Izzet Savaşçıları
Yaşadığımız yerküre üzerinde, Hz. Adem'den günümüze baktığımızda nice izzet erlerini görmekteyiz. Onlar yaşantılarıyla tarihe ve sinelere iz bırakarak gittiler. İzzetli duruşlarıyla Rabbimizin kelamında nişanelerini bırakıp, Efendimizin övgülerine mazhar oldular. Kıyamete kadar izzet erleri sahnede yerini alacak ve ufukta görülen Firdevs'e emin adımlarla gideceklerdir. Bize düşen ise bu güzel ordunun takipçisi olmak ve izinden gitmektir. İzzet erlerini nerde ve nasıl tanıyacağız? Hangi nişanelerinden.?
Onların nurları önlerinden ve sağlarından aydınlatır, gider. Ey Rabbimiz! Nûrumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü senin her şeye hakkıyla gücün yeter derler. (66/et-Tahrim, 8)
O güzide erlerin ahiretteki nurları arzdaki simalarına yansır ve gölge olur simalarında. Baktıkça adeta suretlerine bakasınız gelir ve içtenlikle seversiniz. ''Ya Rab ! ne güzel kul'' der... kardeşlik bağınızı onunla perçinleştirmek istersiniz. Onların nurları seherlerdeki secdelerine yansımıştır. O secde ki, göz pınarlarından boncuk boncuk düşen gözyaşına şahiddir. Rabbimiz o kulları kelamında şu ayetlerle övmüştür.
Geceleri pek az uyurlardı. Seherlerde istiğfar ederlerdi. (Zariyat, 51/17) Onlar ki, gecelerini Rabb'lerine secde ederek (O'nun huzurunda ayakta) durarak geçirirler. (Furkan, 25/64) Yoksa o, gece saatlerinde secde ederek, ayakta durarak ibadet eden, ahiretten korkan ve Rabb'inin rahmetini uman gibi midir? De ki, Bilenle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akl-ı selim sahibi olanlar öğüt alır. (Zümer, 39/9)
İzzet savaşçıları namusu ekber olan alınlarını, sadece onun rızası için eğerler. Asla dünyevi meta uğruna eğilip bükülmezler.
Bakışları içtendir, adeta insanın ruhuna işler. Kirpiklerini asla mahremi olmayana kaldırmaz. Yol yürürken, ecir adımlarını aheste aheste atarlar. Gözleri ayak ucunda, dilleri zikir, kalpleri mutmain, hoş bir esintiyle yürürler. En ufak işledikleri günah adeta onlara dağ gibi gelir. Kimilerine göre aşırı duygusal, kimilerine göre deli, ama onlar ALLAH'ın genç velileridir.
İzzet savaşçıları asla kardeşleri hakkında zan beslemez ve yüreğini kaba koyarak onlara ikram eder. Önceliği hep ona bahşeder. Güzide ashabı kendine örnek alır o izzet savaşçıları.
İbn-i Ömer (r.a.) derki:
- Resul-i Ekrem'in ashabından birine bir koyun kellesi takdim edildi. O zat, falanca benden daha açtır, kelleyi ona verin! dedi. Öteki zatta aynı şekilde söyledi. Böylece kelle, yedi kişiyi dolaştıktan sonra, aynı adama tekrar geri geldi. Çünkü en aç olanı o idi.
Ne mutlu o izzet savaşçılarına! elinden ve dilinden emin olunandır onlar. O eller ki işaret parmakları nasır tutmuş, tetiği düşmana, dosta uzanan gülün dikenini kendine tutmaktan.
Sürekli gayret içerisindedirler. Birilerine vesile olmanın hazzı içinde ''haydi sende katıl bu kutlu kervana'' diye gece gündüz uğraşırlar. Çünkü izzet erleri hakikati görmüşlerdir. Geceleri efendisini görmekte, hakikatin penceresi alabildiğine ışık vermekte. Davudi namelerle kelamı dillendirmekte.
Gariptir onlar.
Çöle akan nehir, anasını kaybetmiş kuş, rafta tozlanmış kitap, bedevi toplum arasında hürmetten mahrum kalmış alim gibi, gariptirler.
Susamışlardır adeta ve utanır su diye yalvarmaktan. Her yer Kerbela çölü, günler aşura, efendisiz hayat sürgün, çekilen çile izzet ve onur.
Zaman dilimini kaybetmiş, gözler sadece arzulanan şerbeti aramakta. Ey kutlu sevdam gel artık! bitsin bu dünya sürgünüm; dercesine hoyrat hayata bakmakta. İşte izzet savaşçıları bu onurla hayata bakmakta...
Bu izzet savaşçılarının safına katılmak istemez misin kardeşim. Sözüm sana dostum sağına soluna bakma !!
İzzet Savaşçıları - Abdulkadir SEVEN
|