Konu Başlıkları: İsimleri Çerçevesinde Kuran
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 24 Ekim 2008, 10:27   Mesaj No:7

Emekdar Üye

Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:48
Mesaj: 4.079
Konular: 315
Beğenildi:49
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart Cvp: İsimleri Çerçevesinde Kuran

7. Rûh
Rûh, insanın, mahiyetini kavrayamadığı; fakat aksiyomatik olarak farkında olduğu bir varlıktır. Rûh denince, hayatın kaynağı akla gelir[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...], canlılık akla gelir. Kur'ân'a Rûh denirken[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...], onun, bakımsız, ihmal edilmiş, manevî gıdasını alamamış, porsumuş, güçsüz kalmış ruhları, yeniden sıhhatli hayatına döndürecek bir fonksiyon icra ettiğini düşünmemiz isteniyor olabilir.

Kur'ân, insanların manevî ve ahlakî cephelerine sunduğu, hayat bahşeden ilkeleri, öğütleri ve tavsiyeleriyle adeta hayat veren bir ruhtur. Nitekim Kur'ân, hayat veren, canlılık veren bu özelliği ile, kısa süre içinde kabile anlayışı çerçevesinde bir hayat süren, ahlaken aşağı seviyelerde bulunan Arap Toplumu'ndan, büyük bir medeniyetin mimarlarını yetiştirmiştir. Kur'ân'ın ilk muhataplarına ve onların takipçilerine aşk, şevk ve canlılık veren, rûh veren İlahî Kelâm'dı. Çünkü o Rûh'tu. Hem de Allah'ın emrinden bir Rûh[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...].

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Rağıb, el-Mufredat, s.205
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Şura 52
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] İsra 85, Şura 52 Doç. Dr. Halis Albayrak Tefsir Usulu, Kur’an Araştırmaları, Şule Yayınları: 65.


8 Kelâm
Arapçada anlamlı kelimelerden oluşan bütüne, kelâm denir[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]. Kelâm kelimesi, Kur’ân'da, Allah'a izafe edilerek Kelâmullah tarzında kullanılmaktadır[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...].

Kur'ân'da el-Kavl kelimesi de, Allah'ın sözü, vahiyle bildirilen söz anlamında kullanılmaktadır[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]. Kur'ân, kendini Hadîs olarak, yani söz olarak da vasıflandırmaktadır[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]. Zumer Sûresinin 23.ayetinde de Kur'ân, Ahsenu'l-Hadîs olarak, yani en güzel söz olarak nitelendirilmektedir.

Kelâm, muhatapla ilişki kurmanın sembolik yolu olan dilin kullanılması demektir. Allah'ın insanla sözlü ilişkisi, miladî 7. asırda Arap Dili ile tecelli etmiştir. Aslında Allah'ın nasıl konuştuğunu, insanlar bilemez.. Onun, dünyada konuşulan herhangi bir dille konuştuğunu da söyleyemeyiz. Çünkü yeryüzünde konuşulan diller, tarih içinde insan toplumlarının birbirleriyle anlaşabilmek için icat edip geliştirdikleri bir olgudur. Yani dil, insanî ve tarihî bir olgudur. Dolayısıyla Allah'ın dilinden söz edilmez; O'nun Kelâm'ından bahsedilir. Bilindiği gibi söz ve kelâm, muhataba birşeyler söyleme iradesinin bir sonucudur. Şu halde Allah'ın Sözü de, muhataplara birşeyler iletmek üzere gelmiştir.
Sözler, muhatabın üzerinde tesir icra eder[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]; onun zihin ve rûh dünyasında izler bırakır. Özellikle sözler tam zamanında söylenmişse, muhataptaki tesiri, daha fazla olur. Kur'ân indirilirken böyle bir durum, söz konusu idi. Şartların icabına göre, ayetler geliyordu. Nitekim pek çok ayetin iniş sebebi vardır. Bunlara Esbâbu'n-Nuzûl denir.
İnsanların, dinî, ahlakî ve psikolojik ihtiyaçlarının özünde bir değişiklik olmadığı için Allah'ın Kelâm'ı, nüzul döneminden sonraki insanların da içinde bulunduğu, durumlara uygun düşen ifadelerle doludur. Mesela başına, tahammülü zor bir musibet gelen bir mümin, bunun, değiştirilemez bir kader olduğunu söyleyen Hadîd Sûresinin 22 ve 23. ayetlerini “Gerek yerde ve gerek kendi nefislerinizde başınıza gelen hiç bir musibet yoktur ki Biz onu yaratmadan önce bir kitapta yazılmamış olsun. Bu, şüphesiz Allah'a çok kolaydır. Bunu önceden yazmış olmamız kaybettiklerinize üzülmemeniz, Allah'ın size verdikleriyle de şımarmamanız içindir. Allah, büyüklenip övünen hiç kimseyi sevmez.” okuduğunda ayetlerin, sanki kendisi için indiğini zanneder. Kur'ân'da bu konuya misâl olacak pek çok söz vardır.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Rağıb, el-Mufredat, s.439
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Bakara 75, Tfevbe 6, Feth 15
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Kasas 51
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] A'raf 185, Kebf 6, Zumer 23, Casiye 6
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] İbn Faris, Mu'cem, V.131; Rağıb, el-Mufredat, s.439
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Doç. Dr. Halis Albayrak Tefsir Usulu, Kur’an Araştırmaları, Şule Yayınları: 66-67.


