Tekil Mesaj gösterimi
Alt 03 Nisan 2017, 00:45   Mesaj No:4

Mihrinaz

Medineweb Baş Editörü
Mihrinaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Mihrinaz isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 14593
Üyelik T.: 15 Kasım 2011
Arkadaşları:15
Cinsiyet:Anne
Memleket:MEDİNEWEB
Yaş:44
Mesaj: 12.708
Konular: 1315
Beğenildi:12527
Beğendi:9253
Takdirleri:28524
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart

HADİS TARİHİ 5.HAFTA ÖZETİ
1)Tedvin nedir?

-Hadislerin kitaplar içinde toplanması faaliyetine tedvin denir. Tedvin kelimesi Farsça’dan Arapça’ya geçmiştir.

2)Tedvin ve tedvin faaliyeti nasıl ve ne zaman başlamıştır?

-Medine, Kufe ve Mekke’de ilk ders halkaları kurulmuş; ilim ekollerinin ilk çekirdeği ortaya çıkmıştır. Bu dönemi takiben Kur’ an ve hadisi/sünneti iyi bilen Medineli fakihler, ayetleri ve hadislerden dinin temel esaslarını ve fıkhi kurallarını istinbat ederek, dinin doğru anlaşılması ve yaşanmasında topluma önderlik etmişlerdir. Sonra o ana kadar yalnızca şahsi arşivleme gayretleriyle yazılmış hadislerin, daha geniş çaplı arşivleme, sınıflandırma maksadıyla yazılması, yani tedvin ön plana çıkmış, hicri 2. yy’ın başlarından itibaren hadisler, yoğun bir çalışma ile İslam beldelerinin hemen hepsinde toplanmış, yazıya aktarılmış ve alimlerin kütüphanelerinde korunmaya alınmıştır.

-Tedvin faaliyeti, saadet asrından hemen sonra, yani tespit döneminin akabinde başlamış, tedvine duyulan ihtiyacın artmasıyla birlikte bilinen bütün hadislerin toplanıp bir araya getirilmesini sağlayacak şekilde artarak devam etmiştir. Tedvinin bir müddet sonara zaruret haline gelmesi ile birlikte hicri 1.yy’ın sonları ile 2. yy’ın ortalarına kadar olan zaman dilimi tedvin faaliyetinin en yoğun ve sistemli yapıldığı dönem olması itibariyle tedvin dönemi olarak adlandırılmıştır.

Hadis tedvin faaliyeti tek bir sahabenin hadislerini kaydetme ile başlayıp bir beldedeki hadisleri kaydetme ve ulaşılabilen bütün beldelerdeki hadisleri kaydetme şeklinde kademeli bir şekilde genişlemiştir.

3)Tedvin döneminde ne hedeflenmiştir?

-Bu dönemde sahabenin talebelerine aktardığı, bütün hadislerin toplanıp yazılması hedeflenmiştir. Bu maksatla hadis öğrenmek için yolculuklar yapılmış, elden geldiğince bütün rivayet malzemesi yazılıp kaydedilmiş ve ezberlenmiştir. Sözlü olarak rivayet edilen hadisler kadar sahabelerin bizzat yazdığı ya da yazdırdığı sahifeler veya hadis cüzleri de tedvin döneminde bir araya getirilmiştir. Hadisçiler, tedvin döneminde kaydedilmeyip daha sonra ortaya çıkan rivayetlere itibar etmemişlerdir.

4)İlk dönem tedvin faaliyetlerindeki metinler günümüze ulaşmış mıdır?

-Hadis alimlerinin, daha sonraki dönemlerde sahabe isimlerine göre tertip ederek yazdıkları müsnedler, hadislerin sahabe ravilerine göre tedvinin en mükemmel örnekleridir. Bu çalışmalar, tedvin dönemindeki çalışmaları içine aldığı ve onların düzenlenmesi sonucu ortaya çıktığı için ilk dönem tedvin faaliyetlerindeki yazılı metinlerin çok azı günümüze ulaşmıştır. Örn:İmam Zeyd b. Ali’nin müsnedi günümüze ulaşmış ve basılmıştır.

5)Genç sahabelerin tedvin çalışmaları nelerdir?

