Tekil Mesaj gösterimi
Alt 19 Ağustos 2015, 02:31   Mesaj No:9

nurşen35

Medineweb Emekdarı
nurşen35 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:nurşen35 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 38944
Üyelik T.: 09 Şubat 2014
Arkadaşları:60
Cinsiyet:Bayan
Mesaj: 9.475
Konular: 1144
Beğenildi:4423
Beğendi:3685
Takdirleri:5119
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Aöf 1. Sınıf İlahiyat İlk Dönem İslam Tarihi Ünite Özetleri..

8. Ünite

HZ. ÖMER DÖNEMİ


Hz. Ömer Hulefa-yi Raşidin devrinin ikinci halifesidir. On yıl kadar hilafette bulunmuştur.
Kureyş'in Adiy boyuna mensup olan Hz. Ömer (ra)'ın nübüvvetin altıncı yılında 26 yaşındayken Müslüman olduğu kaydedilir. Doğum tarihi yaklaşık 590 yılıdır. Başka bir nakle göre Resulullahın nübüvvetinden otuz yıl önce doğmuştur. Nesebi, Ka'b b. Lüey'de Resulullah ile birleşen Hz. Ömer'in babası, Hattab b. Nüfeyl, annesi, Mahzum oğullarından Hanteme bint Haşim'dir.Çocukluğunda çobanlık yapmış daha sonra da ticaretle uğraşmıştır.
Cahiliyye döneminde Mekke şehir devletinin sifare (elçilik) görevi Adiy ailesinin elindeydi. Kabileler arasında çıkan anlaşmazlıklarda da Adiy kabilesi etkin rol alırdı.

Hz. Ömer etkili konuşan iyi bir hatipti. Ahlak , şeref , adalet ve hürriyeti konu alan şiirleri sever , ezberler ve halka tavsiye ederdi.
Hz. Ömer sert mizaca sahip olup İslama karşı tepki gösteren, dedelerinin dinini inkar eden ve tapındıkları putlara hakaret ederek insanları onlardan yüz çevirmeğe çağıran Hz. Muhammed'i (sav) öldürmeyi bile düşündü. Ancak Kur'anın merak uyandıran , çekici ve etkileyici ayetlerini de dinlemekten kendini bir türlü alamayan Hz. Ömer b. Hattab Müslüman oldu. Kızkardeşi ve eniştesi de gizlice Müslüman olmuştu.

Hz. Ömer Müslüman olmadan önce Peygamber Efendimiz (sav) şöyle dua etmişti. '' Allah'ım İslamı Ömer b. Hattab veya Amr b. Hişam (ebu Cehil) ile yücelt...
Hz. Ömer Müslüman olunca Mekke'deki Müslümanlar güç kazanarak biraz rahatladılar.
İkinci Akabe biatından sonra Medine'ye hicret başladı. Yirmi kişilik bir kafileyle Medine'ye hicret eden Hz. Ömer Medineli Avali bölgesinde Ümeyye b. Zeyd oğullarına misafir oldu.
Hz. Peygamber hicret ettikten sonra ona biat etmek isteyen kadınlar bir evde toplandı. Hz. Ömer oraya giderek kadınlardan Hz. Peygamber adına biat aldı.
Ayetlerde '' Muvafakat-ı Ömer '' diye adlandırılmıştır. Hz. Ömer'in ileri sürdüğü görüşleri;
Şarabın kesin biçimde haram kılınması

Hz. Peygamberin evine gelen kimselerle hanımlarının perde arkasından konuşmasının daha uygun olacağı
Münafıkların reisi Abdullah b. Übey b. Selul'un cenaze namazının kılınmaması gerektiği,

Hz. Ömer : Bedir , Uhud , Hendek ve Hayber vb. gazvelerin hepsine çok sayıda seriyyeye katılmış bazılarında komutan olarak görev yapmıştır.
Hudeybiye'de yapılan anlaşmanın müşrikler lehine görünen maddelerine de karşı çıkmıştır. Hz. Peygamberin ısrarı ve Hz. Ebu Bekir'in konuşmaları üzerine tavrını değiştirmiştir.

