Konu Başlıkları: Ramazanın Sonu
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 21 Mayıs 2019, 23:44   Mesaj No:2

nurşen35

Medineweb Emekdarı
nurşen35 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:nurşen35 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 38944
Üyelik T.: 09 Şubat 2014
Arkadaşları:60
Cinsiyet:Bayan
Mesaj: 9.475
Konular: 1144
Beğenildi:4422
Beğendi:3685
Takdirleri:14319
Takdir Et:
Standart

Bir aylık sürede üçte birlik dilimlerle bu üç büyük nimete kavuşabilme imkanına sahip olduğumuzu bilmek herhalde son derece etkileyici bir iyileşme teşvikidir. Ramazandaki bu rahmet, mağfiret ve kurtuluş sağanağından toplumun bütün kesimlerinin yararlanabilmesi için yönetim ve emir yetkisi bulunanlara yönelik olarak Peygamber Efendimizin öngördüğü tedbir de son derece dikkat çekici ve uyarıcıdır: “Kim (bu ayda) emri altındakilerin yükünü hafifletirse, Allah onu bağışlar ve cehennemden âzât eder.”
Hz. Peygamber’in bu beyanı, toplum kesimlerinin ve bireylerin rahmet-bereket-mağfiret mevsiminden yararlanma yol ve yöntemlerinin farklı farklı olabileceğini göstermektedir. Emir verme, iş yaptırma mevkiinde olanların, emirleri altındakilerin yükünü hafifletmek suretiyle kurtuluşa erebilecekleri açıkça hatırlatılmıştır. Bu, herkes için küçük fedakârlık karşısında rahmet mevsimi Ramazan’dan büyük kazanç sağlamak imkanı bulunduğu anlamına gelmektedir. Zira sevgili Peygamberimiz aleyhissalâtü ve's-selâm, bu rahmet mevsiminin imkanlarından yararlanmak için ille de belli ölçüde maddî imkana sahip olmak gerekmediğini belirtmiş bulunmaktadır. “Bir yudum su ikramı” bile rahmete "vesile" kabul edilmektedir. Zira iyilik ve ikramın kendisi kadar hatta ondan da önce “iyilik yapma niyeti” önemlidir. Çünkü Allah Teâlâ rahmeti için baha/fiyat değil, bahâne ister. Has/iyi bir niyete dayalı olarak yapılacak küçük bir iyilik, fevkalâde büyük bir iyilik olarak kabul görebilir. Ramazan için “rahmet, bereket ve mağfiret mevsimi” denilmesi, küçük iyiliklerle büyük sonuçlara kavuşma fırsatı olmasından ileri gelmektedir. O halde hiç kimse kısıtlı maddî imkanlarına bakıp bu ayda asla ümitsizliğe düşmemelidir. Yapabildiğince iyilik yapmaya, iyi olmaya gayret etmelidir.
Öte yandan Peygamber Efendimiz'in, "Allah'ı hoşnud edecek iki iş" olarak takdim ettiği, tevhid ikrarı ve mağfiret dileği, dikkat edilirse, her müminin diliyle gerçekleştireceği iki iyiliktir. Tevhid inancı ve şuuru Ramazan'da bilhassa kelime-i tevhid'i sık sık tekrarlamak suretiyle yüreklerde güçlendirilmeli, kökleştirilmelidir. Zaten "Kalbler Allah'ı anmakla tatmin olur." (Ra’d, 28)
Gerek "Bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesi", gerekse Ramazan'da yapılacak iyilik ve ibadetlerin, başka zamanlarda yapılanlardan çok farklı karşılık göreceğine dâir beyân-ı peygamberî, "Ramazanın fevkalâde bir imkan" olduğunu göstermektedir. Bilinen bir gerçektir ki, büyük imkanlar, büyük sorumlulukları da beraberinde getirir. Sevgili Peygamberimiz, bir taraftan, Ramazan ayında yapılacak iyi işlerin kıymetinin yüksekliğini anlatırken, bir yandan da bu konulara ilgisiz kalacakların her zamankinden daha büyük kayıplara, zararlara uğrayacaklarını –dolaylı olarak- hatırlatmış olmaktadır.
Söz bu noktaya gelmişken, Ramazan'a duyulan saygıdan dolayı yapılacak her olumlu hareketin mutlaka bir kıymeti olacağını vurgulamakta fayda görmekteyiz. "Ramazan dolayısıyla" diye başlayan levhalarla durdurulduğu bildirilen bazı faaliyetlerin, alınan tedbirlerin her birinin ayrı bir değeri vardır. Umulur ki bu tür davranışlar, sahiplerinin, Ramazandan bir şeyler bekleyen sahiplerinin önceki yanlışlarına keffâret olur. Toplumu din konusunda, dinî hayatın gereği hakkında bilinçlendirmeye yarayan her davranışı takdirle karşılamak, bu tür teşebbüslerin yaygınlaşmasını teşvik açısından uygun olacaktır. Yılda bir ay süre ile de olsa, toplumun dinî havayı daha yoğun şekilde teneffüs etmesine yardımcı olacak her girişimi, -kimden ve nereden gelirse gelsin- olumlu karşılamak, herhalde daha isabetlidir.
Peygamberimizin Ramazan'ı "sabır ayı" olarak tanımlaması, onun gerçekçiliğinin açık delilidir. Çünkü din ve ibadet disiplinine daha sıkı bir şekilde girmenin; bunun hisler-hevesler, çevre ve fizikî bünyede meydana getireceği değişikliklerin baskısına, saygısızlara ve saygısızlıklara, hâsılı bütünüyle günlük hayata karşı sabrın en çok gerektiği ay Ramazan'dır.
"Uzak kalamayacağınız iki iş, cenneti istemek, cehennemden kurtulmayı temenni etmek" tespiti de bir yandan, Peygamber Efendimiz'in gerçekçiliğinin bir başka ifadesi olurken, bir yandan da yapılmasını uygun bulduğu bir tavsiyesini yansıtmaktadır. Çünkü hiç kimse mutluluk ülkesi cenneti reddetmez, yine aklı başında kimse de cehennemde azap çekmeyi istemez. O halde bu tabii durumu temin etmek için gayrete soyunmanın tam mevsimi gelmiş bulunmaktadır.
Peygamber Efendimizin hutbesinden anlaşıldığına göre Ramazan, en tabiî isteklerimizden en önemli görevlerimize kadar her şeyin değerinin çok büyük ölçüde arttığı bir mevsim olmaktadır. O halde “rahmet, bereket ve mağfiret mevsimi geldi yine” deyip toplumca ve topluca kulluğa soyunmak en kutlu işimiz olmalıdır.
__________________
O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR
Alıntı ile Cevapla