-Peygamber(SAV)’in vefatından sonra hadisler toplanıp, bir araya getirilmeye çalışılmıştır. Genç sahabeler, Medine ve civar köyleri adeta ev ev gezerek sünneti derlemiş, hadisleri toplamışlardır. Mesela Abdullah b. Ömer, Peygamber(SAV)’in sünnetini öğrenmek için Medine civarındaki mescidleri gezer, sünnete dair ne bulursa onları toplamaya çalışırdı. Abdullah b. Abbas, ev ev dolaşır sahabelere bildiklerini sorar, öğrendiği hadisleri yanında taşıdığı levhalara yazardı.

6)Peygamber(SAV)’in vefatından sonra halifeler tedvin faaliyetleriyle ilgili nasıl hareket etmişlerdir?

-Peygamber(SAV)’in vefatından devlet başkanlığı vazifesini üstlenen halifeler sünnetin koruması ve hadisin bir araya toplanması ile yakından ilgilenmişlerdir. Örn:Hz. Ebu Bekr, Hz. Ömer. Halifeler, hadislerin korunup kayıt altına alınması gerektiğini düşünmüşler ancak Kur’an’ın yanında ikinci bir kitap meydana getirmiş olmak gibi bir sorumluluğu yüklenmek istemediklerinden dolayı kitap haline getirme fikrinden vazgeçmişlerdir. Devlet başkanları, müstakil ikinci bir kutsal kitap yazdırmak düşüncesinden endişe etmişlerse de sünneti kaydetmek ve korumak maksadıyla hadislerin yazılmasının önemine inanmışlar ve bu konuda her zaman alimleri teşvik etmişlerdir.

7)Hangi hususlar hadislerin tedvinine duyulan ihtiyacı arttırmıştır?

-Sahabelerin vefatı, alimlerin sayısın azalması, İslam devletinin sınırlarının genişlemesi ile birlikte ehliyetsiz kişilerin hadis rivayet etmesini denetlemenin zorlaşması, bir takım aykırı fikirli kişi ve gurupların ortaya çıkması gibi hususlar hadislerin tedvinine duyulan ihtiyacı arttırmıştır.

8)Ömer b. Abdülaziz’in ilimle ilgili görüşleri nelerdir?

-İlme merakı ve sünnete bağlılığı ile bilinen Ömer b. Abdülaziz, devlet başkanı olunca valilerine haber göndererek hadislerin yazılmasını emretmiştir. Medine valisi Ebu Bekr b. Muhammed b. Amr b. Hazm’a gönderdiği mektupta:’’bak, araştır; Peygamber(SAV)’in bütün hadislerini yaz. Zira ben ilmin kaybolmasından, alimlerin vefat edip gitmelerinden korkuyorum. Yalnızca Hz. Peygamber(SAV)’in hadisleri kabul edilsin, ilim herkese öğretilsin: bilmeyenlerin öğrenmesi için alimler ders halkaları kursun. Çünkü ilim gizli tutulmadıkça mahvolmaz.’’demiştir.

Halifenin teşviki ve ilmi açıdan tedvine duyulan ihtiyaç neticesinde farklı şehirlerdeki alimler hadis tedvinine daha bir önem vermeye başlamışlardır. Hadisleri tedvin faaliyeti Medine’de başta İbn Şihab ez-Zühri olmak üzere bir çok alim tarafından yapılmıştır.

9) İbn Şihab ez-Zühri’yi tedvin faaliyetlerinde akranlarından öne çıkaran husus nedir?

- İbn Şihab ez-Zühri,’nin tedvin faaliyetini akranlarından öne geçiren en önemli hususlardan biri onun hadis rivayetindeki metotlu yaklaşımıdır. O, rivayet usulünü açıkça belirlemiş ve bu ilkelere uygun hareket etmiştir. Onun bu metotlu ve sistemli uygulamaları dolayısıyla, tedvin faaliyetindeki yerini anlatmak için ‘’ilmi ilk tedvin eden kimse İbn Şihab ez-Zühri’dır’’ denmiştir.

10)İlk müdevvinlerin hadis toplama şekilleri nasıldır?

-İlk müdevvinleri hepsi hadisleri yazarak toplamışlardır. Bazıları hiç yazmadan ezberleyerek, bazıları da yazdıklarını ezberleyerek hadisleri toplamışlardır. Mekke’ de Abdullah b. Abbas’ın talebeleri ve Amr b. Dinar, Basra’da Katade b.Diame ve Yahya b. Ebi Kesir, Kufe’de Ebu İshak Es-sebi ve Süleyman b. Mihran el-A’meş, özellikle kendi beldelerindeki hadisleri tedvin konusunda öncü olmuşlardır.