Hz. Ebu Bekir'in kısa halifelik döneminde en büyük yardımcısı Hz. Ömer oldu , ona müşavirlik ve kadılık yaptı.
Muğire b. Şu'be'nin kölesi Ebu Lü'lüe Firüz en- Nihavendi efendisinin kendisinden fazla ücret aldığını söyleyerek bunun azaltılmasını Hz. Ömer'den istedi. Halife onun demirclik, marangozluk ve nakkaşlık yaptığını öğrenince , Muğire'nin kendisinden aldığı ücretin fazla olmadığını söyledi.
Bunun üzerine Ebü Lü'lüe ertesi gün sabah namazında hançerle Hz. Ömer'i yaraladı ve Müslümanların elindden kurtulamayacağını anlayınca da intihar etti.
Ağır yaralanan Hz. Ömer , oğlu Abdullah'ı Hz. Aişe'ye yollayarak Hz. Peygamberin ayağının dibine defnedilmek için izin istedi. Hz. Aişe kendisi için düşündüğü bu yeri ona verdi.
Uzun boylu , gür sesli ve etkileyici bir kişi olan Hz. Ömer yaralandıktan üç gün sonra vefat ettiği bildirilmiş ve cenaze namazını Suheyb b. Sinan kıldırmıştır.
Hz. Ömer ilk evliliğini Zeyneb bint Maz'un el- Cumahiyye ile yaptı. Abdullah ve Hafsa bu evliliğinden olan çocuklarıdır.

Cahiliye döneminde evlendiği Müleyke bint Amr ve Kureybe bint Ebi Ümeyye'yi İslamiyeti kabul etmedikleri için müşrik kadınlarla evlenmeyi yasaklayan ayet ( el-Mümtehine 60/10) doğrultusunda boşadı.

Son evliliğini Hz. Peygamberle akrabalık kurmak amacıyla Hz. Ali ve Hz. Fatıma'nın kızları Ümmü Külsüm ile yaptı.
Hz. Ömer'in en meşhur lakabı '' Faruk''tur. Bu lakabı kendisine Resulullah verdiği düşünülmektedir. Faruk , hak ile batılı birbirinden ayıran anlamındadır.

Hz Ömer halife seçilince insanlar '' Halifetü Halifeti Resulillah '' ( Resulullahın Halifesinin Halifesi) hitap etmeye başladılar. Siz müminsiniz bende sizin emirinizim diyen Hz. Ömer müminlerin idarecisi olduğuna vurgu bakkımından '' Emirü'l Mü'minin '' denmesini istedi. Bu tabir ilk defa Hz. Ömer iin kullanılmıştır.
Namazlardan sonra mescidde oturur , halkın şikayet ve arzularını dinlerdi. Geceleri dışarı çıkarak dolaşır ve muhtaçların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırdı. Adiy kabilesinden Şifa bint Abdullah isimli hanım, yürürken yavaş yavaş yürüyen ve konuşurken alçak sesle konuşan bir grup gördü ve '' Bu nedir , bunlar kim'' diye sordu. Ona '' Bunlar dünyadan el etek çekmiş dindar kimselerdir'' dediler. Şifa bint Abdullah şöyle dedi.

'' Vallahi Hz. Ömer konuştuğu zaman duyurur , yürüdüğü zaman çabuk ve canlı yürür ve vurduğu zaman da acıtırdı. Vallahi gerçek dindar o dur''. Bu rivayetten Hz. Ömer'in işleri çözmekten yana pratik ve dünya hayatını önemseyen bir anlayışa sahip olduğu sonucunu çıkarabiliriz.

