Tekil Mesaj gösterimi
Alt 10 Ekim 2018, 19:58   Mesaj No:2

nurşen35

Medineweb Emekdarı
nurşen35 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:nurşen35 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 38944
Üyelik T.: 09 Şubat 2014
Arkadaşları:60
Cinsiyet:Bayan
Mesaj: 9.475
Konular: 1144
Beğenildi:4423
Beğendi:3685
Takdirleri:5119
Takdir Et:
Standart

Tefsir usûlünün temel kaynakları
I.Kavramlar
A.Tefsir
Tefsir kelimesi ڧسرve taklip tarikiyle سڧرkökünden gelen tef’îl vezninde bir masdardır.
İki kelimede anlam bakımından benzerlikler taşır (ortaya çıkarma anlamı)
Sözlükte: bir şeyi açıklamak, ortaya çıkarmak ve üzeri örtülü birşeyi açmak manalarına gelir.
Tefsir kelimesi, bir lafızdan kastedilen anlamı ortaya çıkarmaktır. Kur’an’la ilgili olduğunda Kur’an lafızlarındaki murad-ı ilahîyi ortaya koymak demektir.
Ashab döneminde tefsir lafzı Allah ve Hz. Peygamber’in beyanları için söz konusu iken daha sonraları sahâbe açıklamalarını da içine almaya başladı.
Çünkü onlar Kur’ân’ın inişine şahit olmuşlar, hükümlerle sebepler arasındaki münasebeti iyi kavramışlardı.
B.Usûl
Asl kelimesinin çoğuludur.
Sözlükte: temel, esas, dayanak ve kök manasına gelir ayrıca kâide ve delil anlamlarıda vardır.
Terim olarak: hükmü tek başına sabit olup, başkasının kendi üzerine bina edildiği şey
Usûl= herhangi bir ilim dalıyla alakalı bilgilerin sistemli bir şekilde yerleştirilmesinde kullanılan belli esas ve metodlar
Tefsir usûlu bir ilim olarak Kur’ân’ın anlaşılması ve yorumlanması bağlamında bir takım temel ilke ve yöntemler ortaya koymakta ve bunların nasıl kullanılması gerektiği noktasında bilgiler vermektedir.
C.Tefsir usûlünün gayesi
Kur’ân âyetlerini çeşitli yönleriyle ele alıp incelemek
Kur’ân’ın anlaşılmasına yardımcı olmak
II.Tefsir usulü kaynakları
Bedreddin ez-Zerkeşi (794/1392), el-Burhan fi Ulumi’l-Kur’ân
Muhyiddin el-Kâfiyecî (879/1478), et-Teysîr fî Kavâidi İlmi’t-Tefsîr
Celalüddîn es-Suyûtî (911/1506), el-İtkān fî Ulûmi’l-Kur’ân
Şah Veliyyullâh ed-Dihlevî (1176/1764), el-Fevzü’l-Kebîr fi Usûli’t-Tefsîr
Muhammed Abdülazîm ez-Zürkānî (1367/1948), Menâhilu’l-İrfân fi Ulûmi’l-Kur’ân
Subhî es-Salih (1986), Mebâhis fi Ulûmi’l-Kur’ân
Mennâ el-Kattân, Mebâhis fi Ulûmi’l-Kur’ân
Muhammed Ali es-Sâbûnî, et-Tibyân fi Ulûmi’l-Kur’ân





