Başörtü sorunu diye bir sorunumuz yok artık. Tesettür sorunu ise dibine kadar var. Örtecek baş yok. Onu örtsen aşağısı açık. Modası var kendisi yok. Başörtülü kızlarımız "burası Arabistan'mı, ne geziyorsunuz burada" sözlerine bir eğlence mekanında, cafede maruz kalıyorlar.
Günlerce bu kızlarımıza yapılan hakaret konuşuldu. Dava açıldı bilmem ne? Ama kimsede kalkıp bizim kapalı, tesettürlü kızımızın o tarz cafe, eğlence mekanında ne işi vardı demedi. (A.Dilipak'ın değinmişti galiba haksızlık etmeyeyim) Sigarasınıda içer, nargilesinide tüttürür, ünlüye, ünsüzede kafa tutar bizim kız. Özgür nihayetinde. Onların istifade ettiği heryere gitmek bizim kızlarımızında hakkı
Bugün başörtü sorunumuz yok ama bizden olmayanı kabul etmeme gibi kutuplaştıran ve mümine Hiç yakışmayan bazen iftira ya dahi varan söylemlerimiz var.
Kendine aşırı güvenen, keskin, dik kafalı, başındakini moda niyetine takıp, üstü de altıda Paris (bi şal takmış, örtünmüş, gerisi makyajından, dar kısa taytı, yakası açık tuniğine hepsi alarm veriyor ) kapanma modeliyle; hicap duygusu örtünmesine, hitabına yansımış, ağır, dik duruşlu bacılarımız bir değil. Anneden-kıza hepsinin örtünme modeliyle tavır ve üsluplarıda değişti..
28 Şubatı, yukardaki gibi bir dönemin subay ve askeri zorlama uygulamalarını anlatıp anlatıp mağduriyet edebiyatı yapıyoruz artık. Dönemin mağdurlarına, samimi dava erlerine saygısızlık, zulümdür bu.
O dönemi yaşamış, madur olmuş, bütün hukuksuzluklara, haksızlıklara uğramış; şimdinin ise özgür gazeteci, yazar, siyasetçisi olmuş bacılarımız, maduriyetlerini unutmuş, aynı haksız söylemleri bugün kendinden olmayan için, hukuk mücadelesi verenler için söyler duruma gelmiştir...
"Yoksa dün dündür, bugün bugün" müdür?