kanunlara boyun eğen, değer yargılarında ve toplumsal ölçülerinde Allah'dan başkasının ortaya koyduğu düşüncelere ve kavramlara uyan, ahlâk kurallarında, gelenek ve göreneklerinde, kılık kıyafetinde -Allah'ın şeriatına karşı çıkarak- kendisine bu ahlâk kurallarını, gelenek ve göreneklerini ve kılık kıyafetleri belirleyen beşeri Rabblere uyan bir kul, en açık şekliyle şirk işlemektedir. Allah'a ortak koşmaktadır. "Allah'dan başka ilah yoktur, Muhammed Allah'ın peygamberidir" şehadetinin ifade ettiği en belirgin gerçeğe karşı çıkmaktadır. İşte günümüzde büyük bir umursamazlıkla ve boş vermişlikle bu şirki işleyen insanlık bu gerçekten habersizdir. Bu davranışlarının her zaman ve her yerde yaşanan şirkin kendisi olduğunu bilmiyorlar. Putların, o ilkel ve basit şekilde ortaya çıkmaları bir zorunluluk değildir. Çünkü putlar tağutun sembollerinden başka bir şey değildirler. Tağut insanları put adına kendisine taptırmak, onun aracılığı ile insanların kendisine kulluk yapmalarını, boyun eğmelerini garantiye almak için putun arkasına saklanır. Hiç kuşkusuz put, ne konuşabilir, ne işitebilir ne de görebilir. Fakat mabed bekçileri, kâhinler ve egemenler putun arkasına gizlenerek muskalar, efsunlar ve nazarlıklar dağıtarak onu kutsarlar. Sonra da kendi isteklerini onun isteğiymiş gibi halk kitlelerine empoze ederler. Halk kitlelerini kendilerine kul yapmak, onları yönetimleri altında ezip aşağılamak için putu aracı yaparlar. Herhangi bir yerde ve herhangi bir zamanda, birtakım yöneticiler ve kâhinler, bu semboller adına Allah'ın izin vermediği konularda yasalar, kanunlar, değer yargıları, ölçüler, uygulama ve hareket biçimleri belirliyorlarsa... İşte bu semboller, özellikleri, mahiyetleri ve fonksiyonları itibariyle putturlar. "Milliyetçilik" bir sembol olarak yükseltildiği ya da "Vatan" bir sembol olarak yükseltildiği veya "Halk" bayraklaştırıldığı yahut "Sınıf" sembolleştirildiği zaman... Sonra insanları Allah'ı bir yana bırakıp bu sembollere kulluk yapmaları, bunlar uğruna canlarını, mallarını, ahlâk ve namuslarını feda etmeleri istendiği zaman... Allah'ın şeriatı, O'nun belirlediği kanunlar, O'nun direktif ve öğretileri ile bu semboller ve işlevleri çeliştiğinde Allah'ın şeriatı, O'nun kanunları, direktif ve öğretileri bir yana bırakılıp, bu sembollerin ya da daha doğru ve yerinde bir ifade ile bu sembollerin arkasında yeralan tağutların istekleri yerine getirildiği zaman... Bu, Allah'ı bir yana bırakıp, putlara ibadet etmenin ta kendisidir. Çünkü, putun taştan veya ağaçtan bir heykel şeklinde somutlaşması bir zorunluluk değildir. Put bir ideoloji, bir sembol de olabilir. İslâm sadece taştan ve ağaçtan yapılmış putları ortadan kaldırmak için gelmemiştir. Tarih boyunca gelmiş geçmiş peygamberler kafilesinin kesintisiz olarak sarf ettiği bunca çaba, sırf bu amaca yönelik değildir. Bu kadar fedakârlığa, bunca işkence ve azaba, sırf taştan ve ağaçtan yontulmuş putları ortadan kaldırmak için katlanılmamıştır. İslâm, hayatı ilgilendiren her konuda, yaşanan her olayda sadece Allah'a boyun eğmek ile ondan başkasına