Şimdi sen,ey bu devrin İbrahim'i...bugün de sen "kurban" emrine muhatapsın.
"Senin İsmail'in kim veya ne ?"
Makamın mı,şerefin mi,konumun mu,kariyerin mi,yavuklun mu ?
Paran,evin,bahçen,bilgin,mesleğin,gençliğin ya da güzelliğin mi ?
Yoksa,nefsin,enaniyetin,benliğin mi ?
Söyledim ya sana;İbrahim için İsmail yalnızca bir babanın oğlu demek değildi;
Izdıraplarla geçen bir ömrün mürüvveti,acılarla dolu bir asrın mükafatı,çileli bir hayatın meyvesi,yaşlı bir babanın sevinç vesilesi,
Yüzyıllar sonra gelecek MEDİNE GÜLÜ 'nün tomurcuğu,
Bir peygamberin nübüvvetle şereflendirilecek güzide mahdumuydu.
İbrahim'in "İsmail" oğluydu;O oğlunu kurban olarak vermeye azmetti.
Senin İsmail'in belki "kendin",belki "ailen",mesleğin, servetin,onurun..İsmail namındaki sevgin, canın, aşın, maaşın...işte senin İsmail'in.
O bir şahıs da olabilir,bir mal da..bir konum,bir durum, hatta "zayıf nokta" da.
Bırak tereddüt,te'vil ve yorumlarla oyalanmayı. Sorumluluktan kaçış yeter,kendini mesul tut.Nefsini,öz canını kurban etmeye ruhunu hazırla ki,bütün İsmail'ler kurtulsun.
İsmail'ler yerine "ben" i kes.
Ey nefsim;
Gel,sen de kurban et beklentilerini,dünyevi taleplerini ve Canan'a götürmeyen,O 'nu hatırlatmayan her şeyi.
Hz.İbrahim vazife mesuliyetini,babalık şefkatine tercih etti;
sen de dava düşünceni bütün beklentilerinin önüne geçir; arzularını mefkurene kurban ver,
yoksa fedakarlıktan,O'nun yoluna kurban olmaktan bahis açma lütfen !..
__________________
~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~ |