Durumu: Medine No : 32986 Üyelik T.:
02 Kasım 2013 Arkadaşları:0 Cinsiyet: Mesaj:
29 Konular:
0 Beğenildi:2 Beğendi:0 Takdirleri:10 Takdir Et:
| Cevap: Allah'ı yanlış anlayan DİN-İ Dar olanlar./İbrahim İnecik
Rahman ve Rahim olan ; Allah’ın adıyla
Allah’u Teal’a şöyle buyurmaktadır.
“Ben insanları ve cinleri sadece bana ibadet etsinler diye yarattım”Zariyat/56
Allah insanı yaratırken ona dağların bile taşımakta korktuğu bir sorumluluk yükleyerek yaratmıştır. Kişi bu sorumluluk bilincinde olarak yaşamalı buna göre düşünmeli buna göre hayatına yön verip buna göre konuşmalıdır.
Bu ümmetin yarası 90 yıldır kanamaktadır. Bunun tek sebebi bugün insanların Allah’a kul olma bilincinden uzaklaşmış olmalarından başka bir şey değildir. Bugün şirk, küfür, her yerde artık evimizin kapısına kadar gelmiş ve bizi tehdit etmektedir.
İnsanlar Allah’a kulluk bilincinden uzaklaştıkça ezilmişliğin ve zavallılığın pençesinden kurtulmaları mümkün değildir. Daha dün küfrün İslamın karşısındaki acziyetliği dünyada hakim iken bugün ise adı Müslüman olan nice halk kitleleri maalesef küfre mahkum ve bir zillet içerisinde kalmış durumdalar.
Bu sebeple bu ümmetin yeniden dirilmesi ve gerçek yaradılış gayesine uygun bir düşünce bir yaşam biçimi inşa etmesi gerekir. Bunun yoluda tebliğden davetten geçer. Davet insanlara ulaşırda insanlıkta buna menfi yönde cevap verip küffara yeniden “La” demesini gerçekleştirebilirse ancak o zaman yeryüzünde fitne kalkıp din (şeriat) Allah’ın olmuş ve insanlıkta insanın kulluğundan kurtulmuş olabilir.
Bazı kimseler diyorlar ki; Bazı kesimler yüzünden islam alemi kan revan içerisindedir.
Bu yaklaşım biçimi haktan uzak, adaletten uzak, dinden uzak, hayatın realitesinden uzak bir yaklaşım şeklidir.
Bugün siyonist güçler ve faiz lobileri, eroin tüccarları, silah baronları kendilerine ait olmayan topraklarda insanlara zulüm etmekte ve onların emeklerini sömürüp onlara ait yeraltı ve yer üstü her türlü madenlerine el koymaktalar. Bunları talan etmekteler.
Bu emperyal güçler insanlara, kendilerince, sözüm ona hak, hukuk, adalet gibi dini kavramları kullanarak ve bu kavramlara kendilerince anlamlar yükleyerek , içi boş sloganlarla insanları kendilerine kul köle yapmaya çalışmaktalar. Ve bunu yaparken de yerli satılmış kanı beş kuruş etmez işbirlikçileri üzerinden bu emellerini gerçekleştirmekteler.
Birileride ortaya çıkıp bunlara hey arkadaş sen benim evimde, benim aileme, benim yaşam biçimime, benim inanç biçimime, karışma hakkı nereden buluyorsun? Dediğinde ise İşte sana onların tabiriyle terör ve işte terörist.
“La” yı söylediğin ilk anda onlara göre sen bir teröristsin, sen bir bozguncusun. Bunların istedikleri şey şartsız bir itaat ve şartsız bir kabuldür. Peki sorarım size benim topraklarımda benim hayatıma müdahale eden ve benim malımı talan eden bu emperyal güce karşı ne yapmalıyım? Efendim hoş geldin burasıda senin evin sayılır, buyur her türlü serbestin, istediğini yap mı diyeyim? Yada ne yapayım siz söyleyin?
Bazı insanlar diyorlar ki; Yeryüzü gülligülistanlık olsun, her herkesle kardeş olsun, herkes demokrat olsun, herkes laik olsun. Kan göz yaşı tevhid şirk mücadelesi olmasın. Kimse kimseye “la demesin” herkes her türlü dine karşı saygılı olsun. O zaman size sormazlar mı nerede kaldı tevhid? Nerede kaldı “La” demek?
Kan olmasın, göz yaşı olmasın, siyonistler ortada cirit atsın,namus, haya, ahlak yerle bir olsun, sende buna sessiz kalasın.