9. Rahmet
Kur'ân, Tevrat’ı[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] da kendini de, Rahmet olarak vasıflandırır[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]. Kur'ân, diğer peygamberlere gönderilen vahiyleri de Rahmet olarak nitelendirmektedir. Kur'ân, ayrıca Hz.Muhammed'in de âlemlere rahmet olarak gönderildiğinden söz etmektedir[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] ki bu da, onun, sadece şahsı ile alakalı bir nitelendirme olmayıp ona gönderilen mesaja da, güçlü atıflarda bulunmaktadır.

Rahmet, yakınlık, ince muamele, nâzik davranış demektir[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]. Allah'ın rahmeti, O'nun nimetlendrmesidir.
Allah, insanları, iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırt edebilecek ve ahlaklı olmayı becerebilecek bir nitelikte yaratmıştır. Ona Rûh'undan üflediği için o, Yaratan’ını da hissedebilecek, var olduğunu kavrayabilecek özelliktedir. Ne var ki insan, gerek yapısında taşıdığı zaaflardan gerekse içinde yaşadığı muhitin olumsuz şartlarından müteessir olabilmekte ve fıtratına uygun davranabilmeyi zaman içinde yer yer unutmaktadır. Kur'ân'ın anlattığına göre, tarih bunun örnekleriyle doludur. İşte bu sebepledir ki Allah, akıl, rûh ve vicdan vererek varlığın ardındaki sırrı fark edebilme gücünü verdiği insanı, yaptıklarından sorumlu tutmaya hak sahibi iken[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] ona acımakta ve sözlü olarak, ona unuttuğu ve terkettiği gerçekleri, kendi gerçeklerini hatırlatmaktadır ki bu bir lütuftur, ihsandır ve rahmettir. Allah, yarattığı insanı sadece kendi anlayış ve kavrayış kapasitesiyle başbaşa bırakmayıp; ona acıyarak, ona ince muamelede bulunarak onun önünü aydınlatmıştır.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]


[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] En'am 154, A'raf 154, Hud 17
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] En'am 157, A'raf 52,203, Yunus 57, Yusuf 111
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Enbiya 107
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Rağıb, el-Mufredat, s.191
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Ahzab 72
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Doç. Dr. Halis Albayrak Tefsir Usulu, Kur’an Araştırmaları, Şule Yayınları: 67-68.
10. Meviza
Mev'iza, nasihat ve öğüt manalarına gelir[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]. O, Zikr isminin muhtevasından biraz farklı bir muhtevaya sahiptir. Zikr, bir hatırlatma iken Mev'iza muhatabın gönlüne ve aklına tesir edebilecek etkili söz söylemek demektir". Öğüt ve nasihat, muhatabın yapması veya yapmaması istenen bir konuda olacağından, muhatabı ikna edici konuşmalar yapmak gerekir. Aksi takdirde netice alıcı olmayan, yerinde ve etkileyici olmayan konuşmaların bir değeri yoktur. Şu halde Kur’ân, muhataplarına öğüt verirken, En Güzel Söz olarak onları kırmadan, incitmeden ikna edebilecek bir Kelâmdır. Kur'ân, hem kendini[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] hem de Tevrat'ı, Mev'iza olarak adlandırır[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...].


[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] İbn Manzur, Lisan, III,952
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Ali İmıan 138, Maide 46, Yunus 57
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] A'raf 145, Hud 120, Nur 34 Doç. Dr. Halis Albayrak Tefsir Usulu, Kur’an Araştırmaları, Şule Yayınları: 68.


