iman berraklık ve tüm vesveselerden uzak kalmaktır. Meşru olmayan yolların hepsine set çekerek hayatın tüm alanlarını sütrelemektir.
Vakit öğlen. Yakından gelen davudi bir namedir.
Hayyalasselah!
Hayyalelfelah!
Rüveyda yıllardır tepki gösterdiği ve her fırsatta’’ iğreniyorum bu çığıltılardanâ dediği ezanı ilk kez böylesine huzur ve mutmain bir kalple dinliyordu. Kurtuluşa, felaha ermek için ‘’hemen abdest almalıyım’’.der ve şekillere bakarak abdestini alır. Elindeki kitabı önüne koyarak, şekillere göre hareket eder. Kalp coşkun sel, gönül Ummansız bir derya, gözler yarına vurgun. Rekatları kıldıkça Rüveyda’nın zihnindeki ‘’ene’’ putları kırılıyor ve secdede hıçkırıklara boğularak;
’’Rabim! Benim sahibim ve koruyucu Rabbim!
Bugüne kadar suç ve günaha hayâsızca dalıp sana isyan içerisinde oldum. Senin yolunun üzerine oturup, sana iman eden gençleri o kutsal yollarından geri çevirdim. Örtülü kızların kafasını karıştırarak onların sapkınlığına sebebiyet verdim. Erkek gençleri zafiyete düşürmek için kişiliğimi değil dişiliğimi öne çıkardım. Bunca kötülüğün hesabını vermeye geldim. Ne olur mağfiretinle beni bağışla. İşlediğim o hayâsızca suçlara karşı hayır ve güzellik kapıları aç. Kalbime nur yağdır. Bana hidayeti bahş eylediğin gibi İsmaile ve çocuklarıma da bahş eyle!.
Rabbim!
Ben ki günahkâr bir kulum. Günahlarımı temizle. Bilgi dağarcığımı geniş tut. Zafiyetlerime, kadınlığıma, acziyetime yenik düşürme. Mücadele ve direniş ruhu ver. Senin yolunda ölüm ise en büyük şereftir. Ne olur bu şerefi bana lutfeyle.’’
Rüveyda yüreğinden kopan coşkuyla ‘’muhakkak ismaile bildiklerimi aktarmalı onu ateşin kenarından çekmeliyim’’ diye zihninde plan kurar.
İsmail ise olan tüm bu gelişmelerden habersiz şirketin muhasebesinde giriş- çıkış kayıtlarını tutup fatura ederken kısık radyosundan çıkan 1 mayıs türküsüne kendini kaptırmış. Çoktan cemoyu dağlara çıkarmıştı. Bir yandan düzenin çarkına küfrederken diğer taraftan sigarasını tüttürüyor, patronuna hakaretler savuruyordu.
‘’ Ah ulan ah! Şimdi Deniz ve Yusuf gibi özgür olmak vardı. İbrahim yoldaş gibi Mardin kızıl dereyi inletmek vardı. Düştük faşizmin kollarına, üç kuruşa, katıksız kuru ekmeğe talimle bizleri terbiye ediyor emperyalizmin işbirlikçi uşakları. Gün gelecek, devran dönecek emperyalizm elbet yenilecek.’’
İsmail devrim hayalleri kurarken telefonun sesiyle birden irkilir. Telefonun karşı tarafındaki nilay’dır. Nilay onu ve arkadaşları akşam yemeğine davet ediyor, tüm yoldaşlarla geçmişi yâd ederiz diyordu. İsmail ise ısrarla nilayı ikna ederek tüm arkadaşlarını kendi evinde içki sofrasına davet ediyordu. İsmail çok seviceğini düşündüğü eşine telefon açar ve arkadaşlarının geleceğini, yemekle birlikte meze hazırlamasını söyler.
Rüveyda vurulmuştur.
Telefonda dudakları titrer, ayakları yerden kesilir ve elleri adeta buzdur. Donmuştur zaman, sukutu hayaldir çehresiz suratlar. Beyin kaynamış kazan. Temizlemiştir Rüveyda gönül bahçesini ve biricik yuvasını.
Nasıl yapmalı ve nereden başlamalı. Daha körpecik cenin misali iman yüreğine düşmüşken gerisim geriye mi? Dönmeli.
Rüveyda bu durumdan nasıl çıkarım diye dertlenirken; oğlu Yusuf okuldan gelir. Rüveyda, sevde ve yusuf'a durumu anlayabilecekleri dilde anlatır. Annelerinin başından geçenleri çocuklar duyunca ev ortamlarına ve yaşadıklarına anlam veremezler. Çünkü İsmail; minik yusufun belleğine Che Guevera ve Deniz Gezmişâ€™in, anıları ve marşlarıyla doldurmuştu. O körpecik dimağlara dinin bir afyondan ibaret olduğunu ve ilah diye bir kavramın olmadığını, insanın evrim geçirerek bu hale geldiğini anlatmıştı. Yusuf annesindeki bu duruma bir türlü anlam veremiyor ve kabullenemiyordu.
Bir anne için en acı olanda bu olsa gerek. Kendi doğurduğu çocuğu ona asi geliyor ve annesini irdeliyordu. Annenin çocuğunu ikna etmeye ise hiç vakti olmadığından akşama plan yapmanın telaşı içindeydi. Vakit iyice daralıyor, akrep ve yelkovan birbiri ardına ilerliyordu. Kendi kendine mırıldanarak; ‘’onlara asla meze sofrası hazırlamamalıyım. Bu kötülüğe ortak olmadan kurtulmam gerek. Yeni iman etmişken bu duruma düşersem daha toparlayamam kendimi.’’ Sabiha hocayı arar ve hemen kızını onun yanına gönderir. Sevde annesinin istediği emanetleri bir poşette getirir. Sofrayı, müzik ortamını ve salonu kendi istediği şekilde düzenler. Artık vakit tamamdır ve bekler onların gelmesini.
İsmail apartmanın önüne geldiğinde Nilay ve arkadaşları sokağa doğru girer. Zamanlama ve verilen saat tam dakikdir. Neden olmasın ki bunun sonucunda eğlence ve her türlü sapkın anlayışın felsefesi vardır içinde. İsmail nezaketen zile basar. Kapıyı açan ise minik kızı sevdedir. Salona geçtiklerinde hafif bir fon müziği ve sofra ortadadır.
İsmail:
Rüveyda nerdesin?
Arkadaşlar siz şöyle soğuk içecekleri alın. Ben elimdekileri mutfağa bırakayım. Herkes elindeki kadehleri tokuşturuken İsmail mutfağa doğu yöneliyordu.
Rüveyda ise Rabbine yakararak:
â€â€Rabbim! bana yardım eyle. Göğsümü genişlet. Dilimi çöz. Bu zalimlere karşı bana direnme kuvveti ver.
Rüveyda mutfaktan içeri girer. Onların alışageldiklerinin dışında çalan salondaki fon müzik ve Rüveyda’nın içeri giriş hali; onları beyninden vurmuş ve hepsi ellerindeki kadehlerle donakalmıştı. Yutkunamıyorlar içtikleri boğazlarında düğümleniyordu. İsmail ise elindeki poşetleri gayri ihtiyari yere bırakır. Beyninden vurulmuşçasına suratı kızgınlıktan adeta pancara dönen İsmail; O kudurmuş haliyle Rüveydaaaaaaaaaa!!!
|