Erken tarihsel döneme ait arkeolojik buluntular ve yazılar, ibadet uygulamalarına sahip tek tanrılı bir dinin kanıtıdır.
Dinler Tarihi’nin duayen isimlerinden Wilhelm Schmidt (1868-1954) ve onun önderliğindeki antropologlar, dünya çapında yüzlerce kabilenin orijinal dinleri olarak animizmi takip etmediğini göstermiştir.
Ancak çoğu, neredeyse unutulmuş gibi görünen, o kadar aşınmış ve o kadar yabancılaşmıştır ki artık ondan korkulmayan, iyi huylu bir baba-yaratıcı-tanrı olan bir "Yüce Tanrı"nın zayıf bir imgelemine sahiptir. Bu aşınmış inançta boşalan Rab otoritesinin yerine ise "korkulan ve yatıştırmaya çalışılan" ruhlar gelmiştir.
Başka bir deyişle, animizmden önce animatizm değil monoteizm vardı. Din evrimleşmemiş bozulmuştu.
Dinin karanlık bilinmezlik korkusundan, bağımlılık duygusundan ve maymun gevezeliğinden kaynaklandığı ve animizme, çoktanrıcılığa ve sonuç olarak tektanrıcılık ve monizme evrildiği yorumuna karşı kanıtların çoğalması ve dinin önce monoteizm olarak başlayıp daha sonra çoktanrıcılığa, animizm ve panteizme indirgendiğini destekleyen artan kanıtlar Hz. İbrahim kaynaklı dinsel geleneklerin söylemleriyle de uyumludur.
Dinin kaynağını Yüce Tanrı inanışına bağlayan yaklaşımlardır. İskoçyalı Antropolog Andrew Lang (1844-1912) eserlerinde din, mitoloji ve folklor gibi konularda hâkim görüşlere aykırı izahlar getirmiştir. (Schmidt, The Origin And Growth Of Religion, s. 172-184; Mehmet Şahin‚ Andrew Lang’ın Eserlerinde Folklor, Mitoloji, Din ve Yüce Varlık Anlayışı, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 8 (2002): 30.)
Yazı öncesi halkların dini inançları ve dini hayatlarında çok önemli bir rol oynayan bir "Yüce Varlık" düşüncesini tespit etmiştir.
Özellikle dinin gelişim sürecini ele alırken bir dejenerasyon sürecinden bahsetmiştir.1 Böylece o, dinin kökeni ile ilgili tartışmalarda "Yüce Varlık Teorisi" adını verebileceğimiz bir teorinin temellerini oluşturmuş ve daha sonra "ilkel monoteizm" olarak ileri sürülecek teorisine bir zemin sağlamıştır, öyle ki her şeyin evrimci bir anlayışla izah edildiği bir dönemde Andrew Lang, bu yaklaşımlara karşı çıkarak kendi anlayışını ortaya koymuştur.
O, pozitivist veya materyalist olarak nitelenen bakış açılarını eleştirmiş ve spiritüel olarak nitelendirilebilecek bir yol izleyerek kendi yaklaşımının temeline "Yüce Bir Varlık" inancını yerleştirmiştir. ( Dinin Ve "Yüce Varlık" İnancının Kökenine
İlişkin Tartışmalara Genel Bir Bakış, Fatma Aygün, Kelâm Araştırmaları Dergisi, Cilt: 14, Sayı: 1, 2016 Sf: 203-215)
Tapınaklar kurban yerleri haline geldi. Kurtuluş inançları ise güncel kurtuluş ve geleceğe dair kurtuluş olarak ikiye ayrılabilir.
Mevcut kurtuluş hayatta kalma odaklıydı bu sebeple güncel kurtuluş, tanrıları ve tanrıçaları yatıştırmak ve ayrıca doğaya tapmakla aranıyordu.
Geleceğe dair kurtuluş inancı, ölümden sonra ruhun huzuru içindi. Aile fertleri ölülerini teselli edecek hediyelerle gömdüler. Bununla birlikte, çeşitli yorumlama olasılıkları vardır.
Kısacası, Tanrı, korku, doğa, kurtuluş kavramlarıyla tarih öncesi dinin, doğal güçler ve doğa korkusundan kaynaklanan çok batıl ve faydacı olduğu düşünülebilir.
Kurbanlık sisteminin izlerine eski dinlerde rastlamak mümkündür. Kurban, Tanrı'ya veya tanrılara yaklaşmanın bir yoluydu. İndus ve (dilimize yanlışlıkla Ganj olarak geçen) Ganga ovalarını istila eden göçebe Aryan kabileleri, Hindistan'a kurban verme uygulamasını da beraberlerinde getirdiler.
Hindistan'a yerleştikten sonra düzenli bir din adamları sınıfını da geliştirdiler ve Vedalar bu dönemde doğdu. Vedalar, kurban sırasında söylenen ilahilerdir.
İlahiler Tanrı'ya 'güneş', 'göksel olan' 'fırtına' olarak hitap eder. Ve Tanrı'ya ne isim verilirse verilsin, O'na evrenin en üstün hükümdarı olarak tapılırdı. Bu uygulamaya henoteizm denir.
Daha sonra henoteizm, çeşitli isimlerin kişileştirilmesiyle çoktanrıcılığa dönüşmüştür. Çeşitli tanrılar oluşturur. Ve böylece MÖ 1000'e gelindiğinde Vedik dininin çok tanrılı hale geldiği anlaşılır; oysa ilk biçimlerinde tek tanrılı bir görünüme sahiptir.
__________________
~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~ |