Medineweb Baş Editörü Durumu: Medine No : 14593 Üyelik T.:
15 Kasım 2011 Arkadaşları:15 Cinsiyet:Anne Memleket:MEDİNEWEB Yaş:44 Mesaj:
12.545 Konular:
1328 Beğenildi:12678 Beğendi:9310 Takdirleri:28874 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | ÜNİTE 9
KADER İLE BAĞLANTILI KONULAR
1-Müfessir Fahreddin er-Razi’ye göre, her insan için birisi tabii ecel (ecel-i
müsemma) diğeri de kaza sonucu gerçekleşen ecel (ecel-i ihtirami veya kaza)
olmak üzere iki ecel vardır. Ecelin değişmeyeceğini bildiren Kur’an ayetleri, daha
çok müsemma ecel ile alakalıdır.
2-değişmeyen ecel (ecel-i müsemma), insanın ölüm vaktidir
3-Genel olarak Mutezile ve Şîa insanların iki eceli olduğunu ve ömürlerinin uzayıp
kısalabileceğini savunurken, Ehl-i sünnet umumiyetle muhkem ayetlere dayanarak
insanların bir tek eceli bulunduğunu, bunun da ölümleriyle gerçekleşen vakit
olduğunu kabul etmiştir
4-Mu’tezile’ye göre rızık, tamamen kulun girişim ve çabasıyla orantılıdır. Yani kulun
elindedir.
5-Ehl-i sünnet’e göre haram da bir rızıktır. Mu’tezileye göre ise haram, bir rızık
değildirMu’tezile ise, bireyin çabasına göre rızkın artı p ve eksileceği kanaatindedir.
6-İnsanda zuhur eden şey, hayır ise, buna Tevfik, saadet ve ikbal; şer ise ona da
hizlan, şakavet ve idbar denir
7-Eş’arîler, şakinin said; saidin de şaki olabileceğini kabul etmemişlerdir.
Mâtürîdiler ise bunu mümkün kabul
etmişlerdir.
8-Hidayet, Mu’tezileye göre, hak olanın açıklanmasıdır. Dalalet ise, Allah’ın insanı
dall (sapık) olarak
adlandırmasından ibarettir. Ehl-i sünnet kelamcılarına göre ise hidayet, hidayete
erme (ihtida) fiilinin
yaratılmasıdır.
9-Aklın bir ürünü olan istidlâl ve nazar, Mâtüridî’ye göre zorunludur.
10-Mâtüridî, duyu ve duyguları , “havass ıselime” ve “iyân” terimi içinde
değerlendirmiştir.
11-Akıl, hem duyular âleminde hem de duyular ötesinde bulunanı algılayabilir.
Mâtüridî, duyular yoluyla elde edilen gözlemin, her zaman gerçeğe
ulaştıramayacağını ileri sürer
12-Mu’tezile’ye göre Allah’ın fiilleri her zaman iyidir. Ebu Huzeyl el-Allaf göre; Allah
zulme kadirdir ama hikmetinden dolayı bunu yapmaz. İbrahim en-Nazzam göre;
Allah zulme kadir olmadığı gibi iyi olan şeyi terk etmeye de kadir değildir. Çünkü
zulüm ancak ya afete uğramışlardan veya cahillerden ortaya çıkar. Kadı
Abdülcebbar ise Allah’ın zulme kadir olduğunu ancak bunu yaratmadığını ifade
eder. Mu’tezile’ye göre “salah” kelimesi fayda, menfaat gibi anlamlar ifade eder.
“aslah” ise “salah” kelimesinin mübalağa ifade eden şeklidir. Allah’ın fiillerinde
iyilik, güzellik, fayda gibi nitelikler bulunur.
13-Mu’tezile bilginlerine göre Allah’ın bütün fiillerinde hikmet vardı r ve bu hikmet,
vücup ve zaruret boyutundadır. Yani Allah’ın fiillerinde hikmet bulunması bir
zorunluluktur.
14-“İmkanat içerisinde bu âlemden daha mükemmeli yoktur” diyen Gazzâlî,İmam
Şafii, Ahmed b. Hanbel, İmam Malik, İbn Teymiyye gibi bilginler bunun tam tersini
düşünür
15-Gazzâlî’ye göre, Allah, yükümlü tuttuğu kulları kendisine itâat ettikleri zaman,
bu itâatlarından ötürü onları sevâplandırması ve mükâfatlandırması zorunlu
değildir. Aksine, Allah, dilerse onları sevâplandırır, dilerse cezalandırır. Eş‘arîlere
göre, Allah fiillerinde âdildir.
