Tekil Mesaj gösterimi
Alt 25 Ekim 2022, 09:02   Mesaj No:2

Mihrinaz

Medineweb Baş Editörü
Mihrinaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Mihrinaz isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 14593
Üyelik T.: 15 Kasım 2011
Arkadaşları:15
Cinsiyet:Anne
Memleket:MEDİNEWEB
Yaş:44
Mesaj: 12.560
Konular: 1328
Beğenildi:12697
Beğendi:9324
Takdirleri:28924
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart

Allah insanların sadece doğru olanı seçmelerini zorunlu kılsaydı, insanın sınanması mümkün olmazdı. Öte yandan sadece yanlış olanı seçmek durumunda kalan bir insan da eylemleri sebebiyle Allah tarafından sorumlu tutulamazdı. Dolayısıyla insanın seçimlerinde özgür olması gerekir. Çünkü seçimlerinde özgür olan insan, eylemlerinin ahlaki sorumluluğunu üzerinden atamaz, eylemlerinin nedeni olarak Allah’ı gösteremez. Neden dünyada bu kadar kötülük var diye Allah’ı suçlayan birinin, asıl Allah kendisine bu soruyu sorduğunda O’na ne cevap vereceğini düşünmesi gerekir. Bir eylemin iyi ya da kötü olabilmesi ve insanların iyi ve kötü arasında özgür iradeleri ile seçim yapabilmeleri için zorunlu olarak Allah’ın varlığı gerekir.

İnsan, özgür irade sahibi bir varlıktır. Yaşadığı hayat ve seçimleri doğrudan buna yeterli bir delildir. İnsan ancak Allah varsa özgür iradeli olabilir. Çünkü ancak özgür irade ve bilinç sahibi olan Allah, var ettiğini özgür iradeli kılabilir. Şayet Allah yoksa bilinç ve irade sahibi olmayan evrenin özgür iradeli varlıklar ortaya çıkarması mümkün değildir. Demek ki Allah yoksa insan özgür iradeli olamaz. İyilik ve kötülük olarak tanımlanan ne varsa tamamı da evrendeki başıboşluklar sonucu ortaya çıkan şeylerdir.

Dolayısıyla Allah yoksa kimse eylemlerinden sorumlu değildir. Allah yoksa uyulması gereken mutlak bir ahlak yasası da yoktur. İnsanların yaptığı bazı kötülükler insanın kanını donduracak türden olabiliyor. Ancak özgür iradenin ve imtihan dünyasının kaçınılmaz bir sonucu olarak her türlü kötülüğün yapılabilmesi gerekiyor. Örneğin, bir insan istese de başka bir insanı öldüremese, altı yaşına gelene kadar hiçbir çocuk ölmese ya da öldürülemese, belirli bir yaşın üzerindeki insanlara kötü şeyler yapılamasa ve bu türden bazı kısıtlamalar söz konusu olsa şu andaki mevcut durumdan daha normal ve anlaşılabilir bir sistem olmayacaktı.

Allah kötülükleri çoğu zaman hemen cezalandırmamakta, insanlara belki hâllerini düzeltirler diye süre tanımakta ancak yapılan hiçbir şeyi de asla unutmamaktadır. Zira Allah insanları işlemiş oldukları sebebiyle hemen cezalandıracak olsaydı yeryüzünde tek bir canlı kalmazdı. Ancak Allah acele etmemekte, rahmet ve merhametinin bir gereği olarak hallerini düzeltmeleri için kullarına süre tanımaktadır.

Durumunu düzeltmeyenler ise sonunda mutlaka hak ettikleri karşılığı bulacaklardır. Dünyadaki kötülüğü ortadan kaldırması gereken Allah değil insandır. Allah, iman edip barışa yönelik düzeltici işler yapan kullarının bu konudaki çabalarının destekçisidir.

