DÜNYA HARP TARİHİNDE İLK 3 SIRAYI ALABİLECEK BİR ZAFER
Dünya harp tarihinde Çanakkale muharebelerinin ayrı bir yeri olduğunu belirten Selvi, "Çanakkale Zaferi, insan kaybı açısından, savaşın süresi içerisinde cepheye sevk edilen asker sayısı açısından, şehitler ve karşı taraftan kayıplar açısından mukayese edildiğinde, dünya harp tarihi içerisinde ilk üç sırayı alabilecek bir zaferler bütünüdür." diye konuştu.
METREKAREYE 6 BİN MERMİ DÜŞTÜ MERMİLER HAVADA ÇARPIŞTI!
Çanakkale’de metrekareye 6 bin merminin düştüğünü, karşılaşma ihtimali 6 milyonda bir olan mermilerin onlarcasının birbiriyle çarpıştığını hatırlatan Selvi, şunları kaydetti:
"Bu kadar yoğun bir muharebe içerisindeydi ama Osmanlı askeri orada da askerliğin nasıl yapılması gerektiğini, savaşın ne olduğunu dünyaya büyük bir ibretle göstermişlerdir. Çanakkale üzerine saatlerce konuşsanız bitmez, arkası gelmez ama savaştaki Türk-İslam ruhunu bize aktaran yüce hadise. Bu savaş, bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin ayakta kalmasına sebep oldu. Hiçbir şey boşa gitmedi, hiç kimse hayatını boşa kaybetmedi. Bu yüzden geleceğe daha güvenli bakabilmek, bu coğrafyada devletimizi ebed müddet yaşatabilmek için Çanakkale ruhunu her sene daha fazla kuvvetle genç kuşaklara anlatmak mecburiyetindeyiz."
ÇANAKKALE SAVAŞI'NDA NELER OLDU?
Çanakkale Savaşı veya Çanakkale Muharebeleri, I. Dünya Savaşı sırasında 1915–1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası'nda Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebeleridir. İtilaf Devletleri; Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul'u alarak İstanbul ve Çanakkale boğazlarının kontrolünü ele geçirmek, Rusya'yla güvenli bir erzak tedarik ve askeri ikmal yolu açmak, başkent İstanbul′u zapt etmek suretiyle Almanya′nın müttefiklerinden birini savaş dışı bırakarak İttifak Devletlerini zayıflatmak amaçları ile ilk hedef olarak Çanakkale Boğazı'nı seçmişlerdir. Ancak saldırıları başarısız olmuş ve geri çekilmek zorunda kalmışlardır. Kara ve deniz savaşı sonucunda iki taraf da çok ağır kayıplar vermiştir.
RUSYA OSMANLI'YA SAVAŞ İLAN ETTİ
Osmanlı İmparatorluğu, Almanya'nın Rusya'ya savaş ilan ettiğı 1 Ağustos 1914'ün hemen ertesi günü, Almanya ile bir ittifak antlaşması imzalamıştır. Bu antlaşma, imparatorluğun eninde sonunda Almanya'nın ana gücünü oluşturduğu İttifak Devletleri safında fiilen savaşa gireceği anlamına gelmektedir. Enver Paşa, fiilen savaşa girmeyi, seferberliğin tamamlanmamış olması ve Çanakkale Boğazı savunmasının tamamlanmaması gibi gerekçelerle ertelemeye çalışmıştır. Ancak Almanya, bir an önce savaşa fiilen girilmesi için baskılarını sürdürmüştür. Bu baskılar, Akdeniz'de Britanya donanması önünden çekilen Goeben ve Breslau savaş gemilerinin İstanbul'a gelmesiyle bir oldu bittiye getirilmişti. Daha sonra Osmanlı Donanması'na bağlı bir grup gemiyle Karadeniz'e açılan bu gemiler 27 Ekim 1914 tarihinde Rus limanlarını bombalayınca Rusya, Osmanlı İmparatorluğu'na savaş ilan etmiştir.