Yani şairinde şu mısrlarda dediği gibi;
“Çiçekler açsın”
“Böcekler ötsün”
“Kırlarda sevgililer el ele olsun”
Böyle bir dünya var mı? Varsa nerede? İnsanın olduğu yerde kan göz yaşı ve çilenin olmadığını kim söyleyebilir? Allah ben yeryüzünde bir halife yaratacağım dedi. Melekler biz seni tenzih ederken, sana kulluk görevlerimizi eksiksiz bir şekilde yerine getirmişken yeryüzünde kan dökecek, bozgunculuk yapacak, birini mi yaratacaksın? dediler”Bakara/30
Ayetin beyanından da anlaşıldığı üzere henüz insan halk olmamışken insanın bozgunculuk yapacağından haber verilmektedir.
Hz.Adem’den Allah’ın son elçisi Muhammed Mustafa (s.a.s) e kadar olan hangi bir dönem yoktur ki kan göz yaşı çile olmamış olsun.? Buna Rasulullah Sallallahu aleyhi ve selamın dönemi dahil.Bu nasıl bir akıl böyle anlamak mümkün değil? Bu aklı anlayan biri varsa lütfen bana da anlatsın?
Evet insan İslam fıtratı üzere yaratılmıştır yani islama meyilli bir şekilde yaratılmıştır bu doğrudur ancak insanın tabiatında isyanda vardır. Bunu da göz ardı etmemek gerekir. İslam dini sadece vicdanlara, sadece ideolojilere hitap eden bir din değildir. Dini bazı kesimler bu şekilde tarif ediyorlar ve bu şekilde olduğunu anlıyorlar.
İslam dinini bu şekilde tahayyül edenler ve bu şekilde olduğunu iddia edenler tevhid kelimesini anlamış değillerdir.
İslam dini sadece “La ilahe İlallah” üzerine bina edilmiş değildir. Şayet böyle olsaydı bu takdirde Yahudi ve Hıristiyanların da Müslüman kabul edilmesi gerekirdi.Ali-İmran/64
Oysa İslam dini bir hukuk dinidir. Bunun yapısında kendine has vela ve bera (Dost ve düşman) gerçeği de yer almaktadır. Din kardeşliği hukukunun gerek iman esasları arasında yer alması gerek ameli noktada üzerinde ehemmiyetle durulmasının asla göz ardı edilmemesi gereken çok mühim bir mesele olduğu unutulmamalıdır. Bu husus pek çok ayette önemsenmiş ve bu husustaki yapılacak olan bir yanlışın tevhidi bozduğunu beyan edilmiştir.
“Ey imân edenler! Yahudî’lerle Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar, birbirlerinin dostlarıdır. İçinizden kim onları dost ve yardımcı edinirse, o da onlardandır. Allah, düşmana dostluk etmekle nefislerine zulmedenleri hak yoluna eriştirmez.”Maide/51
O halde madem ki Allah beni sadece Müslüman olanlarla kardeş kılmış, bu durumda şirk ve küfür üzere olan halkların kardeşliğinden dem vurmam mümkün olabilir mi? Buna dini referanslarım müsaade ediyor mu? Buna bakmak lazım.
Kapitalist zihniyet haçlı güçleriyle benim kardeşlerimin (La diyebilmiş Müslüman) üzerine bombalar yağdırırken benim buna sessiz kalmamı isteyenler var. Kur’an da böyle bir dini anlayış çıkaranlar var.
Oysa ki yeryüzünde şirk olduğu müddetçe elbette kanda olacak göz yaşı da olacak.
Şairin dediği gibi “Yarasız olmaz şehitsiz olmaz.
Allah yoldan çıkmış ve savrulmuş, kargaşa çıkaran ve yaradılış gayesine uygun düşünmeyen ve bu şekilde yaşamayan toplumları, devletleri, kişileri dost edinmekten bizi men etmiştir.
Hakikat bu iken ben nasıl olur da bunu göz ardı etme gafletinde bulunurum da, benim ülkemde, benim topraklarımda, benim halkım üzerinde, tahakküm kurmak isteyen ve emek hırsızlığını yapan ve topraklarımda ki Allah vergisi madenleri mi çıkarıp çalan, çırpan ve ülkelerine götürenlere evet bunlara (La) demeyecekmişim. Var mı böyle bir şey?
Bu şer güçlere hizmet eden onlar için canıyla, malıyla, kızıyla, karısıyla, kısacası her şeyi ile onların selameti için çalışan yerli işbirlikçi satılmış dalkavuklara “La” demeyeceğim de kime diyeceğim?