İyi insan kimdir? Kendi halinde yaşayan, kimseye bir zararı da yararı da olmayan bir insan gerçekten iyi biri midir? “Kimseye zararım yok.” diyen birine “Kime ne yararın var?” diye sormak gerekir. Sadece kötüler değil, “kendine iyiler” de dünyadaki kötülüğün nedenidir. Kur’an’da da dikkat çekildiği gibi insanlar temelde üç gruba ayrılmıştır. Kendilerine zulmedenler, ortalama bir yol tutanlar ve hayırda önde gidenler. Kendilerine zulmedenler kötülerdir. Ortalama bir yol tutanlar kimseye zararı da yararı da olmayan kendine iyilerdir.

Allah’ın izni ile hayırda önde gidenler ise sadece kendisini düşünmeyen, başkalarına da faydası olan, duyarlılık ve sorumluluk bilinci ile hareket eden gerçek iyilerdir. Başka bir ayette benzer bir üçlü gruplama yapılır ve hayırlarda önde giden gerçek iyilerin Allah’a yakınlık sağlayan kullar oldukları söylenir.

" Rabbin asla unutkan değildir. Meryem Suresi 64 "

"Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden (hemen) hesaba çekseydi, yeryüzünde debelenen hiçbir canlı (insan) bırakmazdı. Ancak, onları (insanları) belirlenmiş bir süreye kadar erteliyor. Ecelleri geldiği (süreleri dolduğu) zaman artık ne bir saat/bir an geri kalır ne de ileri giderler. Nahl Suresi 61 "

" Eğer Allah, insanları yaptıkları yüzünden (hemen) hesaba çekecek (cezalandıracak) olsaydı, yeryüzünde debelenen hiçbir canlı (insan) bırakmazdı. Ancak, onları (insanları) belirlenmiş bir süreye kadar erteliyor. Vakitleri gelince de şüphesiz ki Allah, kullarını görmektedir. Fatır Suresi 45 "

"Sonra kullarımızdan seçtiğimiz kimselere Kitabı miras bıraktık. Onlardan bir kısmı kendilerine zulmederler, kimileri ortalama bir yol tutarlar, kimileri de Allah’ın izniyle hayırlarda önde giderler. İşte büyük fazilet (erdem) budur. Fatır Suresi 32 "

"Bir bahtiyarlara dâhil olan kesim olacak; ama ne büyük bahtiyarlık! Bir de bedbahtlara dâhil olan kesim olacak; ama ne felaket bir bedbahtlık! Bir de yarışta öne geçip arayı açanlar olacak: İşte bunlardır Allah’a yakınlık sağlayanlar, sonsuz nimetlerle dolu has bahçelerde kalacak olanlar. Vâkıa Suresi 8-12"



Kur’an ayetleri haklı bir gerekçesi olmaksızın mücadeleden kaçınan inananlar ile Allah yolunda üstün çaba gösteren inananların bir olmadığını hatırlatır. Şüphesiz yerinde sayan kendine iyiler ile üstün bir çaba ve duyarlılık gösteren başkalarına da iyiler bir tutulmayacaktır. Kur’an ayetlerinde hayır, iyilik, erdem ve sevgi gibi anlamlara gelen ‘birr’ kavramı kullanılır ve bu niteliklere sahip olan kişilerin tarifi yapılır. Bu kişilerin muttaki yani duyarlılık ve sorumluluk bilinci ile hareket eden kullar oldukları hatırlatılır. Dolayısıyla “kendine iyi” olmak, gerçek anlamda iyi olmak demek değildir. Belki dünyanın içinde bulunduğu bu perişanlık ve kargaşa durumunda, birinin kimseye bir yararı olmasa da en azından zararının da olmaması iyilik olarak görülebilir. Ancak asıl böylesi kargaşa zamanlarında insanların duyarlılık ve sorumluluk bilinci ile hareket ederek kötülüğü ortadan kaldırmak için direnç göstermesi, fedakârlık etmesi ve kendisinden başkalarını da düşünmesi gerekir. Kur’an dilinde salihat; salih amel, ıslah edici yani düzeltici iyilikler anlamına gelir ve üçüncü şahısları da ilgilendiren bir içeriğe sahiptir. Salih amelin, geçtiği hemen her yerde iman etmek ile yan yana anılması tesadüf değildir. İman ve salih amel birbirini tamamlayan unsurlar gibidir. Biri olmadan diğeri de olmaz. Bir amelin salih olabilmesi imana, imanın da geçerli olabilmesi salih amellerin varlığına bağlıdır. Kur’an, en doğru yola iletir ve salihatı yani barışa yönelik iyi ve güzel işler yapan kullar için müjdedir. İman edip salihatı yapan kullar aynı zamanda yaratılmışların en hayırlıları, Allah’ı razı eden ve Allah’tan razı olan kullar olarak tarif edilir. Allah en güzel şekilde yaratan ve en hayırlı şekilde var edendir. Bu yüzden Allah’ın sistemi olabilecek en mükemmel sistemdir. Allah adildir ve hesap günü yarattıkları arasında adalet ile hükmedecektir. Galip gelecek olanlar ise Allah’ın ayetlerini dikkate alarak hayra ve barışa yönelik eylemler sergileyen, zorluklara karşı sabreden, Allah’a güvenip dayanan ve Allah yolunda en güzel şekilde mücadele eden kullar olacaktır.