boyun eğmenin her çeşidi, her şekli arasındaki yol ayrımını belirlemek için gelmiştir. Yürürlükte olan düzenlerin ve sistemlerin tabiatını kavramak, tevhid esasına mı, yoksa şirk esasına mı dayandığını, tesbit etmek, yani sadece Allah'a mı itaat edildiğini, yoksa çeşitli tağutlara, rabblere ve putlara mı kulluk yapıldığını belirlemek için her dönemde ve her rejimde geçerli olan yönetim biçimine bakmak gerekir. Dilleri ile "Allah'dan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın peygamberi olduğuna şahitlik ederiz" dedikleri ve arınmada, bireysel ibadet davranışlarında, evlilik, boşanma ve miras gibi konularda pratik olarak Allah'a itaat ettikleri için kendilerini "Allah'ın dinine" mensup kişiler olduğunu zannedenler, bunun yanında, bu dar kapsamlı alanın dışında kalan konularda Allah'dan başkasına boyun eğenler, birçoğu açıkça Allah'ın şeriatına karşı olmak üzere Allah'ın izin vermediği yasalara uyanlar, gerek isteyerek, gerek istemeyerek bu yeni putların kendilerinden istediği görevleri yerine getirmek için canlarını, mallarını, namus ve ahlâklarını feda edenler. Din, ahlâk ve namus kavramları putların istekleri ile çeliştiği zaman Allah'ın emirlerini, kulak ardı edip bu putların isteklerini yerine getirenler. Kendilerini "müslüman" ve "Allah'ın dinine" mensup kişiler zannedip de durumları bundan ibaret olanlar... Evet bunlar bir an önce uyanıp ne kadar büyük bir şirk işlediklerini görmelidirler! Hiç kuşkusuz "Allah'ın dini" yeryüzünün doğusunda ve batısında kendilerini "müslüman" zannedenlerin düşündüğü gibi ciddiyetten uzak komik bir şey değildir. Allah'ın dini günlük hayatın her parçasını, tüm ayrıntılarını kuşatan bir hayat sistemidir. Temel ve bütünlük arzeden alanları bir yana, günlük hayatın her parçasında, tüm ayrıntılarında sadece Allah'a boyun eğmek, yalnızca O'na uymak, Allah'ın dinidir. Yüce Allah'ın hiç kimseden başka türlüsünü kabul etmediği İslâm dini işte budur. Allah'a ortak koşmak sadece onunla birlikte başka ilahların varlığına inanmakla ortaya çıkmaz. En başta Allah'la birlikte birtakım Rabblerin hakimiyet kurması şeklinde ortaya çıkar şirk... Taştan ve ağaçtan yontulmuş heykeller dikmek,putlara ibadet etmenin tümünü ifade etmez. Tıpkı putlarınki gibi etkinlikleri, sonuçları ve işlevleri olan semboller, putlara ibadetin anlamını daha çok somutlaştırmaktadırlar. O halde yeryüzündeki bütün ülkelerde yaşayan insanlar, günlük hayatlarında en yüce makamı kime verdiklerine, tam anlamı ile kime boyun eğdiklerine, kime uyduklarına, kime itaat ettiklerine, kimin sözünü dinlediklerine bir baksınlar. Şayet bütün bu konularda sadece Allah'a itaat ediyorlarsa, sırf ona boyun eğiyorlarsa, onlar Allah'ın dinine mensupturlar... Yok eğer bu konularda Allah'dan başkasına (onunla birlikte ya da onu bir yana bırakarak) uyuyorlarsa, onlar tağutların, putların dinine mensupturlar. Allah korusun... "Bu Kur'an, tüm insanlara yönelik bir duyurudur. Onun aracılığı ile insanlar uyarılsın, herkes Allah'ın tek olduğunu öğrensin ve sağduyulu kimseler onun ibret derslerinden yararlansın diye inmiştir." |