Toplumların Çöküş Nedenleri
Önderlerin Etkisi / Mütreflerin Azgınlaşması
Toplumun temel dinamiğini oluşturan liderler, toplumu istedikleri yöne doğru kanalize edebilme yeteneklerinden ötürü çöküşte de etkin rol oynarlar. Önderlerin basiretsiz davranışları toplum içinde bir kargaşanın oluşmasına neden olur. Bu kargaşalar toplumsal dengelerin ve bütünlüğün bozulmasına neden olur. Bu konuda Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Biz bir memleketi helâk etmek istediğimizde, onun refah içinde yaşayan şımarık elebaşlarına (itaati) emrederiz de onlar orada kötülük işlerler. Böylece o memleket hakkındaki hükmümüz gerçekleşir de oranın altını üstüne getiririz.”
(İsra-16)
Adaletsizlik ve Zulüm / Bozgunculuk
Adalet, toplumsal yapıyı ayakta tutan en önemli faktörlerin başında gelmektedir. Adaletin varlığı sağlıklı toplumun varlığını doğurur. Adaletsizlik ise insan fıtratına aykırılığı arz etmektedir. Adaletsizliğin olduğu yerde de sükunetin olması imkansızdır. Zulmeden ve zulme uğrayan kutupların oluşması toplum içinde kendiliğinden bir çatışma ortamını doğurmaktadır. Adaletsizlikle hükmeden ve zulmeden bir kesimin varolması Allahın azabının gelmesini hızlandırmaktadır. “Halkı zulmetmekteyken helak ettiğimiz, böylece duvarları, çökmüş çatılarının üzerine yıkılmış nice memleketler, nice kullanılmaz kuyular, nice muhteşem saraylar vardır.”(Hac-45)
Ölçüsüz Davranışlar
İnsan fıtratına aykırı davranışların sergilendiği, israfın yaygınlaştığı bir toplumun çöküşü müstahak olur. Kuran bu ölçüsüz davranışları Günah olarak isimlendirmektedir. Birçok toplumun fıtrata aykırı / ölçüsüz davranışlar içinde olduklarında Allah’ın azabıyla cezalandırdığını görmekteyiz.
Lût’u da Peygamber olarak gönderdik. Hani o kavmine şöyle demişti: “Sizden önce âlemlerden hiçbir kimsenin yapmadığı çirkin işi mi yapıyorsunuz?” (A’Raf-80)
Peygamberler; ölçüsüz davranışlar ve israf içinde boğuşan toplumları uyarmışlar, onları Allahın Adaletinden haberdar etmişler. Ama mesaja kulak tıkayıp aldırış etmeyenler olmuştur, Allah onlar içinde sonucun ne olacağı konusunda Kurandan bize haber vermektedir.
Hak Olana Karşı Tavır Koyma/Ataların Dinine Sığınma
“Onlar şöyle dediler: “Ey Salih! Bundan önce sen, aramızda ümit beslenen bir kimseydin. Şimdi babalarımızın taptıklarına tapmamızı bize yasaklıyor musun? Şüphesiz, biz senin bizi çağırdığın şeyden derin bir şüphe içindeyiz.” (Hud-62) Cehalet içinde olan, hakikatin anlaşılmasından yana idrak yetisini kaybetmiş olan toplumlar/insanlar “Hakk olana karşı” bir tavır içine girmişlerdir. Bu tavırlarını çeşitli yollarla göstermişlerdir. Kimi zaman uyarıcıları öldürmüşler, kimi zaman, hicrete zorlamışlar, onları toplumdan tecrit etmeye çalışmışlar vs. bütün bunlara karşı savundukları şey ise atalarının dini olmuştur.
Alay, Tahkir ve Yalanlama
Alay, tahkir ve yalanlama kimi insanların baş edemediği, gelişimini ve kabul görüşlülüğünü engelleyemediği insanlara karşı bir önyargı durumu olarak ortaya çıkar. Yıpratmaya yönelik olan bu tutumlar, alternatif bir düşüncenin ortaya konamadığı anlarda kendini daha belirginleştirmektedir. Bu durum bir çöküşün başlangıcı olabilmektedir.
“Âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, biz onları bilemeyecekleri bir yerden yavaş yavaş felakete götüreceğiz.” (A’raf-182)
Baskı ve şiddet
Bu aşama toplumun dönüşüme karşı olan tavrının belirginleşmesidir. Bu aşamadan sonra toplum değişim ve dönüşüme kapalı olduğunu ortaya koyar. Toplum mevcut durumdan ötürü çöküş süreci yaşanmaya başlar.
Toplumsal Çöküş
Kuran toplumların çöküşünü vurgulayıcı ibareler dile getirmektedir. Anlatım tarzındaki edebilik ve tasvir, toplumların çöküş sürecini bir anda olurcasına insanın gözleri önüne sermektedir.
“De ki: “O size üstünüzden (gökten) veya ayaklarınızın altından (yerden) bir azap göndermeğe, ya da sizi grup grup birbirinize düşürmeğe ve kiminizin şiddetini kiminize tattırmaya gücü yetendir. Bak, anlasınlar diye, âyetleri değişik biçimlerde nasıl açıklıyoruz.”(En’am-65)
SONUÇ
- Kur’anda anlatılan toplumların helakı ile ilgili kıssaların amacı aynı hataların tekrar edilmemesine yöneliktir.
- İnsana ilham edilen hayır ve şerrin insanın özgür iradesinin bir kanıtı olmasına karşın, insanın daha çok şerri tercih etmesi toplumsal bozulmaların başlıca nedenini teşkil eder.
- Sapma eğilimleri ilk önce nefiste başlar, sonra da topluma sirayet eder.
- Ahlaksal boyutta meydana gelen ilk değişimler, daha sonraları ekonomi, ticaret ve sosyal yaşamın tüm alanlarına sirayet etmektedir.
- Toplumların değişim ve dönüşümlerinin bir çırpıda oluşmaz.
Değişim ve çöküşe dair yasaların idrak edilmesi için, Kur’an, anlatılan kıssalara dikkat çeker.
Son Söz:
Biz onlara zulmetmedik, ancak onlar kendi nefislerine zulmettiler. Böylece Rabbinin emri geldiği zaman, Allah'ı bırakıp da taptıkları ilahları, onlara hiç bir şey sağlayamadı, 'helak ve kayıplarını' arttırmaktan başka bir işe yaramadı.
M. Şirin Oruç / Haksöz Haber
__________________
Vakit namazinizi kildiniz mi? Ebu Hüreyre'den (r.a.) rivayetle: Mü'minin durumu yeşil ekin gibidir. Rüzgar ne taraftan gelse onu eğer. Rüzgar durduğunda doğrulur. Mü'min de böyledir. O da bela ve musibetlerle eğrilir. Kafirin durumu ise çam ağacı gibidir. Allah dilediği zaman sert ve dik durur. ][Bela ve musibetlere uğramaz. |