Konu Başlıkları: Tefekkür
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 09 Kasım 2008, 19:51   Mesaj No:2

seydanur

Medineweb Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:seydanur isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 4172
Üyelik T.: 29 Eylül 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 74
Konular: 17
Beğenildi:1
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: Tefekkür

Rûh İnkişâfı

Tefekkürde derinleşmek ve böylece rûhu inkişâf ettirmek, kulun en mühim mes’ûliyetlerinden biridir. Zîrâibâdetlerde huşûya, kalbin rikkat kazanmasına, muâmelâtta nezâkete veahlâkta kemâle erebilmek, ancak rûhu inkişâf ettirecek bir tefekkür ilemümkündür.

Hakîkaten ilâhî kudretin eserlerine ibretnazarıyla bir bakacak olursak, sayısız hikmet tabloları görebiliriz.Meselâ tonlarca ağırlıktaki bir fili on yaşında bir çocuk çekipgötürebilmektedir… Sırtı yere gelmeyen birpehlivanı çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük bir mikrop ölümdöşeğine düşürebilmektedir… O hâlde kim güçlü, kim zayıftır? Güç veyaacziyetin, varlık veya yokluğun miyârı nedir?

Hayat ve kâinâtı ibretle seyrettiğimizde, cevapları rûhumuzun derinliklerinde gizli daha pek çok suâl ile karşılaşırız:

Bu cihâna nereden geldik? Niçin yaratıldık? Bucihân nedir? Kimin mülkünde yaşıyoruz? Nasıl yaşamalıyız? Nasıldüşünmeliyiz? Nereye gidiyoruz? Fânî hayatın hakîkati nedir? Ölümgerçeğinin sırrı nasıl çözülür? Ona nasıl hazırlanılır?..

İşte bu nevî tefekkürler, Kur’ân ve Sünnet’inrehberliği ile ilâhî kudret ve azamet tecellîleri karşısında kuluhiçlik ve acziyetini idrâke sevk eder. Yoktan var edilen insana, varlıkve benlik iddiâsında bulunmanın ne büyük bir yanlış olduğunuhatırlatır.

Hakîkaten insan, dâimâ Rabbine muhtaçtır. Bütün canlılar, var olmak vehayatta kalmak için nasıl büyük bir kudrete muhtaçsa, insan da aynıkudrete muhtaçtır. Fakat bunun farkında olmamak, ne hazin birgaflettir.

Tefekkür ile ulvî bir ruh kıvamına eren mü’minin ise kulluk hayatında ve ibâdetlerinde yüksek bir feyz ve rûhâniyet hâsıl olur.

Tefekkürle inkişâf eden rûh idrâk eder ki:

“Bedenin kıblesi Kâbe, rûhun kıblesi ise Cenâb-ı Hak’tır.”

Bunun içindir ki Hazret-i Ali -radıyallâhu anh-:

“İlimsiz ibâdette ve tefekkürsüz Kur’ântilâvetinde fayda ve feyz azalır.” buyurmuştur. Zîrâ Hak’tan gâfil birgönülle yapılan ibâdetler, derece derece kıymetini yitirir, hattâ bâzenbir yorgunluktan ibâret kalır.

Bunun içindir ki Hak dostları; namazı, son namazmışgibi düşünerek kılmayı; orucu, nîmetlerin kadrini ve muhtaçlarınıztırâbını tefekkür ederek tutmayı, yâni bütün ibâdetleri mutlakâtefekkür cihetine de riâyetle edâ etmeyi öğütlemişlerdir.

Ebu’d-Derdâ -radıyallâhu anh- şöyle buyurur:

“Bir saat tefekkür; kırk gece nâfile ibâdetten üstündür.” (Deylemî, II, 70-71, no: 2397, 2400)

Nitekim böyle bir tefekkür de duyuşları derinleştirerek ibâdetleri kolaylaştırır, huşû hâlini ve şükrü artırır.

Dinde îtikâdın tam olması îcâb ettiği gibi, ibâdet de zarûrîdir.Lâkin ibâdetleri makbul kılan, onun gönle nüfûz eden bir tefekküriklîminde, mânevî dikkat, incelik ve zarâfet içinde îfâ edilmesidir. Bu sâyede kul, Rabbine yakın hâle gelir. Ashâb-ı kirâmın ve onları ihlâsla tâkip eden sâlih mü’minlerin en mühim hasleti de bu kalbî kıvâma sâhip olmalarıydı. Nitekim Abdullâh bin Mes’ûd -radıyallâhu anh-, ibâdet ehli dostlarına şöyle derdi:

“Siz, ashâbdan daha çok namaz kılıyor ve cihâdediyorsunuz. Ama onlar dünyâya karşı sizden daha zâhid, âhirete karşısizden daha rağbetli idi.”

Rabbimiz, biz kullarından, ilâhî azametini,kâinattaki büyük nizâmın sır ve hikmetlerini, kullarına olan sayısızikramlarını tefekkür etmemizi, bu tefekkür neticesinde de dünyânınfânîliğini, asıl hayâtın âhiret hayâtı olduğunu idrâk ederek tevâzû vehiçlik duyguları içinde, takvâ üzere, güzel bir kul olmamızı arzuetmektedir.
Alıntı ile Cevapla