Tekil Mesaj gösterimi
Alt 15 Nisan 2018, 15:48   Mesaj No:4

nurşen35

Medineweb Emekdarı
nurşen35 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:nurşen35 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 38944
Üyelik T.: 09 Şubat 2014
Arkadaşları:60
Cinsiyet:Bayan
Mesaj: 9.475
Konular: 1144
Beğenildi:4423
Beğendi:3685
Takdirleri:11319
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart

10.ÜNİTE

MUSİKİ İÇİN;

**Pisagor : “birbirine benzemeyen çeşitli seslerden meydana gelen icra”

**İbn Sina : “birbirleriyle uyumlu olup olmadığı yönünden sesleri ve bu sesler arasındaki zaman sürelerini araştıran matematiksel bir ilim”

**Jean Jacques Rousseau(Ruso) : “sesleri kulağa hoş gelebilecek şekilde düzenleme sanatı”

**Emmanuel Kant : “sesler aracılığıyla birbirini takip eden güzel hisleri ifade etme sanatı” şeklinde tanımlarlar.

-Ana hatlarıyla musiki ise : Musiki bir duygu, bir düşünce ve tabii bir olayı ifade etmek gayesiyle; ölçülü/ahenkli seslerin belli bir sanat anlayışı içerisinde, ritimli/ritimsiz olarak estetik bir şekilde bir araya getirilme sanatıdır.

MUSİKİNİN ÖNEMİ İÇİN;

**Konfiçyus : “bir milletin ahlaki yönüyle nasıl idare edildiğini anlamak isterseniz, o milletin musikisini inceleyiniz.”

**Shakespeare : “müzik yerle gök arasındaki her varlığı hiç kimsenin dayanamayacağı bir kudretle sunar.”

**Mevlana : “Allah aşıkları için ruhun gıdasıdır. Zira musiki de gerçek sevgiliye kavuşma ümidi vardır.”

**Beethoven : “müzik, insanı Allah’a en fazla yakınlaştıran şeydir. Bütün bilgilerin, bütün felsefelerin üstündedir.”

**Goethe : “musiki doğrudan doğruya ruha hitap eder, ruh da kendisini ancak musikinin desteğiyle en iyi şekilde ifade edebilir.” demişlerdir.



İSLAM DÜNYASINDA MUSİKİ ÇALIŞMALARI

-Arapların sesle yaptıkları nağmelere TERENNÜM şiirle söyledikleri nağmelere GINA denirdi. Bu dönemler de musiki tamamen ameli (uygulanmaya yönelik) idi.

-Arap musikisin de Hz.Osman dönemine kadar HUDA ve NASB adı verilen iki basit form icra edilmekteydi. Daha sonra SİNAD (SENAD) ve HECEZ adlı formlar icra edilmeye başlandı.

-Dört halife (Hulefa-yi Raşidin) devrinin sonlarında o zamana kadar icra edilen musiki formlarından sanat değeri yüksek, aruza dayanan ve ağır ritimle seyreden EL-GINAÜ’L-MUTKAN (EL-GINAÜ’R RAKİK) adlı bir form düzenlendi.

-Emeviler döneminde musiki, halife saraylarına girmeye başlayınca devlet adamları tarafından da musikiye ilgi arttı.

-İslam aleminde ilk musiki nazariyesi eseri yazan YUNUS EL KATİP, said b. miscah, ibn muhriz, gariz ve ibn süreye’in arap musikisinin 4 temel taşı olduğunu söyler.

-Abbasiler dönemin de Grekler’e ait nazari musiki eserlerinin tercüme faaliyeti başlamıştır. 830’da Halife Memun tarafından kurdurulan Beytülhikme bir çeşit İslam üniversitesi olmuş ve bu tercüme çalışmalarını üstlenmiştir.

-Abbasiler dönemin de bestecilik yönünden de zengin bir dönem yaşandığı görülmektedir. YAHYA EL MEKKİ’nin kaleme aldığı KİTABÜ’L EGANİ 12.000 besteyi içine almıştır.

