Buraya kadar yaptığımız açıklamalarla ayetin bu bölümündeki “lehu ma fi's-semavati ve ma fi'l-erd”, “lehu/Ona aittir” ifadesinin hem milkiyete hem de mülkiyete bakan bölümüne değindik.
“Ma fi's-semavat/göklerde bulunanlar”
Ayette neden ‘men/kim' değil de ‘ma/şey' denildiğini incelemeye çalışacağız. Bilindiği gibi arapçada ‘men' ism-i mevsulu akıl, bilinç ve şuur sahibi, olan varlıkları yani insanlar vd ifade etmektedir. Ma ism-i mevsul-u ise genelde taş, toprak, ağaç, ot, inek gibi bilinç ve akıldan yoksun olarak kabul ettiğimiz varlıklar için kullanılmaktadır. Ayet-i kerimede neden ‘men' yerine ‘ma' ism-i mevsulu kullanılmıştır acaba!?
Bu konuya değinen bazı müfessirler vardır. Bu soruya verilen cevapları ikiye ayırabiliriz.
İlki, ‘galebe' cevabı. Yani varlık sahasına baktığımızda genel ve çoğunluğu göz önüne alır, ona göre cevap veririz. Çoğunluğu söyleyince az ve nadir olanlar kendiliğinden bu işin içine girerler.
Kurtubî bu cevaba çok kısa bir şekilde işaret eder. O şöyle der: Göklerde ve yerde bulunan*lar arasında akıl sahibi varlıklar da bulunmakla birlikte (akıl sahibi olmayan varlıklar hakkında kullanılan) edatın kullanılması maksadın genel ve bütün varlıklar oluşundan dolayıdır.[3]
|