İnsanın başına gelen sıkıntılar¸ Allah'ın yasasının bir gereğidir. İnsan¸ Allah'ın yasasına aykırı hareket ettiği zaman¸ sıkıntıya düşer ve zarar görür. Hayır ve fayda da böyledir. Bu hususta yapılması gereken şey¸ ilâhî yasalara uygun hareket etmektir.”
Arapça'da “ed-dâr” “zarar vermek” anlamındaki dar kökünden türemiş bir sıfat olup¸ zarar ve elem verici şeyleri; “en-nâfi'” ise¸ “fayda vermek” anlamındaki nef' kökünden türemiş olup “fayda veren şeyleri yaratan” anlamına gelir. Cenâb-ı Hakk'ın övgü sıfatlarından olan her iki isim¸ Esmâ-i Hüsnâ içinde birbirini dengeleyecek şekilde kullanılmıştır
Kur'ân-ı Kerim ve Hz. Peygamber (s.a.v.)'in sünnetinde ed-Dâr ve en-Nâfi isimleri bu kalıpta; ne isim¸ ne sıfat ve ne de fiil olarak geçmektedir. Ancak dolaylı olarak kök itibariyle Allah'a izafe edilmiştir. “De ki; Allah'ın dilemesi dışında ben kendime bir fayda ve zarar verecek durumda değilim. Görülmeyeni bileydim¸ daha çok iyilik yapardım ve bana kötülük de gelmezdi. Ben sadece¸ inanan bir milleti uyaran ve müjdeleyen bir peygamberim.
Görüldüğü gibi bu âyette mânâ olarak peygamberin dilinden gerçek anlamda fayda ve zarar verenin Allah olduğu ifade edilmektedir. Bir başka âyette de fayda ve zarar vermenin putlara değil¸ Allah'a ait olduğu vurgulanır: “İbrahim; Çağırdığınız zaman sizi duyarlar veya size bir fayda ve zarar verirler mi?' demişti.”[3] Tevhîd mücâdelesinin önderi Hz. İbrahim (a.s.) putperestler tarafından kendilerine ilâhî nitelikler atfedilen putlara tapmanın anlamsızlığını vurgulamak ve bu konuda akıllarını kullanmalarına yardımcı olmak adına¸ “Fayda ve zarar vermekten bile âciz olan varlıklara ne diye tapıyorsunuz?” demek istemişti.
Tevhîd İslâm'ın Temelidir
İslâm'ın temelini¸ tevhîd inancı oluşturur. Tevhîd¸ kavramıyla ilgili çeşitli tanımlar yapılmıştır. Bunlardan birkaçı şu şekildedir:
Tevhîd; yaratanla yaratılan arasındaki sınırı idrak etmektir.
Tevhîd; Allah'ın sonradan yaratılan varlıklardan mâhiyet olarak ayrı olmasıdır.
Tevhîd; Allah'ın zâtını¸ düşünce ve anlayışta tasavvur edilebilen¸ vehim ve zihinlerde tahayyül edilebilen her şeyden soyutlamaktır.
Tevhîd; Allah'ın yaratan¸ eğiten¸ sahip olan¸ öldüren¸ dirilten¸ yaşatan¸ rızık veren¸ duâları kabul eden¸ helâl ve haram koyan¸ evreni sevk ve idare eden¸ fayda ve zarar verme gücüne sahip olan yegâne varlık olduğuna inanmaktır. İslâm inancında buna “rubûbiyette tevhîd” denilir.
|