EN BÜYÜK SALDIRI 18 MART 1915'TE
Birleşik Krallık Savaş Konseyi sektereri Albay Hankey Winston Churchill 'in de desteğiyle, 1914 yılı Eylül ayında Çanakkale Boğazı'nın donanmayla geçilerek İstanbul'un işgalini öngören bir planı savaş konseyine sunmuştur.. Plan, çeşitli evrelerden geçerek uygulamaya kondu ve Birleşik Krallık ve Fransa gemilerinden oluşan bir donanmanın Boğaz'a geniş çaplı saldırıları 1915 Şubat ayında başlatıldı. Özellikle 19 Şubat 1915 ve 25 Şubat 1915 bombardımanları sonucu Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Çobanlı giriş tabyalarının geri hatta çekilmesi emrini uygulatmıştır. En güçlü saldırı ise 18 Mart 1915 günü uygulamaya konuldu. Ancak Birleşik Donanma ağır kayıplara uğradı ve deniz harekatından vazgeçmek zorunda kalındı.
Deniz harekatıyla İstanbul'a ulaşılamayacağı anlaşılınca bir kara harekatıyla Çanakkale Boğazı'ndaki Osmanlı sahil topçu bataryalarını ele geçirmek planı gündeme getirilmiştir. Bu plan çerçevesinde hazırlanan Britanya ve Fransa kuvvetleri 25 Nisan 1915 şafağında Gelibolu Yarımadası'nın güneyinde beş noktada karaya çıkarılmıştır. Britanya ve Fransa çıkarma kuvvetleri her ne kadar Seddülbahir ve Arıburnu sahillerinde köprübaşları oluşturmayı başardılarsa da Osmanlı kuvvetlerinin inatçı savunmaları ve zaman zaman giriştikleri karşı taarruzlar sonucunda Gelibolu Yarımadası'nı işgalde başarılı olamadılar.
ANAFARTALAR KAHRAMANI MUSTAFA KEMAL DEVREDE
Bunun üzerine sahildeki kuvvetler takviye edilmek için Arıburnu'nun kuzeyinde Suvla Koyu'na 6 Ağustos 1915 tarihinde yeni kuvvetlerle bir üçüncü çıkarma yapılmıştır. Ancak 9 Ağustos'ta Kurmay Albay Mustafa Kemal'in Birinci Anafartalar Muharebesi olarak bilinen karşı taarruzunda İngiliz Komutanlığı ihtiyat tümenini ateş hattına sürerek sahilde tutunmayı ancak başarabilmiştir. Mustafa Kemal ertesi gün Kocaçimentepe – Conk Bayırı hattında yeni bir karşı taarruz gerçekleştirmişti, bu hattaki Anzak birliklerini de geri atmıştır. Britanya ve Anzak kuvvetlerinin İkinci Anafartalar Muharebesi olarak bilinen genel taarruzları ise Osmanlı savunmasını aşamamıştır. Tüm bu gelişmelerin sonrasında İngiliz, Anzak ve Fransız kuvvetleri Gelibolu Yarımadasını 1915 yılı Aralık ayı içinde tahliye etmiştir.
Çanakkale Şehitlerine
Şu boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde gösterdiği vahşetle "bu: bir Avrupa'lı"
Dedirir, yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi, Varsa gelmiş, açılıp mahpesi, yahut kafesi!
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak Boşanır sırtlara vadilere sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de namerd eller, Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere, Sürü halinde gezerken sayısız teyyare.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler, Kahraman orduyu seyret ki, bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından; Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, haşa edecek kahrına ram? Çünkü te'sis-i ilahi o metin istihkam
Şüheda gövdesi, bir baksana, dağlar taşlar... O, rüku olmasa, dünyada eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor; Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker, Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi, Bedr'in aslanları ancak bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? "Gömelim gel seni tarihe" desem sığmazsın.
Hercümerc ettiğin edvara da yetmez o kitap Seni ancak ebediyetler eder istiab.
"Bu taşındır" diyerek Kabe'yi diksem başına, Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına,
Sonra gök kubbeyi alsam da rida namiyle Kanayan lahdine çeksem bütün ecramiyle
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsam oradan.
Sen bu avizenin altında bürünmüş kanına Uzanırken gece mehtabı getirsem yanına.
Türbedarın diye ta fecre kadar bekletsem, Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem.
Tüllenen magribi akşamları sarsam yarana, Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana...
Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber, Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.
Mehmet Akif Ersoy