Görülen bir diğer farklılık da Rab Teâlâ'nın teşriî melik olarak atadığı kimsenin bizim açımızdan nasıl değerlendirileceğidir. Onu da hata yapabilen, yanlışlara ve yanılgılara düşebilen ve İlahî ikazlara maruz kalan bir beşer olarak mı göreceğiz yoksa Rab Teâlâ'nın eşsiz ve mükemmel fiilinin bir tezahürü ve tecellisi olarak Onu masum mu göreceğiz. Girift ve çetrefilli meselelerin olduğunu göz önüne alacak olursak seçki makamının masum olmaması en azından bazı konular için doğruya ulaşma olanağımızı ortadan kaldırmakta ve bu alanı flulaştırmaktadır. Hâlbuki hakkın ortada olması İslam'ın ve Kitab-ı Kerim'in gönderiliş amacıdır.
Ancak arada bir fark var; vali, devlet başkanı, hükümdar aslında halkın sahip olduğu şeylere sahip değildirler. Sadece onlara halkın sahip olduğu şeyler üzerinde bir takım tasarrufta bulunma yetkisi verilmiştir. Dolayısıyla devlet başkanları, hükümdarlarlar, vd yöneticiler malikliği ya olmayan ya da cüzî olan meliklerdir. Hâlbuki Allah-u Teâlâ'nın melikliği, malikliği olan bir melikliktir. O, tasarrufta bulunurken zaten sahip olduğu şeyler üzerinde tasarrufta bulunmaktadır. Kur'an-ı Kerim'deki malikü'l-mülkün sahibi ifadesi bu anlama gelmektedir. Yani O tasarrufun sahibidir.
|