Eski mesajlarıma dönüp bakınca o günler canlandı gözümde. TaHa süresi sığınağım olmuştu. Özet geçersek iflas etmiştik, dükkanlarımızı satmıştık, arabaları vs. her şeyi elden çıkarmıştık ve ortağımız alacaklılarla bizi başbaşa bırakıp kaybolmuştu. Birisi bir mafya bulup yaşadığımız şehri bize zindan ediyordu. Tam o sirada babam da felç geçirmişti şeker ve tansiyondan. Hayatımızı mafya zindan ediyor. Diğeri ailemle tehdit ediyor ve kardeşimin adıyla yürüyen ortağımızda ortadan kaybolmuştu. Korku bi yana dehşet içindeydim ve TaHa süresi de korkana tezkir değil miydi zaten? Hz Musa da prensliği mısırda ailesini çölde ayakkabısını Allah'ın huzuruna girerken asasını da Allah'ın huzurunda terk ederek temizlenen değil miydi? Firavun halkı zorla bayram gününde topladığında Musa nın yenilişini izlesin herkes de müslüman olmasınlar diye herkese kendi rezil olmamış mıydı? Allah kendi silahıyla vurmamış mıydi onları?
Bana ve aileme yaşadığım şehri zindan eden mafyanın peşine polisin düştüğünü, evden eve kaçtığını, yaşadığı şehrin ona zindan olduğunu duydum.
Beni daha yeni felç geçirmiş babamla ve ailemle tehdit edenin ailesinin paramparça olduğunu eşinden ayrıldığını işini evini kaybettiğini duydum.
İş dünyasinda benim kardeşimin ismini kullanan ortağımızın sahte nüfus cuzdanı çıkardığını otel otel saklandığını duydum. Yani kardeşimin adını kullanan adamın kendi ismini kullanamaz hale geldiğini duydum. Şehrimizi bize zindan edenin şehrinin kendisine zindan olduğunu. Ailemle tehdit edenin ailesini kaybetmesini...
Bir dua ederdim Hz. Nuh'un duası. Rabbi enni maglubun fentesir. Rabbim ben mağlubum yardım et(yetiş)
Düşünmemiştim bu duadan sonra Allah'ın zalimleri helak ettiğini. Bilmiyordum fentesir kelimesinin "intikamlı bir yardım" olduğunu.
Tarık süresindr ne diyor Rabbimiz. "Onlar hileyle hile kurarlar. Hile kurarım bir hileyle. Sen onlara mühlet ver biraz zaman tanı."
Allah demiyor ki ben onlara mühlrt veriyorum. Allah SEN onlara zaman ver diyor. Bir duamıza bakar yani.
Elhamdülillah. Huzurun, selamın kıymeti, bildiğimi sandığımdan çok daha değerliymiş. Ve hissederek ögrendiğim bu sûre için de hamd olsun.
Bir rüyamda kütuphanedeydim. Her rafta Kur'an vardı. Sarıklı cüppeli ilim adamlarıyla doluydu içerisi. Muhteşemdi. Biri yaklaştı bana. Simsiyah cüppeli bambaşka bir yaratık. Bana bir kağıt verdi. Dedi ki biz birine bir şeyi buhranla öğretiriz. Ya da burhanla öğretiriz demişti. Emin deģildim. Korkuyla uyandım. Bir yandan o güzel kütüphaneye rüyaya geri dönmek istiyorum. Bir yandan korkuyorum.
Buhranın manasını biliyordum. Kapkara bir depresiflik hali. İçinden çıkılamaz durum. Burhanın manasına bakayım dedim çünkü ikisinden birini söylediğini düşünüyordum. Meğer ikisini aynı anda söylemiş. Burhan da yüzde yüz kanıt demekmiş.
Biz birine bir şeyi Buhranla/Burhanla öğretiriz.
Ben burhanın daha az sancılı olacağını düşündüğumden onu tercih ederim ) Doğrusunu Allah bilir. Ama TaHa süresini böylesine icten hisseder miydim buhran olmadan o da ayrı konu. Bilmek ile hissetmek. Akıl ile kalp diyelim. Allah'ın selamı üzerimize olsun. Selam/esenlik/huzur çok güzeldir. Kiymetini bilip şükredenlerden olalım inşallah.
|