-Bu dönemin önemli musikişinasları : YAHYA EL MEKKİ, İBN CAMİ, İSHAK EL MEVSILI, İBRAHİM B. MEHDİ, ZİRYAB, BARSUMA

-İslam dünasındaki ilk nazari musikisi çalışmalarının ürünleri 8(VIII) yy. itibaren alınmaya başlanmıştır.

-Musiki teorisi üzerinde çalışan ilk islam filozofu : YAKUP B. İSHAK KİNDİ’dir. Arap musikisinde ilmi ekolin kurucusu kabul edilir. Ebced harflerine dayalı bir nota sistemi kurmuş ve musikiyi felsefe, mantık, geometri, aritmetik ilimleriyle birlikte değerlendirmiştir.

-Farabi’nin musiki için yazdığı 3 eserinden en genişi : EL MUSİKAL KEBİR (musiki aletleri konusunda da dönemin en kapsamlı eseridir)

-MUHAMMED B. AHMED EL HARİZMİ – MEFATİHU’L ULUM

-EBÜL VEFA EL BUZCANİ – İKA’YA DAİR ESERLERİ

-İHVANI SAFA – İHVANI SAFA RİSALELERİ

-İBN SİNA – EŞ ŞİFA, EN NECAT VE DANİŞNAMEİ ALAİ

-İBN ZEYLE, FAHREDDİN ER RAZİ, NESİRÜDDİNİ TUSİ de alan da eser verenlerdendir.

-Musiki tarihi ve musikişinasların hayatlarına dair bilgiler veren eserler : MESUDİ /MÜRÜCÜZ ZEHEB, EBÜL FEREC EL İSFAHANİ/EL EGANİ

-Musiki alanında yeni bir dönem başlatan eser : SAFİYYÜDDİN EL URMEVİ/KİTABÜL EDVAR Fİ MAFİRETİN NAGAM VEL EVTAR

-Hızır b. Abdullah’ın 2.Murat’a ithaf ettiği eser : KİTABÜL EDVAR

-Abdülkadiri Meragi’nin CAMİUL ELHAN ve MAKASİDÜL ELHAN olmak üzere yazdığı altı eser

-Ladikli Mehmet Çelebi’nin 2. Bayezid’e ithaf ettiği eser : ZEYNÜL ELHAN ve RİSALEİ FETHİYYE önemi çalışmalardan bazılarıdır.

-Dimitrie Cantemir’in 2.Ahmed’e ithaf ettiği KİtABU İLMİL MUSİKİ ALAVECHİL HURUFAT adlı çalışmasıyla hem yeni bir nota sistemi teklif etmiş hem de 350 civarındaki musiki bestesini repertuvara kazandırmıştır.

-KÜTBÜNNAYİ OSMAN DEDE – RABTI TABİRATI MUSİKİ

-ABDÜLBAKİ NASIR DEDE – TEDKİKU TAHKİK

-20(XX) yy. ise Rauf Yekta Bey’in başlattığı musiki nazariyatı çalışmaları genişleyerek devam etmiştir. Daha sonra Hüseyin Sadettin Arel ve Suphi Ezgi’nin katılımıyla genişleyen bu çalışmalar günümüzde türk musikisi ses sisteminin ilk adımlarını oluşturdu. Salih Murad Uzdilek’in de bu çalışmalara katılmasıyla bugün “Arel-Ezgi-Uzdilek” olarak adlandırılan ses sistemi ortaya çıktı.

TÜRK DİNİ MUSİKİSİNİN DOĞUŞU, ÖNEMİ

-Tonguzlar’ın Şaman, Altay Türkleri’nin Kam, Kırgızlar’ın Bahşı, Oğuzlar’ın Ozan adını verdikleri ve şairliğin dışında sihirbazlık, hekimlik, rakkaslık ve musikişinaslık gibi bir çok nitelikleri de bulunan bu kişilerin halk üzerinde büyük etkisi vardı.

-Türklerin en eski çalgısı olan Kopuz eşliğinde şiirler okurlardı.

-Türklerin musiki aletleriyle icra ettikleri terennümlere GÖK veya KÖK, sesli okumalarına ise IR ve DULE denirdi.