16-Mu‘tezile kelâmcıları, Allah’ın hakîm olduğunu, hakîmin de ancak menfaat için
fiil yaptığını öne sürmektedirler
17-Mâtürîdîler de, Allah’ın fiillerinde hikmet ararlar
18-Allah’ın kulunu gücünün yetemeyeceği dini sorumlulukla mükellef tutulmasına
“Teklif-i mala yutak” denilir.., bir kimsenin aynı anda birkaç yerde bulunması gibi.
19-Mu’tezile bilginlerine göre Allah’ın bu tür eylemlerle insanı sorumlu tutması caiz
değildir. Eş’arîlere göre ise, mülkünde tek yetkili olan ve sorgulanamaz bir
mahiyette bulunan Allah, kullarına istediği teklifte bulunabilir.Matüridilerin görüşü de, Mu’tezile yönündedir. Onlara göre fiille birlikte (ona
mukarin) bulunan kudret ki buna “istita’at ma‘al fiil” denir, fiili meydana getiren
güçtür. ÜNİTE 11
HZ. MUHAMMED’İN (a.s.m)PEYGAMBERLİĞİ
1-“hatem” şeklindedir ki hatem, “yüzük üstüne kazılıp işlenmiş mühür” demektir
“Hâtime’n-nebiyyin” peygamberliği sona erdirip mühürleyen, demektir.
2-Peygamber Efendimiz (sav), Rum hükümdarı Hirakl, Mısı r meliki Mukavkıs,
Habeş meliki Necaşi, İran hükümdarı Kisra gibi çeşitli hükümdarlara mektuplar
yollayarak bu evrensel peygamberliğini bizzat uygulayarak da ortaya koymuştur
3-Kitab’ı -Mukaddes’te “Rab, Sina’dan geldi ve onlara Sâir’den doğdu; Paran
dağlarında parladı ve mukaddeslerin on binlerin içinden geldi. Paran, Arapça
okunuşuyla Faran, Mekke’nin eski isimlerinden biridir;Yuhanna İncil’inde “Rab,
size başka bir Faraklit verecektir; ta ki daima sizinle beraber olsun.” Buradaki
âyetlerde Faraklit olarak geçen kelimenin aslı Yunanca’da ‘Piriklitos’ olup, Arapça
‘Ahmed’ kelimesinin karşılığıdır.
4-Hz. Peygamber’in hissî mucizeleri tevatür ile değil, haber-i vâhid ile sabit
oldukları için kesin bilgi vermezler. Bu sebeple de O’nun hadislerde zikredilen
hissî mucizelerini inkâr etmek küfür olarak nitelendirilmemiştir. Hazreti
Peygamberimiz’in hissî mucizelerinden biri Kur’an-ı Kerîm’de yer alan İsra
mucizesidir.
5-Mucize deyimi, Kur’ân-ı Kerîm’de ve hadislerde geçmemektedir. Kur’an’da bu
kelime yerine bu manayı ifade için ” ayet, burhan, beyine, sultan” kelimeleri
kullanılmıştır; hadisçiler de “delil” ve “alâmet” tabirlerini
kullanmışlardır. Fakat kelamcılar bunlar yerine mucize kelimesini tercih
edipkullanmışlardır. Bu itibarla mucize terimi, Kur’anî ve nebevî bir tabir değil,
kelamî bir tabirdir
6-Konusuna Göre Mucizeler ,kendi içinde hissî-maddî, haberî ve aklÎ mucizeler
olmak üzere üç gruba ayrılır.
7-Hissî Mûcizeler: Bu tür mucizelere kevnî veya maddî mucizelerde denilmektedir.
Bunlar doğrudan duyulara hitap eden, tabiat kanunlarının normal seyrinin dışında
ve üstünde meydana gelen mucizelerdir.
Haberî Mûcizeler: Peygamberlerin herhangi bir yönteme ve bilimsel metoda başvurmaksızın doğrudan Allah’tan veya melek aracılığıyla aldıkları vahiylere
dayanarak verdikleri geçmiş, gelecek ve şimdiki durumla ilgili
haberlerden oluşur.; İstanbul’un fethedileceğini önceden haber verip bunların
aynen gerçekleşmesi gibi.
Aklî Mûcizeler: Bu mucizelere manevî mucizeler veya bilgi
mucizeleridedenilmektedir. Peygamberliğin doğruluğunu ispatlayan en güçlü ve
etkili delil bu tür mucizelerdir. Bu mucizeler, hissi mucizeler gibi belli bir
mekân ve zamana hitap etmez; aksine her asırdaki insanın akıl ve vicdanına hitap
ederler. Peygamberlerde bulunan emanet, ihlas, merhamet, azimli olma ,temiz ve
asil bir soydan gelmeleri; insanları tiksindirecek kalıcı hastalık ve noksanlıklara
sahip olmamaları; mesajlarının akıl ve vicdana uygunluğu; gibi özellikler aklî
mucizelere örnektir.
8-Fonksiyonlarına Göre Mucizeler:
Hidayet Mucizeleri: Bunlara irşad mucizeleri de denilmektedir.Peygamber
Efendimizin (sav) Kur’an-ı Kerîm mucizesi bu tür mucizelerdendir.
Nusret ve İkram Mucizeleri: Bunlar, müminlerin huzurunda onlardan gelen bir
talep olsun veya olmasın gerçekleşen, onların maddî ihtiyaçlarını karşılayan,
imanlarını ve hayatın zorluklarına karşı dirençlerini
kuvvetlendiren, belli bir zaman ve mekânla sınırlı hissî mucizelerdir. Hz. Musa’ya
inanan İsrail oğullarına gökten hazır bıldırcın eti ve helva indirilmesi; Musa’nın
asasını vurup taşlardan her gruba bir tane olmak üzere on iki pınardan su
fışkırması; Hz. İsa’nın havarilerine gökten yemeklerde donatılmış hazır sofra
gönderilmesi bu tür mucizelerdendir.
Helak Mucizeleri:peygamberlerini hafife alıp ona inanmadıklarını göstermek için
“madem peygamber olduğunu söylüyorsun ve inanmazsak helak
olabileceğimizi iddia ediyorsun, öyleyse bizi helak edecek bir mucize yap.” diyerek
bir mucize talebinde bulunmaları üzerine gerçekleşen hissi mucizelerdir.
örn:Tûfan mûcizesi.
9-İrhâsât, kelime olarak “duvar, bina gibi her hangi bir şeyi sağlam yapmak” demek
olan Arapça “erhasa” fiilinden türetilmiştir. Çoğulu İrhasâttır. Istılah olarak irhas,
Peygamber olacak şahsın peygamberlikten önce peygamber
olacağına işaret eden olağanüstü olaylara denir. Hz. İsa’nın beşikte iken
konuşması..
10-Keramet: Kelime olarak keramet “şeref, değer, azizlik, kerem, bağış, ihsan”demektir.Ehl-i Sünnet evliyanın kerametini aklen caiz-mümkün, dinen fiilen sabit
görürken, Mu’tezile’nin çoğu caiz görmemiştir..
11-Meûnet, kelime olarak “yardım etmek, imdada yetişmek” demektir.. Allah
Teala’nın bir lütuf ve ihsanı olarak veli olmayan bir müminde, harika bir olayı
yaratarak o mümine ihsanda bulunmasıdır.
12-istidrâc: Kelime olarak “bir işte aşama aşama, ağır ağır ilerleme” anlamına gelen
Arapça “daraca” fiilinden türetilmiştir. Buradan hareketle istidraç kelime olarak
“değeri, hakkı olmadığı halde talihi yaver gidip işleri düzgün gitme, şerde
muvaffak olma” demektir. Terim olarak ise istidraç, kâfir ve günahkâr kişilerden
arzu ve isteklerine uygun olarak meydana gelen olağanüstü olaydır
13-İhanet: Kâfir ve günahkâr kişilerden, arzu ve isteklerinin zıddına olarak
meydana gelen olağanüstü haldir
14- Sihir, bir takım teknik ve metotlar kullanılarak yapılabilen bir harika olup bu
yüzden tabiî ve ruhî sebeplerin sonucudur; bir tür gizemli ilimdir.
__________________
~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~ |