Ama ölümünün üzerinden 83 yıl geçmiş bir insana, bu 83 yılda çözemediğimiz sorunların yükünü yüklemek de bugün yaşadığımız sorunlar için çareyi onda aramak da haksızlık ve kolaycılık. Ayrıca irrasyonel, işlevsiz ve beyhude bir çaba bu.
Çünkü bugün Atatürk’e bakıp yaşadığımız hiç bir sorunun çaresini bulamayız.
Bugün hala Atatürk’ün bir çare, çözüm, dayanak, referans noktası gibi görünmesinin nedeni de Instagram ve Twitter’daki anmalarda sık sık hatırlatılan “çok çalışmak”, “sürekli yenilenmek”, “bilimi tek yol gösterici olarak kabul etmek” gibi kapı komşunuzdan da duyabileceğiniz özlü sözleri olmasa gerek.
Vefatından 83 yıl sonra bile bugün Atatürk, Türkiye’de hala modern hayatın, modernleşmenin sembolü ve koruyucusu.
Bu da onun ideolojisinin ölümsüzlüğünün değil, hala herkesin kendini güvende ve özgür hissedebileceği ortak ve kalıcı bir modern demokrasi ve hukuk referansı inşa edemediğimizin ispatı.
Bu Atatürk’ün başarısından çok hepimizin ortak başarısızlığı.
En başta da bunu yapmaya çok yaklaşmışken tekrar en kolay iktidar etme yolunu seçen ve böylece resmi ideolojinin yeniden ümit olmasına neden olan bugünkü iktidarın başarısızlığı.
En başta da bunu yapmaya çok yaklaşmışken tekrar en kolay iktidar etme yolunu seçen ve böylece resmi ideolojinin yeniden ümit olmasına neden olan bugünkü iktidarın başarısızlığı.
Zannedildiği gibi bugün Atatürk üzerinde konuşulup anlaşılarak ortak bir referans haline gelmedi, bugünkü sorunlardan, gelecek kaygısından kaçılan güvenli bir sığınak oldu.
Bu kalbimiz kadar temiz kuruculuk hikayesine en ufak itiraz edenlere sallanan parmaklar, ilkokul öğretmenlerinin anlattığı versiyon dışındaki her cümleye karşı kabaran öfkeler, “liberaller, sol-liberaller, Kürtçüler, İslamcılar” diye uzayan ortak değerlere yabancı, zararlı vatandaş listeleri, hala 10 Kasım’da kornaya basmadı, ayağa kalkmadı, tweet atmadı, Instagram postu paylaşmadı, başlık atmadı fişlemeleri buradan bir birleştirici kuruculuk çıkmayacağının da ispatı.
Türkiye, bugün hala birlikte yaşamaktan ve gelecek hayallerinden ümidi kestikçe geçmişe doğru kaçıyor. Herkes kendi ideal geçmişine sığınıyor. Bu geçmiş bugünün ihtiyaçlarına göre kesilip, biçilmiş, mükemmel hale getirilmiş, abartılı sahte bir geçmiş.
Ama tarih ve geçmiş bize aradığımız sağlam zemini veremeyecek.
Zaten geçmişte öyle sağlam bir zemin kurulsaydı, onu böyle el yordamıyla aramazdık, üstünde oturuyor, keyfini çıkarıyor olurduk.
Aradığımız şey nostaljinin şefkatli kollarında değil, bugünün acı ve soğuk gerçeklerinde.
O yüzden artık Atatürk’ü sağa sola çekiştirmeyi bırakıp, onu rahatsız etmekten vazgeçmeliyiz.
83 yıl geçti, artık büyüdük ve yetişkin insanlar gibi davranma zamanımız geldi de geçiyor.
Yıldıray Oğur
|