Bunlar yani işbirlikçiler bana şer güçlere kulluk yapmamı dayatacaklar da ben buna “La” demeyeceğim. öyle mi?
İnanın bana bu bozuk bir akılldır ve bu aklın önümüze koyduğu yolda yanlış bir yoldur. İnsanın olduğu yerde kan, revan, gözyaşının olmama ihtimali milyonda birdir belki de milyarda sıfırdır.
Psikolojiye göre ihtimal derecesi çok çok zayıf olan ihtimallerin olma olasalığını düşünenler yada olabileceği gerektiğini öne sürenler bir hastalık belirtisidir ve tedavi edilmeleri gerekir.
Olasılığı çok çok zayıf olan şeylerin olabileceğini düşünenlerin derhal bir psikiyatiriye gitmeleri ve tedavi olmaları elzemdir.
Yeni bir moda olsa gerek; Bugün bazı kesimler Kur’an’ın yeniden yorumlanması gerektiğini Rasulun Kur’an ile muhataplığının 1400 sene önceye dayandığını, dolayısıyla onun Kur’an dan çıkardığı hükümlerin evrensel olmadığını, çıkardığı hükümlerin kendi zamanı için geçerli olduğunu, zamanımıza hitap etmediğini binaenaleyh herkes Kur’an’ı alsın okusun ve onu yeniden yorumlasın tezini ortaya atmışlardır. Yorumlansın,tezini ortaya atan bu reformist akıl bunla da yetinmeyip devamında şöyle demektedir. Kur’an ayetlerinden çıkarıldığı sanılan yeni fikirlere de saygılı olunsun. Buna tepki vermesin hatta bunu kabul etsin.
Peki var sayalım ki bu düşünceyi kabul ettik.
Herkesin kabul ettiği gibi Kur’an hükümleri bağlamın da evrenseldir. Bugün dünyada yedimilyara yakın insanın yaşadığı kabul edilmektedir. Kur’an evrensel bir kitap olduğuna göre ve bu yedimilyar insanada aynı zamanda hitap etmektedir. Bunların her birinin Kur’an’dan, Kur’an ayetlerinden bir tek farklı yorum çıkardığını varsayarsak ortaya yedimilyar farklı yorum çıkması demektir ki, buda eşittir yedimilyar sıfır kilometre yep yeni bir din. Bu takdirde ortada ne Allah’ın dini kalır peygamberin sünneti? Bunun açıklamasının yapılması gerekir.
Yedimilyar insanın din adına ki bunların hiçbirinde ehil olma vasfı yokken yani alimlik vasfı yokken kalkıp Kur’an meali okuduklarında ve bunda ortak bir akıl çıkabileceğine inanmak bunu kinaye olsun diye söylemiyorum tam manasıyla bir akıl tutulmasıdır. Hayır hayır bu kesinlikle psikolojik bir vakaadır.
Bu akıl yapısı sağlıklı düşünebilen bir akıl yapısı değildir.
Bugün Türkiye Cumhuryeti Devleti Anayasasının maddelerini (ki anayasa maddeleri tamamen mücmeldir (Kapalı) ve tüm anayasalar için bu böyledir) Türkiyede yaşayan seksenmilyon insanın yorumladığını düşünün ve bu çıkacak olan farklı yorumları parlemnetoya gönderilsin ve bunlar kanun maddesi haline getirilsin. Bakalım ortada devlet diye bir şey kalır mı kalmaz mı? Ortada kurumsal yapı diye bir şey kalır mı kalmaz mı?
Yok bu düşünce kesinlikle ruhi bir hastalıktır.Buna Allah’tan şifa diliyorum.
Kalkıp böyle bir iddiayı bugün bir anayasa profösürü karşısında dile getirsek, bu kimse derhal savcılığa suç duyurusunda bulunur ve muhtemelen bizi birinci muhakemeden sonra Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastahenesinde müşahede altına alırlar.
Türkiyede seksenmilyon insan var yani ,manavı, bakkalı, terzisi, çiftçisi, tefecisi,faizcisi,bikinisiyle denize giren tatilcisi,esnafı tüccarı kısacası herkes anayasa maddesi alacak okuyacak ve üzerine yorum yapacak sonrada ortaya bir hukuk ve bir sistem çıkacak. Bu onmilyarda sıfır ihtimalı olan acayip bir vakadır.