Devlet malı konusunda titiz davranır, buradan yapılan harcamalara milletin yararına olmasına dikkat ederdi. Kendisi maaşını beytülmalden ve en az payı alırdı. Maaşıyla çoğu zaman ihtiyacını karşılayamamıştı. Hazineye ait develeri otlatır , bakımını yapardı. Birgün bakımını yaptığı develerden birisi kaçtı. Bunu gören Ahnef b. Kays deveyi yakalamak için bir köle görevlendirmesini istedi. Hz. Ömer'de '' Benden daha iyi köle var mı'' şeklinde cevap vermiştir.

Hz. Ömer bi'dat ve hurafelere karşı tavır takınır, bunların önlenmesi için gerekli tedbirleri alırdı.
Birgün Hacerülesved'in karşısına geçerek yüksek sesle şunları söylemiştir. '' Senin sadece taş olduğunu , iyilik ve kötülük yapamayacağını biliyorum. Ancak Resulullah'ın sana ellerini sürdüğünü gördüğüm için bende aynısını yapıyor bununla yetiniyorum''

Hz. Ömer ölüm döşeğinde iken kendisine yerine birini bırakması teklif edilince ilk Müslümanlardan Abdurrahman b. Avf, Hz. Osman , Hz. Ali , Talha bin Ubeydullah , Zübeyr b. Avvam , Sa'd b. Ebu Vakkas'dan oluşan altı kişilik şuranın toplanarak üç gün içerisinde aralarından birini halife seçmelerini istedi.

Halifenin görevi Müslümanların ve devletin tebaası olan gayri müslimlerin idaresini yürütmek , adaleti sağlamak dini konularda liderlik yapmak ve devleti yönetmektir. Hz. Ömer hilafeti döneminde karşı karşıya kaldığı bütün konularda Müslümanların görüşlerine başvurmuştur. İstişare sayesinde hayata geçireceği kararların en doğru olanını bulmaya çalışmıştır. Kadisiye savaşından önce ashabın görüşünü soran Hz. Ömer , ordunun komutanını Sa'd b. Ebu Vakkas olarak belirlemişlerdir.

Hz. Ömer sorumluluk makamında olanları denetlerdi. Hz. Ömer '' Fırat kıyısında bir deve helak olsa, Allah bunu Ömer'den sorar diye korkarım'' diyerek sorumluluk duygusunu en güzel şekilde ifade etmiştir.

Irak Cephesi
Hz. Ömer bin kişilik orduyu Ebu Ubeyd es-Sakafi komutasında Irak cephesine gönderdi.

Ebu Ubeyd ''Köprü Savaşı '' denilen bu savaşta Fırat nehrinin doğusuna geçip fillerle takviye edilmiş bir İran ordusu karşısına çıkınca ağır bir yenilgiye uğradı ve şehit oldu.Kadasiye savaşıyla Sa'd b. Ebu Vakkas komutasında İslam ordusu İran ordusunu yenmiştir. Bu savaşta Müslümanlar 9-10 bin civarındayken , Sasaniler 70-80 bin kişi ve otuz civarında file sahipti.

Sa'd b. Ebu Vakkas savaştan önce Kisra III. Yezdicerd'e hem de Sasani ordusu kumandanı Rüstem'e ayrı ayrı elçi heyetleri gönderip İslam'a veya cizye ödemeye davet ettiyse de sert alaycı tepkilerle karşılık verildi.
Sasani ordusu dağıldı ve her iki tarafda ağır kayıplar verdiği bu savaşta Müslümanlar çok miktarda ganimet ele geçirdiler. Bunların en kıymetlisi '' Direfş-i kaviyan '' adındaki Kutsal İran sancağıydı.
Kadisiye savaşı İslam tarihinin en önemli zaferlerinden biridir.