ESKİ TÜRK HAYATINDA DİNİ NİTELİK TAŞIYAN BAŞLICA 3 BÜYÜK AYİN

1)Avların bereketli olması için düzenlenen ve sığır adı verilen sürgün av ayinleri

2)Şeylan, şilan, şölen, çeşn yahut toy adı verilen kurban ayinleri

3)Ölen kişinin ruhunun dinlenmesini sağlamak amacıyla düzenlenen ve yuğ denilen umumi matem ayinleri

MUSİKİ ÇEŞİTLERİ

A)CAMİ MUSİKİSİ VE ÇEŞİTLERİ

-Gerek ibadet sırasında gerekse ibadet öncesi ve sonrasında ortasında ortaya çıkan çoğunlukla irticale (önceden bestelenmemiş, doğaçlama) dayalı ses musikisinden ibarettir.

-Cami musikisinin icracıları imamlar ve müezzinlerdir.

-Güftelerin tamamına yakını Arapça’dır. Bu güfteler de zühd ve dua unsurları hakimdir.

-Müezzin kadroları geniş olan camiler de, namazın kılınması esnasında bütün müezzinlerin katılımıyla icra edilen müezzinlik faaliyetine CUMHUR MÜEZZİNLİĞİ adı verilmiştir. (Müezzinlerin bazı ibareleri hep bir ağızdan bazılarını da kendi aralarında sırayla okumaları şeklinde yapılır)

-Cumhur müezzinliği öğle, ikindi, yatsı ve Cuma, bayram, teravih namazlarında ve ayrıca mübarek gün ve geceler de icra edilirdi.

-Salvatlama, tekbir alma, ayetel kürsi, tesbihat ve dua, temcidler, salatı ümmiyyeler, ramazan ilahileri, cuma ve bayram salası, ezanlar cumhur müezzinliği içerisinde yer alan icralardır.

-Musiki aleti kullanılmamıştır.

1)EZAN

-İç (Cuma namazının farzından önce cami içerisinde okunan) ve dış (minare de okunan) ezan olmak üzere 2’ye ayrılır.

-Eskiden İstanbul’da sabah ezanının saba, dilkeşhaveran; öğle ezanının hicaz, rast; ikindi ezanının hicaz, uşşak; akşam namazının segah, rast ve dügah; yatsı ezanının ise uşşak, neva, rast ve hicaz makamlarından okunması bir gelenek haline gelmişti.

-İki kişi tarafından karşılıklı okunan ezanlara ÇİFTE EZAN denilir.

-19(XIX) yy. ünlü musikişinasları : HAMAMI ZADE İSMAİL DEDE EFENDİ, RİFAT BEY, HAŞİM BEY, ŞAKİR AĞA

-20(XX) yy. okudukları ezanla sembolleşenler : HAFIZ ŞEVKET, HAFIZ KEMAL, HAFIZ SÜLEYMAN KARABACAK, HAFIZ CEMAL, HAFIZ YUSUF GEBZELİ, HAFİZ KANİ KARACA

2)TESBİH

-Türk din musikisinde ramazan ayında ve mübarek geceler de sabaha doğru müezzinler tarafından minareler de okunan ve “sübhanel melikül Mevla veya ala” sözleriyle başlayan eserlere de TESBİH İLAHİSİ adı verilmiştir.

3)TEMCİD

-Minareler de ezandan ayrı olarak Allah’a yapılan dua ve münacatlardır.

-Üç aylarda recebin ilk gecesiyle başlayarak ramazanın teravih kılınan ilk gecesine kadar yatsı namazının ardından, ramazanda ise sahurdan sonra müezzinler ve cemaatin katılımıyla minareler de okunurdu.

-Bazı kısımları tek bazı kısımları cumhur okunan temcidler bestelenmiş bir şekilde olmadıkları için her gece bir başka makamda icra edilme adeti vardı.

4)TEKBİR

-Arefe ve kurban bayramı günlerinde kılınan farz namazlardan sonra, bayram namazlarında, kurban kesilirken, hac ve umre ihramı boyunca, mevlid okunurken, cenaze de veya herhangi bir dini merasimin heyecanı içerisinde topluca, belirli bestesiyle okunan, Allah’ın yüceliğini ifade eden cümlelerdir.