Bazı kimseler Allah’ın dini hususunda tevhidi bir inanca sahip olmadıkları için İmam Şafi-i rahimehullahında dediği gibi koltuklarına yaslanıyorlar sonra ahkam kesebiliyorlar. Dahası kalkıp bu din hakkında bu kadar beyhude fikirler ortaya atabiliyorlar. Allah’ın dinini basite indirgeyip bu kadar anlamsız, bu kadar beyhude düşüncelere dalabiliyorlar ve buda yetmezmiş gibi insanlarıda bu tür fikirlere davet edebiliyorlar. Ve böylece kendileri sapıttıkları gibi insanlarında kafalarının karışmasına sebebiyet verip onlarında sapmalarına vesile olabiliyorlar.
Din Allah Raslu s.a.s in şahsında ve onun arkadaşlarının (ashab) şahsında ete kemiğe bürünmüş ve Rabbülalemin tarafından tamamlanmıştı/Maide/3. Sevinciyle, hüznüyle, yanlışıyla, doğrusuyla, rahatlığıyla, zorluğuyla, aç kalmışlığıyla, tok olmuşluğuyla tamamlanmış nihayete ermiştir.
Yanlışlar, doğrulardan ayıklanmış ve Allah’ın razı olduğu bir yaşam biçimi ve bir düşünce biçimi şeklinde nakil yoluyla günümüze kadar gelmiştir. Bu din bu saatten sonra müdahale edilmeyi kabul etmediği gibi, akılcı reformist yaklaşımları da kabul etmez. Bunların çabası boşuna;
Emperyalist güçler İslam beldelerine yüzyıllar boyunca haçlı güçleri göndermiş ve her defasında hüsranla dönmüşlerdir. Hiç bir tarihte Müslüman toplumlara üstünlük sağlayamamışlardır.
Bunu siyonistler çok iyi biliyorlar. Silahla savaşla yapamadıkları üstünlüğü bugün ortaya din adına olmadık şüpheler atarak gerçekleştirmek istiyorlar ve maalesef doksanyıldır bu üstünlüğü elde etmiş durumdalar.
Şimdi ise sahneye koymaya çalıştıkları oyun peygambersiz bir din anlayışı. Aslında senoryo açık ve net oyuncularda yerlerini almış durumda. Prof ünvanlarıyla tviler de çeşitli konferanslarda bu senoryonun alt yapısını oluşturulmak istenmekte ve filmi vizyona koymak için şartların oluşması için beklemekteler. Çünkü artık laiklik demokrasi gibi şeyler toplumları frenlemek kontröl altında tutmak için yeterli gelmemektedir.
Filmin adı Hadisler uydurmadır, korunmamıştır Kuran korunmuştur. Evet filmin adı bu..
Filmin konu ettiği misyon önce hadisler hal edilecek sonrada sünnetin tamamı.
Sonrası mı? Sonrası şu; Yedimilyar sıhhatli olmayan akıl, Kur’an ayetleriyle baş başa? Ben bu ayetten bunu anladım bu mesele böyledir.İster kabul et ister etme sloganı.
Siz siz olun gelin henüz bu akıl tutulmasına yakalanmadan önce sarih bir tevbeyle, tevbe edin ve bu fikirlerden dönün ve Müslüman olun.
Dini getiren peygamber
Kur’an’ı getiren peygamber
Allah’tan vahiy alan peygamber
Dini yorumlayan ilk insan peygamber
Bu din için canıyla malıyla savaşan yine peygamber, sonrada birileri 1400 sene sonra Mehmet Okuyan gibi ortaya çıkacak ve diyecek ki efendim bu peygamber bu dini getirdi bu doğrudur zira o bu dini tam manasıyla açıklayamadı, aslında ben daha iyi açıklarım cürretinde bulunacak.
Sonra birileride yeni bir hazine bulmuş gibi bu kokuşmuş fikrin peşinden gidip savunuculuğunu yapacak.. Bu akıl tutulması değilde nedir?
Dünyanın neresinde görülmüştür ki bir fikir sahibi, bir felsefe sahibi, bir ideoloji sahibi, ortaya yeni bir fikir koyacak ve akl etmeyen bazı insanlarda kalkıp bu kimse bu fikri bilmiyordu ben daha iyi biliyorum diyecek var mı dünyada böyle bir şey?
Bugün Darwinizmi konuşan yada savunan bir kimse kalkıp diyebilir mi ki Charles Darwin beni alakadar etmez.
Abi meseleye nereden el atarsan at ortada sıfır elde var sıfır..
Rab'bim sizleri ıslah etsin ve Müslüman olmayı nasip etsin amin.
|