Uhud Gazvesinde İslâm Ordusunun sancağını taşıyan Hazreti Musab bin Umeyr'in, önce sağ kolu kesildi.! Sancağı hemen sol eline alarak savaşa devam etti.!
Fakat ardından, sol eli de kesildi.! Bu defâ, vücûduyla sancağa sımsıkı sarıldı ve şu âyeti okumaya devam etti;
"Muhammed ancak bir peygamberdir. O'ndan önce birçok peygamberler gelip geçmiştir." [Âli İmrân, 3/144]
Sonunda; müşriklerin bir mızrak darbesiyle şehid oldu.! Sancağı hemen; Suveybit b. Sa'd ve Ebû'r-Rûm b. Umeyr adlı sahabîler aldılar.
Hazreti Musab bin Umeyr şehid olarak yerde yatarken; günün sonlarına doğru, Hazreti Peygamber, Hazreti Musab bin Umeyr'i, elinde sancakla gördü ve;
-İleriye git ey Musab.!
diye emretti. Fakat o kişi geri dönerek;
-Ben Musab değilim.!
deyince, Hazreti Peygamber O'nun, Hazreti Musab bin Umeyr kılığında savaşan Allah'ın meleklerinden biri olduğunu anladı. Uhud Savaşı'nda, Ashâb-ı Kiram'ın ileri gelenlerinden birçok kimse şehid oldu.
Hazreti Musab bin Umeyr de şehidler arasındaydı. Hazreti Peygamber'in ne kadar üzüntülü olduğu yüzünden okunuyordu.!
Hazreti Musab bin Umeyr'in mübârek nâ'şının başucunda oturarak, Uhud Şehidleri hakkında nâzil olduğu bildirilen şu âyeti okudu;
"Mü'minlerden öyle ER kişiler vardır ki; Allah'a verdikleri sözde SADÂKAT ettiler. Kimi; adağını ödedi, şehid oldu. Kimi de; (şehid olmayı) bekliyor. Onlar; verdikleri sözü aslâ değiştirmediler." [el-Ahzab 33/23]
Sonra Hazreti Peygamber diğer sahâbîlere, şehidlere yaklaşıp selâm vermelerini söyledi ve verilen selâmların şehidler tarafından alınacağını ifâde etti.
Hazreti Musab bin Umeyr şehid edildiğinde kırk yaşlarında idi. Bir zamanlar zenginlik ve refah içinde yaşayan bu değerli insanı kefenleyecek bir örtü dahî bulunamamıştı.
Hazreti Peygamber, yanına geldiğinde Hazreti Musab bin Umeyr, eski bir hırkanın içinde, saçları dağılmış, vücûdu ise; kılıç ve mızrak darbeleriyle parçalanmış bir halde yatıyordu. Hazreti Peygamber, üzüntülü bir halde şunları söyledi;
-Seni Mekke'de gördüğümde; senden daha güzel giyinen, senden daha yakışıklı kimse yoktu. Şimdi ise; kefen olarak sarılmış hırkadan başın dışarıda kalıyor.!
Sonra; O’nun için de bir kabir açtılar ve o mübârek sahabiyi de, Uhud Şehidleri arasına defnettiler.
Allah yolunda canını fedâ eden bu aziz şehid sahâbî için Ashab-ı Kiram'dan Hab-bab şunları anlatıyor;
“O, Uhud günü şehid olmuştu da; kendisini saracak bir kefen dahî bulamamıştık.! Yalnız şehidin bir kaftanını bulmuş ve bu aziz şehidi ona sarmaya çalışmıştık.!
Ancak, başını örterken ayakları açılıyor; ayaklarını kapatırken de başı açığa çıkıyordu.! Bu yoksulluk karşısında Hazreti Peygamber bize, şehidin başını örtmemizi ve ayaklarının üstüne de izhîr denilen kokulu ottan koymamızı emretti."
~*~*~*~
~Efendimiz Muhammed’e salât ve selâm olsun. O'nun, Şan'lı Ashâbı'na selâm olsun. Kıyâmete kadar, O’nun Nûr’lu Yolu’ndan Gidenler’e selâm olsun.~
_______________
#KAYNAK: Buhârî, Cenâiz 27; İbn Sa'd, et-Tabakâtü'l-Kübrâ, Cilt III, Sâhife 121.
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |