Kısaca ifade edilmesi gerekirse Hz. Peygamber (s.a.s ) bir hadîslerinde
‚Şu üç şeyden kalem kaldırılmıştır. Unutma, hata ve zorlama‛buyurmuşlardır. Hz. Âdem de unutmuş, unutma veya hata ile yasak ağaç veya meyvaya dokunmuş, kadında bu konuda ona yardımcı olmuştur. ‚...ne var ki o
ahdi unuttu, onda bir azim bulamadık‛
101 âyetinde açıklandığı üzere yasak ağaca veya meyvaya yaklaşmak unutma neticesinde gerçekleşmiştir. Hadîste de
ifade edildiği gibi nisyan/unutma halinde vuku bulan bir şeyden insan sorumlu tutulmayacaktır. Bundan dolayı söz konusu davranışa günahtan ziyade zelle denilmesi ya da hata denilmesi uygun düşmektedir.
Müfessir ve mütekellimlerin çoğunluğu Hz. Âdem’in yasak ağaca yaklaşma
meselesinin nübüvvetten önce vuku bulduğunu söylemişlerdir. Matürîdî ve
Eş‘arîler kısmen peygamberlerin risâletten önce zelle işlemelerini
nadirattan olarak ve akabinde de tevbe etmeleri şartıyla caiz görmüşlerdir.
Ehl-i sünnet akâidinde peygamberlerin günahsızlığı esas olmakla beraber
şu durumlarda insan olmanın bir sonucu olarak, onların da bazı hata ve
zellerinin olabileceği ifade edilmiştir. Bunlar;
1. İşlenen hatanın bisetten önce olma durumu,
2. Daha uygun olanı terk (terk-i evlâ),
3. Yanılarak küçük günah işleme.1 . Bu durum, peygamber dahi olsa beşerî olarak onun kudretinin sınrlı olduğunu ve herkesin Allah’ın af ve mağfiretine muhtaç olduğunu ortaya çıkarır.2
.
4. Kerîh bir şey işlenmişse, ümmete bunun caiz olduğunu ve bu takdirde
kendilerine Allah’ın kolaylık gösterdiğini açıklama gayesi. Bu durumda
onlar, mubah olan bir şeyi yapmış gibi ecir kazanırlar.
5. Günah işlemekle alâkalı şartlı sîgaların kullanılması. ... /le in eşrakte... ‚İyi dikkat et! Şirke düşersen‛
3 ifadesinde olduğu gibi şarta konu olanın mutlaka gerçekleşmiş olmasını gerektirmez.4
6. Günah fiili peygamberlere nisbet edilerek, ümmeti ve muhatabı terbiye
etme,
7. Onların hata veya zellelerinde yalnız ümmetin hitaba muhatab olması.
Yani kinayeli anlatım nüktesi melhuzdur.5
1 Râzî, Muhassal, s. 223.
2 Ali el-Kârî, Şerhu’l-fıkhı’l-ekber, Dâru’l-kitâbi’l-İslâmî, İstanbul 1955, s. 57.
3 Zümer 39/65.
4 Zemahşeri, el-Keşşaf, IV, 144.
Sonuç
Hz. Âdem ve eşine cennette her şeyden yemelerine müsade edilmiş ancak
bir ağaçtan yemeleri şöyle dursun ona yaklaşmaları dahi yasaklanmıştır.
Onlar da gaflet gösterip bu ağaca yaklaşmışlar ve onun meyvesinden yemişlerdir. Bizim için burada önemli olan yenilen ağacın cinsinden ziyade
Allah’ın yasağının çiğnenmiş olmasıdır. Hz. Âdem ve eşi bu yasağı işledikten sonra derin pişmanlık duyup tövbe etmişlerdir. Allah da onların tövbesini kabul etmiştir. Daha sonra Allah’ın emriyle cennetten indirilip yeryüzü-
ne gönderilmişlerdir(1). Yeryüzüne gönderilme kısaca,
1. Dünya hayatına düşüş,
2. Dünya hayatına düşmanlık ve adavetin girmesi,
3. Maişet meselesi, geçim derdi gibi dünyevî tarzda yaşama şekline maruz kalma olarak değerlendirilmelidir.(2)
Hz. Âdem’in cennetten çıkarılmasının pekçok hikmetleri vardır. Hikmetlerin başında ‚ilahî bir görevlendirme‛ gelmektedir. Beşeriyetin bütün fikri
ve manevî terakkileri ve her türlü kabiliyetlerinin gelişmesi ve insanlığın
mahiyetinin Allah’ın isimlerine mükemmel bir ayna olması, o görevin sonuçlarındandır. Şayet insan cennette kalsaydı, melekler gibi makamı sabit
kalırdı. Çok sayıda melek zaten vardı. Allah’ın hikmeti, dünyanın mâmur
edilmesini ve nihayetsiz makamlara çıkabilecek insanın istidatlarını geliş-
tirmeye elverişli bir imtihan diyarına gitmesini gerektiriyordu. Neticede öyle
olmuş ancak bu bir sebebe irca edilmiştir.
İkinci olarak, Hz. Âdem ve eşi’nin önce cennete konması, sonra da yeryüzün indirilmesi, insanlara ebedî ve ana yurdun cennet olduğu duygu ve
düşüncesini vermesi, insanların Allah’ın emirlerine uymada teşvik unsuru
olmasıdır. Diğer yandan insanların ataları gibi gaflete düşmemeleri, Allah’a
ezelde verilen söze riâyet etmeleri, şeytana ve nefse uymamaları salık verilmektedir. Kısaca, cennette yasağın çiğnenmesi, Allah’ın emrinin ihlal edilmesi, insanlığın atasını ordan çıkardı ise bu dünyada ilahî emirlerin yerine
getirilmemesi ve yasakların da işlenmesi, insana imtihanı kaybettirecek, onu
ebedî saadet yurduna dönüşünü engelleyecektir.
1-Bakara 2/38; A‘râf 7/24; Tâhâ 20/123.
2- Bakara 2/36; A‘râf 7/24; Tâhâ 20/123.
|