Kur’anın her zaman hidayetten bahsetmesiyle ortaya çıkan iki grup veya iki hayat görüşü fatiha suresinde de mevcuttur.Bunlardan birisi Sırat-ı mustakim,diğeri ise dalalet yolu.Birisi nimet verilenlerin yolu,diğeri Allah’ın azabına uğrayanların yolu.Nimet verilenler hem İslama sahip olmuşlar,hem de cennete erişmiş olanlardır.Gazaba uğrayanların yolu ise sapıklık içinde olup cehenneme girecek olanların sıratıdır.
Kur’andaki kıssalara baktığımızda,hepsinde de hidayette olanların durumu ile gazapta ve sapıklıkta olanların durumu ortaya konmaktadır.Bu bir sünnetullahtır.Kendilerine nimet verilenler Allah’a karşı daima zikir,tesbih,şükür,hamd (bunlardan kasıt bugünkü anlaşılan dejenere olmuş kavramlar değil)ile meşguldur.Gazaba uğrayanlar ise nimetlere karşı-bu Kur’an da olabilir,insanlara verilen başka nimetler de olabilir –nankör ve küfür üzere olan kimselerdir.Zaten Allah insanlara iki yol göstermiştir:1-Şükür 2-Küfür.Bu ikisi birbirine zıtlık teşkil eden iki kavram olup,insan bu ikisinden birisini seçmekle muhayyer bırakılmıştır.Allah Teala insanoğlunun seçtiği yolun sonucunda da iki farkı akıbet sunmuştur:Cennet ve Cehennem.
Fatiha suresi Ku’an’ın özünü oluşturmaktadır.Bu sure aynı zamanda insanın Rabbından isteyeceği en güzel duadır,yakarıştır.Mümin,Fatiha da ”Ey Rabbım bizi sıratı mustakime ilet”diye ifade ederken bu, müminin doğru yolda olmayıpta hidayet istemesi anlamında değil,bilakis “Bizi sırat-ı mustakim üzere ayaklarımızı sabit kıl,sapmayalım,hidayet üzere devam edelim”anlamındadır.
Fatiha suresi üzerinde devamlı tefekkür etmeli ve fatihayı hayatımızın bir parçası durumuna getirmeliyiz.Allah Rasulu”Fatihasız namaz olmaz” derken kulun günlük yaptığı namazlarında ve yaşamında fatihanın önemini vurgulamıştır.