-Segah makamında ve usulsüz olarak bestelenen tekbirin bestekarı : BUHARİZADE MUSTAFA ITRİ

B)TEKKE (TASAVVUF) MUSİKİSİ VE ŞEKİLLERİ

-Daha çok ritme dayalıdır ve bazen bir veya birkaç enstrüman da eşlik eder.

MEVLEVİLİK VE BEKTAŞİLİK DIŞINDA TARİKATLAR DA ZİKİRLER GENEL OLARAK 3 ŞEKİLDE YAPILIR. BUNLAR;

AA) Diz çöküp oturarak ve başı sağa sola çevirmek veya diz apakları yerde olduğu halde doğrulup oturmak suretiyle yapılan zikre KUUD, bu şekilde zikredenlere de KUUDİ
AB) Ayakta beline kadar eğilip kalkmak, olduğu yerde sağa sola dönmek ve sallanmak şeklinde yapılan zikre KIYAM, zikredenlere de KIYAMİ
AC) Ayakta kol kola veya el ele tutuşarak sağ ayağını biraz ileri, sol ayağını da biraz geri atmak ve sağdan sola doğru düzenli bir tempo ile devamlı ilerleyip dönmek suretiyle yapılan zikre de DEVRAN, zikredenlere de DEVRANİ
-Ayinler şeyh, zikirbaşı, meydancı ve reisler tarafından idare edilir ve bu kişilerin uygun gördüğü sürede devam eder.

-Ayinler de dervişler zikrederken, zakirler de zikrin ritmine uygun olarak devamlı ilahi okurlardı. Zaman zaman verilen aralar da na’t, durak, mersiye, kasideler okunarak zikre katılanların soluklanmalarına imkan hazırlanırdı.

-Zikirdeki dini musiki eserlerini Zikirbaşı idare ederdi. Zikir esnasında okunacak ilahilerin hangi tür zikre uygun düşeceğinin kararı ve bu eserlerin zikrin nitelikleri ve günün özellikleri de göz önüne alınarak seçilmesi Zikirbaşının görevleri arasındaydı.

-Cumhuriyet döneminin son zikirbaşları : BEŞİKTAŞLI NURİ KORMAN, ALBAY SELAHADDİN GÜRER

-Tekkeler de yapılan zikirlerde ritmin yürütülmesin de yardımcı olan mahzar, halile, kudüm, bendir, nevbe gibi vurmalı sazlarla ney eşlik etmiştir.

-Bektaşi ayinlerin de ise dağa çok bağlama ailesi kullanılmıştır.

1)MEVLEVİ AYİNİ

-Kıyamet gününü, sema, insanın miracını, manevi yolculuğunu simgeler.

-Her birine selam adı verilen 4 bölümde düzenlenen ayinlerin güfteleri genellikle MEVLANA’NIN MESNEVİ, DİVANI KEBİR GİBİ ESERLERİNDEN, OĞLU SULTAN VELED’İN ŞİİRLERİNDEN VE BAZI MEVLEVİ ŞAİRLERİNİN MANZUMELERİNDEN SEÇİLMİŞTİR.

-Ayin icra etmekle görevli topluluğa MUTRİP, ayin okuyanlara AYİNHAN, yöneticiye ise KUDÜMZENBAŞI denilir.





2)DURAK

-Mevlevilik ve Bektaşilik dışındaki tarikatların hemen hepsinde zikrin 1’inci bölümünü teşkil eden kelime-i tevhitten sonra ismi celal zikrine geçilmeden önce verilen arada bir veya iki zakir tarafından okunan eserlerdir.

-Durak güfteleri daha çok Allah’ın büyüklüğü, sıfatları gibi konuların işlendiği şiirlerden seçilmiştir.

-Usulsüz olarak bestelenen durakların güfteleri Türkçe’dir.

-Dört mısralık manzumeler kullanılmıştır.

-Duraklar da terennüm bulunmamakta ise de arzu edilen yerlere “dost, hak dost, hu” gibi terennümlerin yerleştirildiği görülmektedir.

