Cevap: Değişmek İstemiyor muyuz? GELENEK VE ALIŞKANLIKLAR
Asr-ı Saadet Kur’an ve Sünnete dayalı İslam’ın adaletin ve eşitliğin, barış ve kardeşliğin, İslami zihniyet ve yaşantının hüküm sürdüğü bir dönemdir. Müslümanlar emr-i bi’l-mar’ruf ve’n-nehyu ani’l-münk’ri yerine getirmeyi, Allah yolunda cihad etmeyi, ibadetleri ve salih amelleri eksiksiz yerine getirmeyi inançlarının gereği saymışlar, inanç, ibadet ve ahlak anlayışları ile temayüz etmişlerdir. Ancak geleneklerinin yıkılması endişesi ile insanlar “Yalnız Allah’a kulluk etmemiz ve babalarımızın tapmakta olduklarını bırakmamız için mi bize geldin?”39 diyerek Peygamber Efendimize karşı çıkmışlardır. Tıpkı kötü huylar gibi alışkanlık ve uygunsuz geleneklerin terki de zordur. Gelenek, adet ve alışkanlıklar yaşamı kolaylaştırıcı bir etkiye sahip olsa da davranışlara meşruiyet kazandırmak, bireyleri baskı altında tutmak gibi bir etkiye de sahiptir. Tasavvuf, terk-i âdettir40, zâlimlerin, dinsiz ve kâfirlerin bütün hareketlerinden, yeme, içme, giyme ve saire gibi âdet ve hareketlerine benzememeye çalışmak ve kaçınmak, halka ait ancak günahı mûcib kötü âdet ve ananelerden uzak durmanın ehemmiyetini ifade eden M. Zâhid Kotku şöyle der:
“Alışkanlık çok kötü bir âdettir; terki de o nispette zordur.” 41
“Kötü âdet ve arkadaşların verdiği zarar, o ticaret veya işi ile meşgul olup ibadet, taat bilmeyenlerden daha çok acı ve zararlı olduğu inkâr olunmaz bir felakettir.”42
“Bazı bedbahtlar istedikleri ve çırpındıkları halde bir türlü kötü huylarından kurtulamazlar. Bunun başlıca sebeplerinden biri de kötü alışkanlıkların küçükten beri köklü âdetler hâline gelmesidir. Herkesin sevip bayıldığı; Hakk’ın da, halkın da istediği o güzel ahlâk ve huylar, bu kötü, çirkin ve hiç kimsenin de istemediği kötü huylardan, kötü ahlâk ve âdetlerden kurtulmadıkça mümkün olamayacaktır.43 |