Kendi Hayatınıda Başkasının Hayatınıda Hazmedememiş Hanımlar(!)
Herkesle ortak bir yol bulabiliyorum. Ama hazımsız kadınlarla olmuyor… Ne kendi hayatlarını hazmedebiliyorlar, ne de başkalarınınkini. Okuyorlar, tahsil alıyorlar, kariyer yapıyorlar ama olmuyor. Bir gün bana kendisini ‘Ben Ayşe Hanım’ diye tanıtan biriyle karşılaştım mesela. Sen bize ‘ben Ayşe’ de de, biz sana zaten Ayşe Hanım deriz… Hanım olmayı malesef ki daha kendisi hazmedememiş.
Bu insanlar meslekleriyle övünüyorlar. Ellerindeki tek şey o unvan sanki. Eğer kendi mesleği iş görmüyorsa, kocalarının mesleği ile övünüyorlar. Falancanın hanımıyım! İyi, memnun oldum, ben benim, sadece benim! Eksiklerim, kusurlarım, başardıklarım ve başaramadıklarımla benim. Kocasından da nemalanamıyorsa çocuğuna sarıyor bu kez. ‘Benim çocuğum çok özel bir çocuk, çok hassas, çok değişik’ Hı hııı, bizimkiler bostan korkuluğu…
Kendi hayatlarında böyleler ama başkalarının başarısını da kabullenemiyorlar. O kadar hazımsızlar ki, mesajları, yorumları, eleştiriye benzemeyen eleştirileri ile ne kadar gülünç duruma düştüklerinin farkına varamıyorlar malesef. Niye? Çünkü, en doğruyu o bilir, o bizden değil, bizden yukarda, biz aşağıdayız ve asla yukarıyı hak etmiyoruz ona göre. Bana çok sarıyorlar bu aralar mesela… ‘Kitabınızı şöyle bir okudum, çok sıradan’ diyor. Eeee… Senin önerin ne? Seninkini görelim? Yok! ‘3,5 yaşındaki çocuğum çocuk kitabınızın kapağını bile açmadı, daha çok yolunuz var’ diyor. Çocuklar edebiyat eleştirmeni olarak doğmuyorlar malesef, onlara okumayı biz sevdiriyoruz! De yav, ‘bizimki beğenmedi ama yolunuz açık olsun’ de, ne kaybedersin? ‘Bence siz çocuklarla ilgili paylaşım yapmamalısınız, alanınız değil. Hadi ben yine çocuk gelişimciyim, ben yazsam neyse’ diyor. Yaz güzelim, yaz, tutan mı var, okuruz elbet! Hayırlı olsun, başarılar dilerim, yolun açık olsun yok bu kadınların lugatında. O devrik gözler var sadece, bak şöyle:😒😒😒
Geçen gün, çok sevdiğim bir yazar arkadaşımla bu durumu konuştuk. Biz birbirimizin daha iyi noktalara gelmesi, daha çok üretmesi, daha çok yazması için birbirimizi gazlıyoruz, itiyoruz, destekliyoruz. Bu kadınlar niye böyleler acaba dedik. Sonra hazımsızlıkta karar kıldık. Arkadaşım dedi ki, ‘Aslında besliyorlar bizi. Yıldırmaya çalışıyorlar ama olmuyor. Kötüler ve kötü yorumlarıyla seni besliyorlar. Tıpkı ‘gübre’ gibi…’
Oysa bütün mesele ne biliyor musunuz? Biz susalım, Victor Hugo söylesin:
‘’Kendi ışığına güvenen, başkasının parlamasından rahatsızlık duymaz.’’
İşte bu kadar. Şu saatte, kendi ışığına güvenen dostlarıma birer kızıl çay, diğerlerine maden suyu ısmarlıyorum. Hazma birebirdir😀
alıntıdır...