-19(XIX) yy. meşhur olan durakçılar : MUTAFZADE AHMED EFENDİ, BEHLÜL EFENDİ, DURAKÇI NAFİZ BEY

3)ŞUĞUL

-Türk bestekarları tarafından Türk musikisi makam ve usulleriyle bestelenmiş Arapça güfteli ilahilere denir.

-Hareketli eserlerdir.

-Tekkeler de zikir esnasında okunduklarından daha çok nim sofyan, sofyan ve düyek gibi küçük usullerle ölçülmüşlerdir.

-Arapça kasidelerle birlikte okunurdu.

-Zamanımıza ulaşan şuğullerin büyük bir kısmının bestekarı : EYYUBİ ZEKAİ DEDE

4)NEFES

-Bekaşi tarikatına bağlı şairler tarafından kaleme alınmış tasavvufi güftelerin, bu tarikat çerçevesinde düzenlenen sazlı sözlü toplantılarda okunan şeklidir.

-Ağır usullerle söylenenlerine OTURAK, yürük usullerle söylenenlerine ise ŞAHLAMA denir.

-Heze vezniyle (bu veznin özellikleri 6+5=11 duraklı veya 8’li, 7’li, 5’li duraksız şekillerinde yazılması) sade, anlaşılır bir Türkçe ile yazılırlar.

C)CAMİ VE TEKKE MUSİKİSİNDE ORTAK ŞEKİLLER

1)İLAHİ

-Bazı repertuar ve güfte mecmuaları incelendiğinde ilahi bestelerinde çoğunlukla acem, acem-aşiran, bayati, bestenigar, dügah, eviç, hicaz, hüseyni, hüzzam, ırak, mahur, neva, rast, saba, segah, uşşak ve tahir gibi makamların tercih edildikleri görülmektedir.

-Daha çok sofyan, düyek, evfer, devr-i hindi gibi küçük usullerle ölçülen ilahiler de muhammes, çember, evsat, devr-i kebir, berefşan ve hafif gibi büyük usuller de kullanılmıştır.

-Tekkeler de zikir esnasında zakirler tarafından okunan ilahilere genel olarak ZİKİR İLAHİSİ veya USUL İLAHİSİ, zikir dışında topluca okunan ilahilere de CUMHUR İLAHİSİ denilirdi. Tekke ilahilerinin zikrin ayakta ve devamı sırasında okunanlara KIYAM İLAHİLERİ, oturarak zikredildiğin de okunanlarına KUUD İLAHİLERİ, devran esnasında okunanlarını da DEVRAN İLAHİLERİ denirdi.

-Hz. Hüseyin’in şehadetini, Kerbela olayını ve Ehli Beyt sevgisini konu edinen MUHARREM İLAHİLERİ; Rebiülevvel ve rebiülahir aylarında Hz. Muhammed’e ait unsurların bulunduğu ilahiler, cemaziyelevvel ve cemaziyelahir aylarında tövbe ve istiğfar konulu ilahiler okunurdu.

-Ramazan aylarında tekkelerde ki zikirler çok kısa sürer ve dini musiki yoğunluğu camiye taşınırdı.

-Camiler de kılınan teravih namazlarının her dört rekatından sonra ayrı makamlar da okunan ilahilere RAMAZAN İLAHİLERİ adı verilmiştir.

-Cenaze, mektep, damat, nikah, kına, ninni ilahileri bunlardan bazıları olup günümüzde uygulanmamaktadır.



2)NA’T

-Hz. Peygamber’in (sav) isim ve sıfatlarının, örnek ahlakının, üstün özelliklerinin, mucizelerin konu olarak alınıp ondan şefaat dileklerinin dile getirildiği manzumelerdir.

-İrticalen veya bestesi ile okunur ve genellikle Türkçe’dir.

-Cami ve Tekke Na’tları olmak üzere 2’ye ayrılır.

-M. EKREM KARADENİZ ve BEKİR SIDKI SEZGİN besteli na’tların duraklarda olduğu gibi usule uyulmaksızın serbest bir yorumla, asıl melodik yapıyı bozmamaya özen gösterilerek icra edilmesi gerektiğini söylerken, SUPHİ EZGİ ise na’tların muhakkak durak evferi ve darb-ı Türki usulleriyle okunması gerektiğini ifade eder.

