Konu Başlıkları: Arapça Sözlük
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 02 Kasım 2008, 23:46   Mesaj No:27

sakafi

Medineweb Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:sakafi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 3898
Üyelik T.: 18 Eylül 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 93
Konular: 13
Beğenildi:1
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: Arapça Sözlük

şerâfet: şereflilik.
şerâit: şartlar.
şerân: şeriata göre, dinî kanunlar bakımından.
şerârât: kıvılcımlar.
şerâre: kıvılcım.
şerâret: şerlilik, kötülük.
şerâyi: şeriatlar, ilâhî emirler.
şerâyin: atardamar.
şeref: yücelik, büyüklük, değer.
şerefbahş: şeref veren.
şerefe: minarenin ezan okunan yeri.
şerefşiar: şerefli.
şerefyâb: şereflenen.
şerh: açıklama.
şerî: şeriatla ilgili, dinî.
şerîat: din, ilâhî kanunlar, ALLAH ın emirleri ve yasakları.
şerîatıfıtrîye: ALLAH ın tabiata koyduğu kanunlar.
şerid: şerit, zincir.
şerîf: şerefli.
şerîfeyn: şerefli iki şey, Mekke ve Medine.
şerik: ortak, rakip.
şerir: şerli, kötü.
şerriyet: kötülük.
şerûr: çok şerli, pek kötü.
şeş: altı.
şetâret: şenlik.
şetm: sövme, kötü söz söyleme.
şevâhık: doruklar.
şevâhid: şahitler.
şevk: şiddetli istek.
şevkengiz: isteklendiren.
şevkengizane: isteklendirircesine.
şevket: heybet, böyüklük.
Şevval: Arabî ayların onuncusu.
şey: nesne.
şeyâtin: şeytanlar.
şeydâ: tutkun.
şeyh: pir, tarikat önderi, ihtiyar.
şeyheyn: iki şeyh
şeyhûhet: ihtiyarlık.
şeyhülislâm: Osmanlılarda en büyük din görevlisi.
şeyn: kusur.
şeytân: insanı azdırmaya çalışan görünmez yaratık.
şeytânât: şeytanlıklar.
şeytânet: şeytanlık.
şeytânî: şeytanca, şeytanla ilgili.
şeytânkârâne: şeytanca.
Şıkk: adeta yarım adam gibi olan ünlü bir kâhin.
şıkk: yarı, yarım, şık.
Şia: Şiiler, Hazreti Ali sevgisini meslek kabul edenler.
şiar: timsal, sembol, parola.
şiddet: sertlik, katılık, aşırılık.
şifâ: hastalıktan kurtuluş.
şifâbahş: şifa veren.
şifâdâr: şifalı.
şifâdârâne: şifalıca.
şifâhen: ağızdan, sözle.
şifâhî: sözlü.
şifâkâr: şifalı.
şifâresân: şifa veren.
şifâyâb: şifa bulma.
şifre: gizli işaretlerle yazılan yazı.
şihâb: şahap, akanyıldız, gök cismi.
Şiî: Hazreti Aliye aşırı taraftarlık gösteren kimse.
şikâf: "yırtan, parçalayan" mânâsında son ek.
şikâk: ayrılma, bölünme.
şikâr: av.
şikâyât: şikâyetler.
şikâyet: yakınma, derdini söyleme.
şikemperver: midesini seven, obur.
şiken: "koparan, kıran" mânâsında son ek.
şimâl: sol, kuzey.
şimâligarbî: kuzeybatı.
şimâlişarkî: kuzeydoğu.
şimendifer: tren.
şinik: on litrelik kap.
şîr: aslan.
şirâ: alım satım.
şirin: tatlı, sevimli.
şirk: ALLAH tan başka ilâh kabul etme.
şirkâlûd: şirk bulaşmış.
şirket: ortaklık, ortaklaşa kurulan iş kurumu.
şirret: geçimsiz, huysuz.
şita: kış.
şitab: koşmak.
şîve: söyleyiş, naz.
şöhret: ün, tanınırlık.
şöhretgîr: ün salma.
şöhretperest: şöhret düşkünü.
şöhretperverâne: şöhretsevercesine.
şöhretşiar: meşhur, ünlü.
şuâ: ışın, ışık teli.
şuâât: ışınlar.
şuarâ: şairler.
şûbe: bölüm, kısım.
şuh: şen, oynak.
şuhûd: şahit olma, gözlemleme.
şuhûdî: görme ile ilgili, görülebilen.
şuhûr: aylar.
şuhûruselâse: üç aylar.
şûle: alev, ışıltı.
şûledâr: alevli, ışıltılı.
şûlefeşân: ışık saçan.
şûm: uğursuz.
şûra: danışıp konuşmak için toplanılan yer.
şûre: çorak.
şûristân: çorak yerler.
şurût: şartlar.
şuûn: işler, fiiller.
şuûnât: işler, hâller.
şuûr: anlama, hissetme, farkında olma.
şuûrâne: anlayarak, bilerek.
şuûrdârâne: şuurlu bir biçimde.
şuûren: şuur ile.
şuûrkârâne: şuurlu bir biçimde.
şuvaz: kızgın ateş.
şübeh: şüpheler.
şübehât: şüpheler.
şühedâ: şehitler.
şühübât: ateş parçaları.
şükr: şükür, nimete karşı memnuniyetini gösterme.
şükrân: şükür hissi.
şükûfe: tomurcuk.
şükûfmisâl: tomurcuk gibi.
şükûk: şüpheler.
şükür: şükr, nimete karşı memnunluk göstermek.
şümûl: kapsam.
şümûs: güneşler.
şürb: içmek.
şürekâ: şerikler, ortaklar.
şürûr: şerler, kötülükler.
şüyû: yayılma, yayılmış.
şüyûhât: şeyhler.
şüzûz: istisna, kural dışı.
şüzûzât: istisnalar, kural dışı olanlar.
Alıntı ile Cevapla