11)Tedvin döneminde isnadın önemi nedir?

-Hadisleri ilk kaynaktan öğrenme, bildiği hadislerin ilk ravilerine ulaşarak teyit etme, bir hocadan dinlediği hadisi başka hocaların rivayetleriyle karşılaştırarak kontrol etmek gibi maksatlarla alimler, hadis için yolculuklar yapmışlardır.Yalnızca bir hadis dinlemek maksadıyla talebeler, çevre vilayetlerden Medine’ye geliyorlardı.Medine ve Mekke hac mevsimlerinde farklı bölgelerden gelen bu muhaddislerin buluşma mekanları oluyordu.Böylece çok kısa bir zaman içinde hadis / ilim , tüccarlar,ilim seyyahları ve hacılar vasıtasıyla İslam coğrafyasının her yanına yayılmış, isnad, bölgeleri birbirine bağlayan güçlü bir bağ olmuştur.

12)Tedvin döneminde hadis seyahatlerinin önemi nedir?

-Hadis talebelerinin hadis öğrenmek maksadıyla uzun yolculuklara çıkmaları sonucunda hicri ikinci ve üçüncü yy.de islam dünyasındaki en hareketli ilmi faaliyet, hadis seyahatleri(rihle) olmuştur. Bu hadis seyahatleri esnasında alimlerin çok farklı bölgelere(Medine,Mekke ve Şam) seyahat ederek oralardaki hadisleri toplamışlardır.Böylece daire daha da genişlemiş ve farklı bölgelerde ulaşabildikleri hadisleri toplama faaliyeti yine bu dönemde yoğunlaşmıştır.

13)İslam ilim geleneğinde isnad ve isnadın önemi nedir?

-Hadisler, ilk söylendiğinde dikkatle dinlenmiş, aynı dikkat ve titizlikle başkalarına ulaştırılmıştır. Hadislerin öğretim ve ulaşımında uygulanan, hocaların adlarını anarak, hadisi Peygamber(SAV)’e ulaştırma usulüne ‘’isnad’’ denilmiştir. İslam ilim geleneğinde isnad sisteminin ayrı bir yeri vardır. Müslüman ilim adamları, isnadın İslam ümmetine mahsus bir metot olduğunda hem fikirdirler. Er-Razi’ye göre, Allah, Adem(as)ı yarattığından beri hiçbir ümmette peygamberlerin mirası, güvenilir insanlar tarafından korunmamıştır. Yalnızca İslam ümmetinin alimleri asırlar boyunca Peygamber(SAV)nin sünnetini korumuşlar, başka sözlerin karışmasını engellemişlerdir.

14)İsnadın özellikleri nelerdir?

-İsnad zincirinde bulunan bütün raviler kendi dönemlerinde tanınan, doğruluklarıyla bilinen ve emanete riayet eden kişilerdir. İsnadlar, birçok vecihten dikkatlice araştırılır, ravilerin en güvenilir olanları belirlenir,hocalarıyla aralarındaki bağ en sıkı olanlar tesbit edilir. Hadisin bulunabilen bütün tarikleri yazılır ve karşılaştırılır, hatalı olanlar temizlenir, metnin kelimeleri tam olarak tesbir edilir ve adeta harfleri bile sayılıp kayıt altına alınır. İşte bu niteliklere sahip olan isnad Allah’ın bu ümmete en büyük nimetlerinden birisidir.

İsnad, doğru bilgiye, sahih sünnete ulaştıran en güvenilir vasıtadır. Şayet isnad olmazsa geçmişle bağımız kopmaktadır. Bu sebeple bazı muhaddisler, sünneti isnadsız öğrenme gayretini çatıya merdivensiz tırmanmaya çalışmaya benzetmişlerdir. Hatta isnad, İslam dininin tahrif edilmeden kesintisiz bir şekilde bize ulaşmasının garantisi olarak görülmüştür. İsnad doğru ile yanlışı ayıran bir ölçüdür. Hasımları mağlup etmede en etkili delil isnaddır. Bu sebeple Süfyan es-Sevri ‘’isnad müminin silahıdır. Yanında silah olmayan bir mümin ne ile savaşacaktır?’’diye sorarak isnadın yalnızca farklı görüşlerdeki Müslümanları değil inanmayanları ikna etmede de önemli bir usul olduğunu vurgulamıştır.

Alıntıdır
__________________

~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~




Alıntı ile Cevapla