“Bir ağacın bütün özelliklerini çekirdeğinde derceden.”
“Birçok canlı türünün planlarını yumurtalarında, birçoklarını da spermalarında muhafaza eden.”
“İnsanın bütün amellerini onun hafızasında kaydeden.”
“Hafaza meleklerine insanın bütün iyi ve kötü işlerini kaydettiren.”
“İnsan-ı ekber denilen kâinattaki her şeyi ve her hadiseyi Levh-i Mahfuzda yazan.”
Bütün bu saydıklarımız, hafîziyetin yani hıfz edip korumanın en çok kullanılan mânâlarıdır.
Hıfzın diğer bir mânâsı da, “hayata düşman olan unsurları dizginleyip, belli bir ecele kadar yaşama fırsatı tanıyan” demektir.
Bu hıfz ve muhafaza olmasaydı, ormanlarda vahşi hayvanlardan başkasının yaşamaması gerekirdi. Ama, gerçek hiç de öyle değil. Aslanlara, parslara, kaplanlara rağmen, tavşanından tilkisine, ceylanından keçisine kadar nice hayvan türleri aynı mekân içinde hayatlarını sürdürürler.
Bu hal bir hıfzedicinin varlığını, bütün akıllara net biçimde gösterir.
|