Alıntı:
Esma_Nur Üyemizden Alıntı
Mümtehine Suresi 9. ayette Allahu Teala Hazretleri şöyle buyurur: "Allah ancak, din konusunda sizinle savaşmış, sizi yurtlarınızdan çıkarmış ve çıkarılmanıza yardım etmiş olanlarla dostluk kurmanızı yasaklar. "
- Maide Suresi 55. ayette ise "Sizin veliniz ancak Allah’tır, peygamberidir, bir de Allah’ın emrine boyun eğerek namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren müminlerdir."
- Allah, Mümtehine 9'da "siz ile savaşmamış, anlaşmaya düşmemiş müşrikler arasında dostluk yapmanız yasaklanmamıştır." derken Maide 55'te "sizin veliniz ancak Allah’tır, peygamberidir, müminlerdir." demektedir.
- Maide 55'te velilik yani dostluk 3 grup ile sınırlandırılırken Mümtehine Suresi 9. ayette bu 3 grubun dışında bazı kötü amelleri yapmamış kâfirlerle dostluk yapmamız nehiy edilmemiştir.
- Yani Maide 55'te dostluk anlatılan kişilerle sınırlandırılırken diğer ayette bu sınırın dışında bir dostumuz olabileceği anlatılıyor. Bu durum bir çelişki midir?
- Yoksa buradaki velilik ve dostluk ayrı şeyler midir? Farklı bir izahı var mı? |
Kur'an bizlere gerek Müminlerle gerekse kafirlerle ve ehli kitap ile dostluk/velayet ilişkimizi nasıl kurmamız gerektiğini bizlere anlatıyor.
Kur'anda bahsedilen velayet/ dostluk çok yönlü bir kavramdır. Kur’an’da kullanıldığı bütün yerlerde, dostluk, sırdaş, yardımcı, taraftar, hâkim, vâli, yönetici, koruyucu, sahip ve gözeten, yol gösterici, aydınlatıcı, mürşid, koruyucu ve yücelten gibi sıfatları kapsamaktadır.
Müminlerin kafirlerle olan dostluk / velayet ilişkisi duruma göre mubah, haram ve küfür olmak üzere 3 kısmı ayrılır.
1- Mubah sayılan ilişki: Kalben sevgi ve muhabbet beslemeksizin insan olmaları hasebiyle dünyevî hususlarda zâhiren güzel ilişkilerde bulunmak ve insan haklarına saygılı davranarak adâletle muâmele etmek.
2- Haram sayılan velâyet: Dinlerinin bâtıl olduğunu kabul etmekle birlikte akrabalık veya kişisel muhabbet sebebiyle kâfirlerle karşılıklı olarak yardımlaşmak, işbirliği yapmak ve onlara meyletmek şeklinde ortaya çıkan velâyet, yani dostluktur. İşte bu durum, küfrü gerektirmese de şer’an yasaklanmıştır. Zira bu çerçevede birbirleriyle ilişkiyi sürdürmek, bazen mü’minlerin onların yolunu benimsemesine ve dinlerine rızâ göstermesine sebep olabilir. Bu da neticede kendilerini dinlerinden çıkarabilir.
3- Küfrü gerektiren velâyet: Kâfirlerin dinlerini ve yaşantılarını benimseyip kalben onlara sevgi ve muhabbet göstermek, mü’minlerin aleyhine onlara arka çıkmak, mü’minlerin gizli ve mahrem sırlarını onlara ifşâ edecek şekilde onları velî/dost edinmektir. Bu, onların küfrünü tasvip etmek ve ona râzı olmak anlamına gelir. Küfrü tasvip ve küfre rızâ, küfür olduğundan, onlarla bu çeşit velâyet/dostluk ilişkisi kurmak küfrü gerektirir.
“Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin... Ben sizin gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da bilirim. Sizden kim bunu yaparsa, doğru yoldan sapmış olur.” (60/Mümtehine, 1)
“Sen, zikrimize iltifat etmeyen ve dünya hayatından başka bir şey istemeyenlerden yüz çevir.” (53/Necm, 29)
Kur'ani bir terim olan velayet kavarmını Türkçede sadece "dostluk" olarak tercüme etmek anlamı daraltır. Kafir veya ehli kitap ile insani dostluklar kurulabilir ama onları sırdaş edinip , Müslümanların zaaflarını, sırlarını onlarla paylaşamaz, onlarla diğer Müslümanlara karşı ortak hareket edemez.