Birinci bölüm: Kur’ân’ın metinleşme süreci
I.Genel olarak vahiy
Vahiy iki varlık arasında vuku bulan bir olaydır.
Kendisine iletilen yani peygamber açısından sübjektif bir tecrübe olmakla birlikte, insanlara iletildiği andan itibaren objektifleşen, umûmîleşen bir olgu halini almaktadır.
Vahyin özelliği: bütün insanlara karşı eşit mesafede olması
İnsanlara inanıp inanmama hürriyeti verilmiştir => istediği gibi kullanmada kapasite ve yetenekte
A.Vahyin tanımı
Vahyin kurumsallaşmış kısmı:
Allah Teâlâ’nın peygamberleri aracılığıyla insanlara mesaj iletmesi şeklinde telakki edilmiştir.
Vahyin genel boyutu:
Yüce Allah’ın bütün varlıklara, yaratılış düzenine uygun hareket tarzlarını belirlemesidir.
وحيfiilinin masdarı olan vahiy lafzı:
Sözlükte: gizli ve süratli bir şekilde bildirmek, ilhâm etmek, imâ ve işaret etmek, fısıldamak, emretmek, telkin etmek, yazmak ve vesvese vermek gibi manalara gelmektedir.
Kavram olarak: Yüce Allah’ın genel olarak varlıklara hareket tarzlarını bildirmesi, özel olarak da insanlara ulaştırmak istediği ilâhî emir, yasak ve haberlerin tümünü vasıtalı veya vasıtasız bir tarzda, gizli ve süratli bir yolla peygamberlerine iletmesi.
Vahyin başlangıç noktasında Allah, bitiş noktansında ise varlıklar (insanlar) bulunmaktadır.
B.Vahyin mahiyeti
Vahyin mâhiyetini kavrayabilmek, onun iç yüzünü yani ne olup ne olmadığını bilmekle mümkündür.
Vahiy 4 varlık münasebetli bir olgu ve tek yönlü bir iletişimden ibarettir.
4 varlık: Allah, aracı melek, peygamber ve insan
Allah→melek ve melek →peygamber: vahyi ilk alan ve peygambere ulaştıran melektir
Tek yönlü iletişim (Allah → melek → peygamber →insan)
Vahyi getiren melekle peygamber arasında meydana gelen iletişimde 2 ortak nokta vardır:
Aynı işaret ve anlaşma sisteminin kullanılması:
Yani lîsânî bir konuşma olması ve kullanılan dilin her iki tarafın anlayabileceği ortak bir dil olması gerekmektedir.

Her peygambere kendi dilinde vahyedilmiştir: Tevrât İbrânice, İncil Ârâmice ve Kur’ân Arapça
Vahiy esnasında konuşan ve dinleyen zâtın aynı kategoriye mensup, aynı düzeyde varlıklar olması lazımdır.
Hz. Peygamber vahiy alma anında beşerî özelliklerinin ve irâdesinin dışına çıkarak tamamen ilâhî irâdenin yönetimine giriyor ve aracı meleğin getirdiği vahyi, manevî yönden onunla aynı seviyeye geldikten sonra alıyordu. → yalnız vasıtalı vahiy için geçerli
Vasıtasız vahiyde Hz. Peygamber’in kalbine bir şekilde ilkâ edilen vahiydir.
Vahyin mahiyeti: iletişimin çok gizli ve son derece süratli bir şekilde gerçekleşmiş olmasıdır.
C.Vahyin geliş şekilleri
Kur’ân-ı Kerim Allah Teâlâ’nın insanla iletişim kurmasının ancak üç yolla mümkün olduğunu haber vermektedir
İlki:(Şûrâ 42/51): “Allah bir insan ile ancak vahiy suretiyle veya perde arkasından konuşur, yahut bir elçi gönderir de izniyle dilediğini vahyeder. Doğrusu O, pek yücedir, tam bir hüküm ve hikmet sahibidir.”
Bu âyette Yüce Allah’ın beşer ile iletişim kurma yollarının ilki “vahiy” sözüyle ifade edilmiştir. Burada vahiy, Allah’ın doğrudan doğruya çok süratli ve gizli bir tarzda bilgi aktarması ve birden bire kalbe ilkâ etmesi yani ilhâm anlamındadır.
İkincisi:Perde arkasından gerçekleşen konuşma. Sözlü bir konuşmadan ibarettir. Bu konuşma şeklinde dinleyen konuşanı göremez, sadece yakın biryerden hitap eden gizli bir varlığın mevcut olduğunu anlar.
Özellik: doğrudan doğruya kalbe ilkâ edilmiş olması
Üçüncüsü: Elçi gönderme. Allah’tan melek vasıtasıyla indirilmiş olan vahiydir. 2 şekilde gerçekleşir:
Vahiy elçisinin melekiyetten beşeriyete intikal etmesi
Hz. Peygamber’in beşeriyetten melekiyete geçişiyle gerçekleşmiştir. En zor olanıda budur.
1.Vasıtalı vahiy
Allah’ın dilediği vahiy muhtevalarını aracı melek vasıtasıyla peygamberlerine bildirmesidir. = el-vahyu’l-celî/açık vahiy. 2 ayrı şekilde meydana gelmiştir:

a.Melek aracılığıyla yapılan vahiy
Bu tür vahyi melek Cebrâil’in hem kendi sûretinde hem de insan kılığına girerek getirdiği zikredilir. (Kur’ân’a gore 2 defa: Hira mağarasında ve Necm 53/5-12 kitap sayfa 60)
Buhârî ve Müslim’in kaydettiğine gore Hz. Peygamber’e insan sûretinde vahiy getirmesi de bir defa gerçekleşmiştir.
Hz. Peygamber hem konuşulanı işitiyor hem de konuşanı görüyordu = Cibrîl hadîsi. Böyle hadis geldiğinde ya Dıhye el-Kelbî ya da tanınmayan bir şahıs sûretinde geldiği nakledilmektedir.
b.Ses aracılığıyla alınan vahiy
Vahyin Hz. Peygamber’e çıngırak veya zil sesine benzer bir sesle verildiğide ifade edilmektedir. Resûllullah (sav)’in vahiy alırken en fazla sıkıntı çektiği tarz da buydu.
Kısa bir süre de olsa beşerî özelliklerden soyutlanıp melekiyet âlemine yükseltiliyordu.
2.Vasıtasız vahiy
a.Sâdık rüyalar
Hz. Âişe (ra)’den rivâyet edilen: “Resûlullah (sav)’ın ilk vahiy alması, uykuda gördüğü sâdık rüyalarla başlamıştır.”

Henüz kendisine nübüvvet verilmeden önce bir takım hâdiseler Hz. Peygamber’e sâdık rüyalar vasıtasıyla gösteriliyor; sonra da onlar rüyada gösterildiği şekilde tecelli ediyordu.
Yani vahyin bu şeklinde hiçbir Kur’ân metni indirilmiş değildi, böylece Alak sûresinin ilk 5 âyeti ile çelişki yoktur.
Vahye hazırlık dönemi olarak düşünülebilir.
b.Nebevî ilham
İlhâm= herhangi bir bilginin tefekkür ve istidlâl yoluna başvurmaksızın kalbe doğması.
İlhâm hem peygamberler hem de bazı insanlar (veliler) için söz konusudur.
Nebevî ilhâm = peygamberlere isnâd edilen ilhâm, Allah’tan vasıtasız şekilde buyruk almak
Örnekler:
Hz. Peygamber’in uyanık bulunduğu bir esnada kalbine melek tarafından üflenen vahiy.
Hz. Peygamber’in kalbine bir nûrun tecelli etmesi ve bu sayede kendisine vahyedilen hükmün açık bir şekilde anlaşılması
c.Perde arkasından konuşmak
Hz. Peygamber’in kendisine hitap eden O Yüce Varlığı görmeden yalnızca konuşmasını dinlediği sözlü bir iletişiden ibarettir.
Sadece Hz. Musâ ve Hz. Muhammed (sav)’e mahsustur.
Perde arkasından gerçekleşen vahiy olayında Allah Resûlü’ne 5 vakit namaz ve Bakara Sûresi’nin son 2 âyetinin verildiği ifade edilir.
__________________
O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR
Alıntı ile Cevapla