-4 mısralı bir na’t, beste formunda olduğu gibi 1,2,4 mısralar zemin; 3. Mısra meyan olarak bestelenir.

-Na’tlar ağır bir ritimle seyreder ve ilahilere göre daha sanatlı bir üslup dikkat çeker.

-300’e yakın na’tıyla YAHYA NAZİM ÇELEBİ

-NİZNAM YUSUF ÇELEBİ “AFTAB-I SUBH-İ MA EVHA HABİB-i KİBRİYA mısrasıyla başlayan nat’ı çok meşhurdur.

-Na’t formunun en güzel örnekleri arasında BUHARIZADE MUSTAFA ITRİ/NA’T-I MEVLANA eseri de yer almaktadır.

3)SALA

-Hz. Peygamber’e (sav) Allah’tan rahmet ve selam temenni eden, onu metheden, onun şefaatini dileyen, aile fertlerine ve yakınlarına dua ifadeleri içeren belirli bestesiyle veya serbest olarak okunan güftelerin genel adıdır.

-İki müezzinin karşılıklı okuduğu salaya ÇİFTE SALA denir.

**SABAH SALASI

**CUMA VE BAYRAM SALASI : Bayati makamındaki eserin bestekarı : HATİP ZAKİRİ HASAN EFENDİ’DİR.

**CENAZE SALASI

a) Minareler de okunan cenaze salası belli bir vakti olmayan cenaze namazının kılınacağı zamanı haber vermek maksadıyla okunur.
-Bu adet ilk olarak Mısır’da Fatimiler tarafından başlatılmıştır.

b) Cenaze namazından sonra teşkil edilen cenaze alayı sırasında okunan sala ise bir çeşit zikir şeklinde ve cemaatin de katılımıyla icra edilirdi. Hüseyni makamındaki bu eser HATİP ZAKİRİ HASAN EFENDİ tarafından bestelenmiştir.
**SALAT-I ÜMMİYYE : Hz. Peygamber(sav)’e, aile fertlerine, ve yakınlarına dua ifadelerinden ibarettir.

-Mevlid merasimleri, tarikat zincirleri icrası, sakal-ı şerif ve hırka-i saadet ziyareti, teravih namazlarında her dört rekattan sonra (ilahi okunmadığı zamanlarda) olmak üzere çeşitli dini törenlerde, belirli bestesi ve güftesiyle toplu olarak okunur.

-Arapçadır. Camiler de cumhur müezzinliği tarafından icra edilir.

4)TEVŞİH

-Mevlid ve mi’raciyye gibi hacimli eserlerin bahirleri arasında okunmak üzere bestelenmiş, güfteleri her yönüyle Hz. Peygam’i konu alan ilahilerdir.

-Güfteleri genellikle 2, 4, 5, 6 mısradan ibarettir.

-Devr-i kebir, çember, evsat gibi büyük usullerle ölçülmüşlerdir.

-Çok kullanılan 4 mısralık bir kıtanın beste şeması : A+A+B+A şeklindedir.





-Tevşih okuyanlara TEVŞİHHAN denilir. Tevşihhanlar okurken şunlara dikkat etmelidir.

*Okunacak tevşihler de mevlid bahirlerinin makamı ve konusu arasında uygunluk olmalıdır.

*Dik akorttan olabildiğince kaçınılmalı, herkesin uyabileceği orta bir akort seçilmelidir.

*Okuyanlar arasında ağız birliğine özellikle önem verilmelidir.

-DEDE ÖMER RUŞEN : Çün doğup tuttu cihan yüzünü hüsnün güneşi mısrasıyla başlayan.

-AZİZ MAHMUT HÜDAYİ : Kudümün rahmet-i zevk u safadır ya Resulallah mısrasıyla başlayan.

-ZEKAİ DEDE : Bir muazzam padişahsın ki kulundur cümle şah mısrasıyla başlayan.

-HACI FAİK BEY : Merhaba ey fahri alem merhaba mısrasıyla başlayan. (Bu tevşihler tanınmış eserler arasındadır.