Nihavend zaferiyle Irak'ın fethini büyük ölçüde tamamlamış oldular. Nihavend yakınlarında bu büyük savaşta 30.000 kişilik İslam ordusunun komutanı Numan b. Mukarrin tayin edilmişti. Komutanlığını Firuzan'ın yaptığı Sasani askerlerin sayısı 60-150.000 arasında değişen rakamlar verilmektedir. Üç gün süren bu savaşın son gününde Numan b. Mukarrin şehit düştü. Komutanlığı Huzeyfe b. Yeman üstlendi. Sasani ordusu tamamen dağıldı. Nihavend zaferi İslam tarihinde önemli dönüm noktasıdır.
Bu sebeple Nihavend zaferine '' Fethul-fütuh'' ( Fetihler Fethi) adı verilmiştir.

Suriye Cephesi
Hz. Ömer devrinde yapılan Fihl Savaşında da Müslümanlar Bizans kuvvetlerine büyük zayiat verdirdiler. Aynı yıl Meecürrum Savaşını da kazandılar.
Bizans İmparatoru Herakleios hıristiyan Arapar'ın ve Ermenilerin katıldığı 50.000 ile 100.000 arasında bir ordu hazırlattı. İslam ordusu da Halid b. Velid komutasında Dımaşk'taki kuvvetleri çağırdı ve sayıları 25.000'i aşan askerleriyle Yermük vadisine geldi.
Bizans ordusu ağır bir yenilgiye uğratıldı.
Yermük Savaşından sonra Suriye Bizans'ın elinden çıktı (637)

Mısır ve Kuzey Afrika Cephesi
Mısır'ın fethinin gerekli olduğunu söyleyen Amr b. As'ın görüşünü benimseyen Hz. Ömer Mısır'ın fethine izin verdi. 4.000 kişilik süvari birliğiyle sınırda Amr b. As , Ferama'yı ele geçirdi. Ardından Medine'den gelen 5.000 kişilik takviye kuvvetiyle Aynuşemş'te güçlü bir Bizans ordusunu yendi. Daha sonra Bizans için önemli bir liman şehri olan İskenderiye'yi fethetti.
Amr b. As'a '' Mısır fatihi '' ünvanı verildi.
Sonuçta İslam orduları Hz. Ömer zamanında Sasani İmparatorluğuna bağlı Irak , İran Ve azerbaycan ile Bizans İmparatorluğuna bağlı Suriye , el- Cezire , Filistin ve Mısır'ı İslam ülkesine kattılar.

Hemen her yerdeki fetihleri , kitleler halinde İslamın en doğru din olduğu yolundaki inanç ve tercihleriyle gerçekleşmiştir. Müslümanlar fethettikleri yerlerde yaşayan halkı tarih boyunca pek çok yerde yapıldığı gibi öldürme veya köleleştirme yoluna gitmemişlerdir. Hiç kimse zorla İslamiyete sokulmamıştır. Yapılan antlaşmalarda gayri müslimler dini ve hukuki temele dayalı kültürel kimliklerini Irak , Suriye , Filistin , Lübnan , Anadolu ve Mısır'da günümüze kadar koruyarak İslam toplumu içinde yaşama imkanı bulmuşlardır.

Fethedilen yerlerin artması ve yeni şehirlerin kurulması sebebiyle sayıları çoğalan valilerin tayinine ayri önem veren Hz. Ömer istişare yaparak ehil kimseleri tayin etmeye çalışmıştır.
Raşid Halifeler döneminde Hz. Peygamber (sav) devrinde olduğu gibi ordu komutanlarına '' emirü'l-ceyş'' ya da '' Emirü'l- cünd'' adı verilmiştir.
Vilayetlerde valinin yanında katip, divan katibi, haraç amili, sahibü'ş-şurta , beytülmal amili ve ordu komutanı gibi devlet görevlileri bulunuyordu.
Valilere bağlı ilçelerde de mülkiye memurları, kadılar ve defterdarlar görev yapardı.

