Medineweb Baş Editörü Durumu: Medine No : 14593 Üyelik T.:
15 Kasım 2011 Arkadaşları:15 Cinsiyet:Anne Memleket:MEDİNEWEB Yaş:44 Mesaj:
12.547 Konular:
1328 Beğenildi:12686 Beğendi:9315 Takdirleri:28874 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! |
KÜRESEL ADALET MÜCADELESİ VE ZÜLKARNEYN A.S
Hz. Zülkarneyn, Yusuf peygamberin aksine mûkim bir siyaset yerine hareketli, farklı coğrafyalarda adaleti ikame etmeye çalışan, hakikati yeryüzünde ulaşabildiği bütün noktalara götürmeyi amaçlayan bir misyon üstlenmiştir.
Kehf Sûresinde Hz. Zülkarneyn’in mücadelesinin can alıcı hususiyetleri, aşamaları sarih bir şekilde anlatılır:
Ona yeryüzünde güvenli bir yer sağladık ve onu, [ulaşacağı] her şeye doğru araçlarla ulaşma [bilgisiyle] donattık; Ve bu sayede o da [yaptığı her işe] doğru ve meşru araçlara başvurdu. (Kehf Sûresi, 84-85)
Doğru araç başta vahiy olmak üzere vahiyle şekillenen her türlü yol ve yöntemdir. Zülkarneyn bütün yapıp etmeleri ‘doğru ve meşru’ araçlarla gerçekleştirmiştir. Bu, ilkesel bir kalkış noktasıdır.
[Batıya doğru giderek] günün birinde güneşin battığı yere vardı; (güneş) ona kopkoyu, bulanık bir suya dalıyormuş gibi göründü. Ve orada [kötülüğün her çeşidine gömülüp gitmiş] bir kavme rastladı. Ona, “Sen ey Zülkarneyn!” dedik, [“Onlara] azap da edebilirsin, yüce gönüllü de davranabilirsin!” O şöyle cevap verdi: “[Başkalarına] zulmeden kimseye gelince, ona bundan böyle azap edeceğiz; ve o kimse sonunda Rabbine döndürülecek; ve O da ona görülmemiş bir azap çektirecek. Ama inanıp dürüst ve erdemli davranışlarda bulunan kimseye gelince, böyle biri (yaptıklarının) karşılığı olarak [ahiret hayatının] nihaî güzelliğine, iyiliğine ulaşacaktır; ve Biz de onu [yalnızca] yerine getirilmesi kolay olanla yükümlü tutacağız”. Ve [Zülkarneyn, doğru bir amaca varmak için, böylece] bir kere daha doğru aracı seçti. (Kehf Sûresi, 86-89)
Yukarıdaki ayetlerde açıkça görüleceği üzere batı mıntıkasında ulaştığı zalim bir topluluğun karşısına dikilmiş; hem bu dünyada, hem de ahirette zulmedenlerin azaba uğrayacağını beyan etmiştir. İman edip salih amel işleyenler bu bölümde müjdelenmiş, davet temelli siyasi hareketin söylemine ilişkin bir model konulmuştur ortaya.
Uzak bir coğrafya da olsa zulme karşı duyarsız kalmayan, Tebuk ve Mûte seferlerindeki son peygamberi anımsatan bir profil görürüz Zülkarneyn’in tutumunda. Zulüm karşısında asla sessiz kalınamaz, mazlum ve mustazaflar görmezden gelinemez, nerede olurlarsa olsunlar!
Sonra doğuya ilerler Zülkarneyn, ulaşabileceği her yere gidecektir:
[Ve doğuya doğru yürüyerek] günün birinde güneşin doğduğu yere vardığında onu, kendilerini güneşe karşı bir örtüyle örtmediğimiz bir kavmin üzerine doğar buldu: [Biz onları] işte böyle [bir yaşama tarzı içinde, böyle bir düzeyde bırakmıştık ve o da onları öylece kendi hallerine bıraktı ] ve muhakkak ki sınırsız bilgimizle Biz onun zihninden geçenleri kuşatmış bulunuyorduk. Ve o [böylece, doğru bir amaca ulaşmak için] bir kere daha, doğru aracı seçmiş oldu. (Kehf Sûresi, 90-93)
Doğuda karşılaştığı halkla teması gerçekten enteresandır. Tevhid bilincinden uzakta kalmış ancak zulümde örgütlü bir öncülük yapmayan o topluma ilişmez, kendi haline bırakır onları. Elbette hakikate davet etmiştir ancak olması gerektiği gibi herhangi bir müdahale söz konusu değildir. Rabbimiz bu davranışı da ‘doğru ve meşru’ kabul eder. Muhteşem bir beyan!
Sonra başka bir bölgeye erişir Zülkarneyn. Mitolojik anlatılara dönüştürülen meşhur bölümdür burası:
Ve derken, iki set arasında [bir yere] vardığında onların yamacında [yaşayan ve onun konuştuğu dilden] çok az şey anlayabilen bir kavme rastladı. Bunlar [ona]: “Sen ey Zülkarneyn!” dediler, “Yecüc ve Mecüc bu ülkede bozgunculuk yapıyor. Onlarla bizim aramızda bir set inşa etmen şartıyla sana bir bac verelim mi?” [Zülkarneyn:] “Rabbimin bana sağladığı güvenli durum [sizin bana verebileceğiniz her şeyden] daha hayırlıdır;” dedi, “bunun içindir ki, siz bana sadece iş gücünüzle yardımda bulunun ki sizinle onlar arasında bir set yapayım! Bana demir külçeleri getirin!” Derken, demir (külçelerini) yığıp, iki yar arasındaki boşluğa doldurunca (onlara) “[Bir ocak kurun ve] körükleyin!” dedi. Nihayet, [demir iyice] kor haline gelince, “Bana ergimiş bakır getirin bunun üzerine dökeyim” dedi. Ve böylece [set inşa edilmiş oldu, öyle ki] artık onların düşmanları ne onu aşabilirlerdi ne de onda gedik açabilirlerdi. [Zülkarneyn:] “Rabbimden bir rahmettir bu!” dedi, “Bununla birlikte, Rabbimin belirlediği zaman gelince bu [seddi] yerle bir edecektir; çünkü Rabbimin verdiği söz mutlaka gerçekleşir!” (Kehf Sûresi, 93-98)
Ayetler, dış saldırı, zulüm ve kötülüğe karşı yardım talep eden bir topluluğa Zülkarneyn’in, karşılığını sadece Allah’tan bekleyerek el uzatmasını anlatıyor ve nihayetinde mutlak güç ve kudretin Âlemlerin Rabbi olan Allah’a ait olduğunu vurguluyor. En sondaki vurgu, yeni sapkınlık ve tanrılaşma eğilimlerine karşı bir ikaz fonksiyonu görmektedir.
İslam tarihi boyunca tefsir ve tarih kitaplarında Zülkarneyn umumiyetle mitolojik bir kişilik olarak işlendi, ‘Yecüc ve Mecüc’ bu mitolojik atmosferi tamamlayan figürler olarak sunuldu ancak küresel bir ıslah faaliyetinin, adalet arayışının, hakikate davet stratejisinin bir örneği olarak okunmadı.
Bugün kötülüğün kol gezdiği bütün bir yeryüzünde milyarlarca insan, dereler ve nehirler, ormanlar ve denizler, börtü böcek, cümle mevcudat adalet arayışında. Elbette yol ve yöntem tartışmaları da bu gerçekliğe paralel olarak devam ediyor.
Yerel dinamiklerle küresel imkân ve irtibatların bu çerçevede nasıl işleneceği daha bir önem kazanmıştır. Küresel örgütlü güçlere karşı küresel direniş ağları kurmak Zülkarneyn’in sünnetidir müslümanlar için ve de son peygamberin. Yine yerelde hakikate davet eden ıslah projeleri biriktirerek halkın ve egemenlerin önüne çıkmak Yusuf’un sünnetidir ve de son peygamberin.
Yusuf ve Zülkarneyn modelleri, bu modelleri birleştiren son peygamberin örnekliği bugün için kurtuluş projesidir, yol ve yöntemidir; aranıp bulunamayacak stratejik bir çıkış noktasıdır.
Ahmet Örs
__________________
~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~ |