Medineweb Baş Editörü Durumu: Medine No : 14593 Üyelik T.:
15 Kasım 2011 Arkadaşları:15 Cinsiyet:Anne Memleket:MEDİNEWEB Yaş:44 Mesaj:
12.545 Konular:
1328 Beğenildi:12678 Beğendi:9310 Takdirleri:28874 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! |
Yüce Tanrı’nın görünümleri
Dinlerin kökeni tartışılırken, Tanrı'nın çeşitli isimlerinin kökenine odaklanılabilir. Yaratıcı Tanrı farklı kültürlerde çeşitli isimlerle anılmıştır. İlk başta, Yunan Zeus Pater, Latin Jüpiter veya Deus, erken Alman Tiu veya Ziu ve İskandinav Tyr ile aynı olan Dyaus Pitar (İlahi Baba) olarak anıldı.
O aynı zamanda 'göksel olan' (Sanskritçe Varuna, Yunanca Ouranos) veya 'dost' (Sanskritçe mitra, Farsça mithra) olarak da biliniyordu. Daha sonra, kurban ritüeli için çok önemli olan 'ateş' (Sanskrit agni, Latince ignis, Yunanca hagnos) olarak da anıldı.
Zaman geçtikçe bu dinlerde hikayeler ve mitler çoğaldı. Çoktanrıcılık yaygınlaştı ve tanrılar karasal yaratıklar biçiminde tanımlandı. Bereket kültünde tapınmaya seks, bir dizi batıl inançla birleştirilerek eklendi.
Monoteizm, çoktanrıcılığa dönüşerek, dini durum giderek daha da kötüleşti, ta ki tektanrıcılık neredeyse izlenemez hale gelene kadar. (Lion Handbook sf.32-33) Ancak tektanrıcılık yeryüzünden tamamen kaybolmadı. Bazı gruplar hâlâ tek gerçek Tanrı'ya tapıyorlardı.
Din adamları sınıfı, Tanrı ile insan arasında oynadıkları aracı rol nedeniyle din için önemli hale gelmişlerdi. Antik Hindistan, Çin, Mısır, klasik Yunanistan, Roma ve diğer birçok medeniyet, dinlerinde din adamları sınıfının ortaya çıktığını görüyoruz.
Bu sınıf, dini ayinleri, törenleri ve kurbanları yerine getirdiler. Daha sonra bu aracı sınıf, tüm kötü niyetli ve açgözlü ahlaksızlığıyla kutsallaştırılarak dokunulmazlık zırhına büründü.
Ritüeller zamanla ve belirgin ihtiyaçlarla arttırıldı. Yazılar, ilahiler, koleksiyonlar vb. ortaya çıktı. Böylece hala devam eden "Sınıflı Dinler" ortaya çıktı.
Dinin monoteizmden politeizme doğru yabancılaşma süreci sınıfsız Din ve toplumdan sınıflı Dinler ve toplumlara geçişin de sürecidir.
Tüm inançların sınıfsız toplumlarda yatay organizasyon ve koordinasyonlarla yönetimlere yansımasıyla eş zamanlı ve bağlı olarak insanlar ve kutsal anlam arayışı arasında da bir aracı sınıfı bulunmamaktaydı.
Bu eşitlikçi monoteizmden hiyerarşik toplum yapısının meşrulaştırıcı ideolojisi olan Tanrı ile insanlar arasında aracılık ederek otorite kuran sınıflı Dinler türetildi ki bu Dinler Tanrı inancını da parçalayarak dejenere ettiler.
Yazı öncesi dinlerde Tanrı, Doğa, Korku ve Kurtuluş kavramı yazı öncesi insanın Tanrı'yı nasıl tasavvur ettiği konusu da daha önce görüldüğü gibi tartışmaya açıktır.
Sosyal Darwinistler, Tanrı'nın bir zamanlar karanlık bir bilinmez, sonra doğanın güçleri, sonra ruhlar, tanrılar ve son zamanlarda –yazının başlangıcına doğru- aşkın Tanrı olarak kavrandığını iddia eder.
Oysa yazı öncesi dine ilişkin bilgi arandığında arkeolojik bulgulara başvurmak zorunlu hale gelmektedir.
Arkeolojik bulguların yorumlanması o kadar kolay değildir. Tarih öncesi dönem, kayıtlı tarihten önceki dönemi ifade ettiğinden, yazı öncesi ve tarih öncesi eş anlamlıdır.
Tarih öncesi malzemelerin yorumlanma dönemi, bir nesnenin dini amaçlarla mı yoksa başka bir şey için mi kullanıldığının tespit edilmesinde karşılaşılan zorluktur.
Tarih öncesi kaynak materyaller şunları içerir:
Defin yerleri ve mezar buluntuları,
Adakların bırakılması,
Tanrıların, ruhların ve kült figürlerin temsili (oyulmuş putlar, kabartmalar, kaya resimleri, vb.), Sunaklar, tapınaklar veya dünya sütunlarının temelleri gibi dini gruplara sahip yapıların kalıntıları.
Tek tanrılı bir bakış açısıyla bakıldığında, Paleolitik dönem insanlarının, kendilerini koruyan ve avlanmalarında onlara yardım edenin bir Tanrı olduğunu düşündüklerini söyleyebiliriz.
Monoteist teoriyi takip ederek (dinin monoteizmden tüm diğer formlarına yozlaştığı teorisi), bu avcıların Tanrısının yalnızca sonraki nesillerin faydacı amaçları için çok önemli hale geldiğini varsayabiliriz. Yani O'na ilişki için değil, menfaat için ibadet edilmiştir.
__________________
~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~ |