"İnananlardan bir mazereti olmaksızın mücadeleden kaçınanlarla, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla çaba gösterenler bir olamaz: Allah mallarıyla ve canlarıyla elinden gelen çabayı sarf edenleri mücadeleden kaçınanlardan daha yüce bir mertebeye çıkarmıştır. Allah bütün inananlara nihai güzellikler vaat etmesine rağmen, yolunda üstün gayret harcayanları yerinde sayanlara muhteşem bir ödül vaadiyle üstün tutmuştur: Katından yüce mertebelerle, mağfiret ve rahmetle... Zaten Allah sonsuz bağışlayandır, sınırsız rahmetin kaynağıdır. Nisa Suresi 95-96"

"Yüzünüzü doğuya ve batıya çevirmeniz birr (gerçek iyilik) değildir. Asıl iyilik, kişinin Allah’a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve nebilere iman etmesi, yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, (yardım) isteyenlere ve kölelere vermesi, namazı kılması, zekâtı vermesidir. (Bu kişiler) antlaşma yaptıkları zaman yükümlülüklerini yerine getirenler, sıkıntı, hastalık ve şiddet (savaş) zamanlarında sabredenlerdir. Sadakatlerini gösterenler ve Allah’a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlar (muttakiler) bunlardır. Bakara Suresi 177"

"İman edip salihatı yapanlara gelince: Allah, yaptıklarının karşılığını eksiksiz verecektir. Allah, haksızlık yapanları sevmez. Âli İmran Suresi 57 ; İman edip, salihatı yapanlar Cennet ehlidirler. Ve onlar orada kalıcıdırlar. Bakara Suresi 82 ; Kim itibar istiyorsa (bilsin ki) itibar, tamamen Allah’a aittir. Yalnızca iyi işin yükselttiği güzel sözler Allah’a yükselir. Kötülüklerin tuzağını kuranlara şiddetli bir azap vardır. Onların tuzağı ise yok olup gider. Fatır Suresi 10"

"Bu Kur’an, dosdoğru olana iletir. Salihatı yapan inananlara kesinlikle büyük bir ödül olduğunu müjdeler. İsra Suresi 9 "

"İman eden ve salihatı yapan kimseler; işte onlar yaratılmışların en hayırlı olanlarıdır. Onların, Rableri yanındaki ödülleri; içinde kesintisiz olarak sürekli kalacakları, altlarından nehirler akan Adn Cennetleridir. Allah, onlardan hoşnut olmuş, onlar da O’ndan hoşnut olmuşlardır. İşte bu, Rabbine huşu duyan (içtenlikle yönelen) kimseler içindir. Beyyine Suresi 7-8"
__________________

~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~




Alıntı ile Cevapla