11. Şifâ
Kur'ân'ın bir vasfı da onun, gönüllerde olana[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] ve müminlere Şifâ olmasıdır[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]. Kur'ân'ın, şifa bahşeden bir Kelâm olmasını nasıl anlayabiliriz? Hastalıklara şifa verenin Allah olduğunu biliyoruz; ancak Kur'ân'ın Şifâ vasfı, onun marazî, hastalıklı gönüllere, Allah'ın, Allah sevgisinin dışında kötü ve anlamsız şeylerin istilasına uğramış kalplere hitap eden ve onları, içinde bulundukları hastalıklı, illetli durumdan kurtarmayı amaçlayan yönüne işaret edebilir.

Allah, Kur'ân'da gönüllerin İslâm'a açılmasından, kalplerin katılaşmasından, kalplerdeki hastalıklardan, ahlakî ve manevî hastalıklardan söz etmektedir. İşte Kur'ân bu konularda fonksiyon icra etmektedir. Şifâ vasfıyla Kur'ân, güzellikleri, hakkı ve hakikati görebilme kabiliyetini yitirmiş kalpleri bu olumsuz vaziyetten kurtarmakta ve onları göklerin ve yerin Nûr'u olan Allah'a yönlendirmektedir.
Kur'ân'ın, müminlere Şifâ oluşunu da, yer yer hayat mücadelesi içinde çok çeşitli zorluklarla karşılaşan, bazen umutsuzluğa kapılan, bazen bedbin olan müminlere adeta derman olabilecek ifadeleri bünyesinde taşıyor olmasıyla da izah edebiliriz. Bu konuda özellikle savaş anlarında müminleri teselli eden ifadeleri misal olarak verebiliriz. Nisa Sûresinin 104. ayetinde şöyle denilmektedir:
"Düşman topluluğu aramakta gevşeklik göstermeyin. Siz acı çekiyorsanız şüphesiz onlar da sizin acı çektiğiniz gibi acı duyuyorlar. Üstelik siz Allah'tan, onların ümit edemeyecekleri şeyleri ümit ediyorsunuz."[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Yunus 57
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] İsra 82, Fussilet 44
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Doç. Dr. Halis Albayrak Tefsir Usulu, Kur’an Araştırmaları, Şule Yayınları: 69.


12. Kur'ân'ın İsimleri Çerçevesinde Bir Değerlendirme
Yukarıda kaydedilen Kur'ân'ın, kendisi hakkındaki nitelemelerini, bir bütün olarak değerlendirdiğimizde, şunları söyleyebiliriz: Kur'ân, özünde, insanlık için rehber kitaptır. İnsanın önünü aydınlatır, ona yol gösterir, ona sağlam ölçüler verir. Bütün bu özellikleriyle Kur'ân, tarih içindeki yürüyüşünde insanın yardımcısı, destekçisi durumundadır. Kur'ân, fıtrî kuvvelerini, manevî ve maddî imkanlarını kullanması için insanı, alabildiğine hür addetmiştir. İnsanın maddi ve manevî inkişafını, tarih, toplum ve tabiat içinde ürettiği değerlerle sağlaması konusunda ona, yol göstericilik yapmıştır. Kur'ân bu özellikleriyle, ne değişmez bir siyasî sitem ne de değişmez bir ekonomik ve sosyal sistem sunmuştur. Bütün bu işler, tarih içinde insanların işidir; ama Kur'ân'ın, müntesiplerinden istediği, tarih içinde hangi siyasî, sosyal, ekonomik ve ahlakî değer üretirlerse üretsinler bu işleri yaparken onların, Kur'ân'ın ışığından ve yol göstericiliğinden istifade etmeleridir. Toplumları, medeniyetleri, devletleri, eğitim ve öğretim müesseselerini, iktisadî yapı ve sistemleri, insanlar oluşturur. İnsanlar bu yapıları oluştururken özellikle temel ahlakî konularda Kur'ân'ın tespitlerine ve sınırlandırmalarına isterlerse uyabilirler. Kur'ân'ın isim ve sıfatlarına baktığımızda o, kendini ne bir ansiklopedi ne de bir anayasa ve kanunlar manzumesi olarak sunar. O, Allah'ın, insanlar ve müminler için bir rahmeti ve bir ihsanıdır. Bu ihsandan yerinde yararlanmasını bilmek, Kur'ân'ı sıhhatli anlamaktan ve yorumlamaktan geçer.[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Doç. Dr. Halis Albayrak Tefsir Usulu, Kur’an Araştırmaları, Şule Yayınları: 70.
Alıntı ile Cevapla