Cevap: Değişmek İstemiyor muyuz? TEFEKKÜR
“Fikri harekete geçirmek” demek olan tefekkür mukaddes kitabımızda sıklıkla emredilmiştir. M. Zâhid Kotku Hazretleri tefekkürün Peygamber Efendimizin Hira’daki ibadetlerinden olduğunu ifade etmiştir. Bu halvet günlerinde zikir de tefekkür ile birliktedir. 59 M. Zâhid Kotku hazretleri farkında, bilinçli ve şuurlu olabilmenin yapıcı unsuru olan tefekkürü şu ifadelerle tanımlamaktadır:
“Tefekkür gönülde bir kandildir. Hayrı ve şerri fark etmekte akıl ona muhtaçtır. Tefekkür gönülde olan mârifeti hazır edip gösterir. Kalbi gaflet deryasına düşmekten kurtarır. Tefekkür gönüllerin tasfiyesidir. Murakabelerin başlangıcıdır. Tefekkür hakikat bahçelerinin emsalsiz ağaçları, çiçekleri, gülleridir. En ince hadiseleri pek aşikâr surette gösteren bir nurdur. Tefekkür, aynı zamanda eşyanın hakikatini gösteren bir aynadır.”60
Peygamber Efendimizin Hira mağarasındaki yalnızlık günlerinde tasavvufun üç amelini bir araya getirdiği görülmektedir. Doğrusu, mutasavvıfların Peygamber Efendimizin bu üçlü ta’lim usulünü tasavvufun etkili eğitim yöntemleri arasına almış bulunmalarıdır. Bunlar halvet, zikir ve tefekkürdür. Zikir düşünceyi harekete geçirmekte, ona yeni bir dinamik kazandırmakta en etkili bir yöntemdir. Nakşibendilikte asıl olan hafi zikir olmasına rağmen, çağın ihtiyaçları doğrultusunda kimi zaman “uyuyan kalpleri uyandırmak” gerekçesi ile cehri zikir de yapılmış ve tavsiye edilmiştir. Bu hususa dikkat çeken M. Zâhid Kotku Hazretleri cehri yani açık zikrin bir farklılığına dikkat çeker:
“Zikr-i cehrinin amelî faydası daha çok başkalarına şâmil olmakla beraber, zâkirin kalbini uyandırır. Uykuyu giderir, neş’eyi artırır, dimağı tefekküre sevk eder. Bu sebeplerle zikrullahın mescitlerde toplu olarak yapılması, ulemâ-i zevi’l ihtiram hazerâtı tarafından müstahsen görülmüşdür.”61
“Zikir murâkabeyi, tefekkürü, düşünmeyi getirir; tâ ki kulu ihsân kapısından içeriye sokar. Ma’lûm ya, ihsân en yüksek makamdır… Zâkir olduktan sonra, artık ondan kötülük beklemek imkânı yoktur, günah beklemek imkânı yoktur. O artık cemiyete en faydalı bir insandır.”62 |