Medine kadılık hizmetine Ebü'd- Derda'yı getirmiştir.
Kufe kadılık hizmetine Şüreyh b. Haris getirilmiştir.
Basra kadılık hizmetine Ebu Musa el- Eşeri getirilmiştir.
Mısır kadılık hizmetine Osman b. Kays getirilmiştir.
Kazai işleri kadılar , mali işleri , haraç amilleri yürütüyordu.
Vilayetlere ilk kadı tayini Hz. Ömer yapmıştır.
Bazen vali de kadı tayin ederdi. Bu sistemi dört halifede uygulamıştır.

Hz. Ömer devlet malı konusunda çok titiz davranır ve onu yetim malı gibi düşünerek harcamada hassasiyet gösterirdi. Onun şu sözleri bunu açıkça ortaya koymaktadır. '' Benim sizin mallarınız (devlet hazinesi) üzerindeki konumum , bir velinin sorumluluğu altındaki yetimin malları konusundaki sorumluluğu gibidir''.

Gayri müslim tebaanın erkeklerinden can ve mal ile inanç hürriyetini sağlama karşılığında cizye adıyla baş vergisi alınırdı. Bu vergi Hz. Peygamberimiz zamanında alınmaya başlanmış ve devam etmiştir.
Gayri müslim topraklardan alınan vergiye harac denir. Bu vergi Hz. Ömer zamanında alınmıştır.
Gayri müslimlerden savaş yoluyla alınan her türlü mal ve esirlere ganimet denir. Bu ganimetin beşte biri ''humus'' adıyla hazineye alınır. Kur'an'da Enfal '' ganimet '' kelimesi kullanılmıştır.
Ticarette Müslümanlardan kırkta bir , zımmiden (antlaşmalı gayri müslim vatandaş) yirmide bir
Harbiden (antlaşması bulunmayan başka bir ülkenin gayri müslim vatandaşı ) onda bir vergi öderdi.

İslam devleti hakimiyeti altına giren topraklarda yaşayan gayri müslimlerin verdikleri FEY adı altında toplanan cizye , haraç ve ticaret malları vergileri sonucunda artan gelirleri dağıtmak üzere bir teşkilat düşünmüştür.
Hz. Ömer fey gelirlerini beytülmalde toplayarak senede bir defa ATİYYE adı altında dağıtmayı uygun bulmuştur.
Devletten devamlı atiyye almanın şartı hicret ve cihattır. En fazla atiyye alalar , on ikişer bin dirhemle Hz. Abbas ve Hz. Peygamberin hanımları olmuştur.
Atiyyeleri dağıtma görevi Zeyd b. Sabit'e verilmişti.
İnsanların isimleri LEVH denilen sayfalara yazıldı.
İlk divana '' Divanü'l-Cünd (ordu divanı) adı verilmiştir.

Bayındırlık hizmetleri arasında ziraata elverişli toprakların sulanması için kanal sisteminin kurulması gerekiyordu.
Amr b. As'da Nil nehrini Kızıldeniz'e birleştiren 69 mil uzunluğunda bir kanal açmıştır. Bu kanala '' Emirü'l-mü'minin nehri'' adı verilmiştir.
Hz. Ömer devrinde kamıştan bir mescid ve vali konağı (Darü'l-İmare) inşa edilmiştir.

Hz. Ömer'in bazı ictihadları şöyledir;
1. Irak topraklarına farklı bir statü getirip onları ganimet olarak gazilere dağıtmadı
2. Kıtlık yılında hırsızlara had cezası uygulamadı
3. Sarhoşluk suçunun sünnette belirlenen cezasını arttırdı.
4. Aynı anda söylenen üç talakı üç ayrı zamanda söylenmiş talak gibi saydı.
5. Teravih namazının camide toplu olarak kılınmasını başlattı

Hz. Ömer hicreti takvim başlangıcı kabul ederek hicri takvimin kullanılması , başlanması, kararlaştırılması ve Muharrem ayı hicret takviminin ilk ayı olarak da kabul edilmiştir.











[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]


nurşen35...
__________________
O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR
Alıntı ile Cevapla