5)MEVLİD

-Hz. Peygamber’in doğum yıl dönümünde yapılan merasimlerdir.

-İslam dünyasında ilk mevlid merasimleri : MISIR’DA FATİMİLER DEVRİNDE MUİZ LİDİNİLLAH ZAMANINDA

-İlk mevlid töreni : MUZAFFERÜDDİN KÖKBARİ DEVRİNDE 1207 YILINDA

-İlk mevlid kitabı : İBN DİHYE / ET TENVİR Fİ MEVLİDİS SİRACİL MÜNİR

-Osmanlı devrinde ilk resmi mevlid merasimi : SULTAN 3.MURAT ZAMANINDA 1588 YILINDA

-SÜLEYMAN ÇELEBİ / VESİLETÜN NECAT (kurtuluş yolu) : Hz. Peygamber (sav) sevgisi yoğun bir şekilde işlenmiştir.

-Mevlidi ŞEKBAN adlı musikişinas bestelemiştir.

-Son dönem mevlidhanları : HAFIZ SAMİ, HAFIZ KEMAL, HAFIZ BURHAN, MECİT SESİGÜR, ESAT GEREDE, ALİ ÜSKÜDARLI, HÜSEYİN SEBİLCİ, KAZIM BÜYÜKAKSOY, ZEKİ ALTUN, KANİ KARACA

-Günümüz mevlidhanları : HALİL İBRAHİM ÇANAKKALELİ, FEVZİ MISIR, AZİZ BAHRİYELİ, EMİN IŞIK

6)Mİ’RACİYYE

-Daha çok İranlılarla Türkler tarafından kaleme alınmıştır ve bir musiki formu olarak işlenmesi ise sadece Osmanlılara aittir.

-Mi’raciyye denildiğinde OSMAN DEDE / Mİ’RACİYYE akla gelir.

7)MERSİYE

-Bir kimsenin ölümünden sonra onun iyiliklerini, üstün sıfatlarını ve ölümünden duyulan acıyı dile getirmek için yazılırlar.

-Dar çerçeve de ise Hz. Hüseyin ve diğer Ehli Beyt mensuplarının Kerbela’da şehit edilmeleri üzerine yazılan eserlerdir.

-Türk Edebiyatında bilinen en eski Kerbela mersiyeleri : AŞIK YUNUS ve YAZICIOĞLU MEHMED TARAFINDAN YAZILMIŞTIR.

-Enstrüman kullanılmamıştır.

8)KASİDE

-Allah, Peygamber ve diğer din büyüklerinden, İslam dininin ibadet, ahlak ve çeşitli yönleriyle tasavvufi meselelerinden söz eden bu arada bazı düşünce, fikir ve nasihatleri içeren dini-tasavvufi şiirlerin bir kişi tarafından, herhangi bir enstrüman eşliği olmaksızın okunmasıdır.

-Usulsüz olarak ancak belirli bir makam seyri takip edilmek suretiyle irticalen icra edilirler.

-Güfte hangi formda olursa olsun Allah’ın birliği ve büyüklüğünden söz ediliyorsa TEVHİD, Allah’a yalvarılıyorsa MÜNACAT, Hz. Peygamber’in özelliklerinden bahsediliyorsa NA’T ismini alır.

-Kaside okuyana KASİDEHAN denilir. Kaside okumak için ses güzelliği, iyi bir musiki bilgisi, ve ezberinde yeterli güfte birikiminin bulunması gerekir.

-Kaside okunurken dikkat edilmesi gereken en önemli unsurlardan biri de üsluptur. Eser serbest ve irticali okunduğundan, yine aynı tavır da okunan mevlid ve kıraat gibi şekillerin tavırlarıyla karıştırılmamalıdır.

-Gazel tarzında kaside okumaktan kaçınılmalıdır.

-Son dönemde yetişmiş kasidehanlar : HAFIZ HÜSNÜ, HASAN RIZA EFENDİ, HAFIZ SAMİ, HAFIZ KEMAL, KANİ KARACA
__________________
O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR
Alıntı ile Cevapla